28 Şubat darbe sürecinde Batı Çalışma Grubu tarafından fişlenen ve görevden alınan başörtülü öğretmenler dava sürecine hem mağdur olarak alınan haklarını savunmak için müdahil oldular.
Darbe sürecinde kılık-kıyafet kanunundan görev yaptıkları okullardan kınama, görevden uzaklaştırma alan öğretmenler Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nda Özel Yetkili Savcılığa suç duyurularını içeren dilekçelerini vererek sürece müdahil oldular.
Adalet Sarayı önünde başörtüleri dolayısıyla öğretmenlikten ihraç edilen grup adına Gülsüm Alpay bir basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından sonra BÇG fişlemeleri sonucu memuriyetten çıkarılan Mukadder Değirmenci, Gülşen Özer, Şadiye Yörükoğlu, Ülkü Öz, Zekiye Yağmurcu, Zülfe Kocabaş, Fatime Hışıroğlu, Nural Ün, Fatma Budak, Deniz Kılıç, Şengül Cesur ve Şükran Uzel isimli öğretmenler müdahillik taleplerini içeren dilekçeleri ve gerekli evrakları savcılığa teslim ettiler.
28 Şubat davasına müdahil olan öğretmen tarafından yapılan açıklama şöyle:
28 Şubat Darbesinin Tüm Aktörleri Yargılansın Gaspedilen Haklarımızın İadesini Talep Ediyoruz!
28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu’nda dönemin hükümetine dayatılan kararlar ve Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nda başta yüksek yargı, üniversite yönetimleri ve medya mensuplarına verilen brifinglerle halka karşı ‘Topyekûn Savaş’ ilan edilmişti. Fişleme ve Psikolojik Harekât unsurları üzerinden yaygınlaştırılan 28 Şubat darbe sürecinin başörtüsü dolayısıyla onbinlerce mağdur yarattığı kamuoyunun malumudur.
Darbe sürecinde başörtülü öğrenci ve çalışanlar veya eşi başörtülü olan kamu çalışanları TSK mensupları tarafından fişlenerek temel hak ve özgürlüklerinden mahrum edilmiştir.
Başörtülü öğretmenler olarak bizler de 28 Şubat sürecinin gayrı meşru örgütlenmelerinden biri olan Batı Çalışma Grubu marifetiyle idari, adli ve medyatik linçe tabi tutulduk. Batı Çalışma Grubu tarafından İslami kimlik, şahsiyet ve ibadetlerimizin sembolü olan başörtümüz suç ve kötülük odağı olarak hedef gösterildi. Başörtümüz kınama, sürgün, açığa alma şeklinde cezalandırılmamıza ve nihayet meslekten ihraç edilmemize gerekçe kılındı.
İslam’ın şiarlarından biri olan başörtüsünü ve başörtülü Müslüman kadınları kamuoyuna “yıkıcı, bölücü, gerici, ayrımcı” gibi kötülük odağı hatta düşman unsurlar olarak takdim edenlerin başında 28 Şubat darbecileri gelmektedir. Dönemin Genelkurmay II. Başkanı Org. Çevik Bir, Genelkurmay Sözcüsü Tümg. Erol Özkasnak, İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanı Fevzi Türkeri, İstihbarat Daire Başkanı Çetin Saner, Adli Müşavir Erdal Şenel gibi Batı Çalışma Grubu isimli cuntanın yöneticilerinden bir kısmı halen tutukludur.
Dört ayrı operasyonla tutuklanan Batı Çalışma Grubu’nun tüm sanıkları savcılara verdikleri ifadelerinde içinde bulundukları ve adına faaliyet yürüttükleri cunta faaliyetini dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın emriyle yerine getirdiklerini beyan etmişlerdir. Sürmekte olan soruşturmanın öncelikle suça dâhil olan en üst makamlara kadar genişletilerek devam etmesini talep ediyoruz. İlaveten savcılık soruşturmasına da yansıdığı kadarıyla başörtülü çalışanların ve özellikle öğretmenlerin meslekten ihracına karar verilen süreçte Batı Çalışma Grubu’nun merkezi bir rol oynadığı iyice belli olmuştur.
Bütün bunları göz önünde bulundurarak 28 Şubat-Batı Çalışma Grubu dava sürecine müdahil oluyoruz. Başörtümüzü ve İslami kimliğimizi kamusal alandan tamamen silmek üzere illegal yollarla örgütlenen ve faaliyet gösteren Batı Çalışma Grubu’ndan müştekiyiz.
28 Şubat darbecileri-Batı Çalışma Grubu, temel insan hakları ve özgürlükleri, evrensel hukuk ilkeleri karşısında hiçbir meşruiyeti bulunmayan tersine açık bir suç örgütü, halka karşı savaş örgütleyen askeri bir cuntadır. BÇG’ye yönelik yürütülen mahkemeye hem bir mağdur olarak hem de gaspedilen haklarımızın da iadesi için müdahil olmak için bugün buradayız.
Gülsüm Alpay