Dünya

27 eski dışişleri bakanından Koronavirüs süreci ve sonrası için hükûmetlere tavsiyeler

13 Haziran 2020 12:45

Geçmişte dışişleri bakanlığı yapmış farklı ülkelerden 27 isim, Koronavirüs pandemisini takip edecek süreçte atılacak adımlar için hükûmetlere tavsiyelerde bulunan bir mektup kaleme aldı.

"Koronavirüs pandemisi, bir taraftan uluslararası sistemin sorunlarını açığa çıkarırken, aynı zamanda bizlere her düzeyde liderliğe ve işbirliğine duyduğumuz ihtiyacı hatırlattı" diyen bakanlar, "2030 kalkınma hedeflerine doğru ilerlerken bu kriz, sürdürülebilirlik ve dirençlilik alanlarına yeniden yatırım yapma hususunda fırsatlar sunuyor" değerlendirmesinde bulundu.

Aralarında AKP hükûmetlerinde dışişleri bakanlığı ve başbakan yardımcılığı yapmış DEVA Genel Başkanı Ali Babacan'ın da bulunduğu 27 isim, salgının etkilerinin daha etkili bir şekilde atlatılabilmesi için ülkeler arasında iş birliği yapılması gerektiğini vurguladı.

27 eski bakanın hükûmetlere verdiği tavsiyeler şöyle:

  1. Pandemiyle ilgili çalışma yürüten uluslararası kuruluşlara maddi destek sağlayın

Başta Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı Xi Jinping ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump olmak üzere, tüm ülke liderlerini ve hükümetleri; virüsler, aşılar ve tıbbi tedaviler üzerine araştırma yapan uluslararası kuruluşlara maddi destek sağlanmasına öncelik vermeye çağırıyoruz. Çevrimiçi gerçekleştirilen bir zirvede,  30’u aşan ülke Koronavirüsün tedavisine yönelik olası bir aşıyla ilgili araştırma, üretim ve dağıtma faaliyetlerini destekleme konusunda 8 milyar dolarlık bir taahhütte bulundu. Buna karşın, bahsi geçen bu değerli çabada ABD temsil edilmezken ve Çin’in temsili yalnızca AB nezdindeki büyükelçisi tarafından sağlandı.

Çin ve ABD başta olmak üzere ülke liderleri, içinde bulunduğumuz krize yanıt veren uluslararası kurumların bu önemli çalışmalarına sonuna kadar destek vermelidir. Şeffaflığın artırılması için gösterilecek çabanın yanı sıra, maddi destekleri durdurmak ve Dünya Sağlık Örgütü’nden ayrılmak hiçbir olumlu sonuç doğurmamakla birlikte pandeminin yarattığı etkileri artırmaktadır. Hepimiz, bizler için bir ortak düşman olan COVID-19’u yenmek için elimizdeki gerekli kaynakları seferber etmeliyiz.

  1. Olası bir aşının adil dağıtımını garanti altına alın

New York Times gazetesinde geçtiğimiz Mayıs ayında yer verildiği gibi, birçok ülke aşı araştırmalarına yönelik korsanlık faaliyetlerinde bulunarak, verileri ele geçirmeye çalışarak ve diğer ülkelerin dijital altyapılarına yönelik saldırılar düzenleyerek salgını istismar etmek istedi. Meseleyi yalnızca ulusal çıkarlar açısından değerlendirmek yerine, bir araya gelmeli ve pandemiye karşı ortak bir küresel tepki ortaya koymalıyız. Koronavirüs gibi ülke sınırlarını tanımayan tehditler söz konusu olduğunda, hepimiz aynı anda güvende olmadığımız müddetçe hiçbirimiz güvende olmayacağız ve bu hastalık ancak ve ancak dünya nüfusunun yeterli miktarının aşılanması durumunda tamamen ortadan kalkacaktır.

Bu nedenle, olası bir aşının adil miktarda tahsis edilmesi tüm ülkelerin çıkarınadır. Zaman, Koronavirüse çare olacak bir aşı bulunmadan önce bu zemini oluşturma zamanıdır. Tüm ülke liderlerini, ‘’herkesin aşısını’’ adil bir biçimde dağıtma ve herkesin erişebilmesini sağlama yolunda küresel bir çalışma içinde yer alma konusunda söz vermeye çağırıyoruz.

  1. Kadınlara yönelik koruma alanlarını genişletin

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres'in de dediği gibi, kadınların liderliğini ve katkılarını dayanıklılığın ve toparlanmanın merkezine koymak çok önemlidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları; bu salgını hep birlikte atlatmak, sağlığımıza hızlıca kavuşmak ve herkes için daha iyi bir gelecek inşa etmek için esastır. Virüsten dolayı ölenler arasında erkeklerin sayısı daha fazla olsa da, Koronavirüs pandemisinin etkileri özellikle kadınlar için ağır olmuştur. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu verilerine göre, sokağa çıkma yasağı gibi pandemi kısıtlamaları nedeniyle 2020 yılında dünya çapında 15 milyondan fazla aile içi şiddet vakasının yaşanacağı öngörülmektedir.

Ulusal hükümetler, aile içi şiddet mağduru kadınlara ve çocuklara yardım eden ve onların gerekli kaynaklara, yardım hatlarına ve sığınma evlerine erişimini sağlayan ulusal ve yerel yapıların mevcudiyetini güvence altına almalıdır. Bu araçlar, aile içi şiddet mağdurlarının güvenliklerini ve istismardan uzak bir yaşam sürmelerini sağlamak amacıyla acil destek sağlayabilir. Ek olarak, ulusal hükümetler ekonomiyi nakit transferlerinden özel kredilere kadar, özellikle ihtiyacı olan kadınlara yardımcı olacak şekilde düzenlemekten sorumludur. Son olarak, ülkeler, genç kadınların eğitime ve sağlık hizmetlerine erişimlerini güvence altına almalıdır; bunlar kadınlar üzerindeki orantısız etkilere yönelik yapılacak önleyici yatırımlardır. Dünyanın dört bir yanındaki ülkeleri, kadınlar için sosyal güvenlik ağlarını genişletmeye çağırıyoruz.

  1. Bilim önceleyen çevre politikalarını destekleyin

İçinde bulunduğumuz kriz, virüsle mücadelede veri odaklı ve kanıta dayalı yaklaşımlara duyulan güveni ciddi miktarda zedelemiştir. Bu süreçte bazı politikacıların ve vatandaşların, hastalığı yenmemizi güçleştirmekten başka bir işe yaramayacak biçimde bilimsel araştırmacıların konuyla ilgili otoritesini sorgulama çağrısında bulunduklarını gördük. 

Ülke liderleri, kriz dönemlerinde, dezenformasyon üreten kargaşanın ortasında aklın ve mantığın sözcüsü olmakla yükümlüdürler. Bizler ülke liderlerini, mantıksal geçerlilikleri garanti eden ampirik bulgulara itibar edecek biçimde bilimi önceleyen bir ortamı teşvik etmek için farkındalık kampanyaları düzenlemeye çağırıyoruz. Kamu sağlığına yönelik tavsiyeler, açık ve nesnel güvenlik önlemlerinin uygulanabilmesi için politikadan bağımsız olarak ele alınmalıdır. Buna ek olarak, ülkeler, parlak genç beyinleri STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) kariyerlerine girmeye teşvik eden programlar düzenleyerek kendi bilim ve araştırma sektörlerini güçlendirmelidirler.  Bir sonraki halk sağlığı krizine hazırlıklı olmak için, bütün ülkeler bilim ve araştırma arayışlarını teşvik etmelidir.

 

  1. Ülkeler arası işbirliği faaliyetlerini teşvik edin

Halihazırda virüsü ve ekonomik etkilerini hafifletme konusunda ulus devletler öne çıkmış durumdalar. Bununla birlikte, ülkeler şimdiden zaten birbirine bağlı, önümüzdeki yıllarda daha da iç içe geçecek bir dünyada bu tip konuları uzun süre tek başlarına yönetemezler. Tek tek ulus devletler, iyi yönetişimi sağlama noktasında daima etkili organlar olacaktır; ancak aşırı ulusalcı tutumlar uluslararası sistemin gelecekte karşı karşıya kalacağı krizlere karşı çözümler geliştirme kabiliyetini aksatmaktan başka işe yaramayacaktır. Yaşadığımız salgından ders çıkararak yeni bir uluslararası iş birliği çağına adım atmalıyız.

Halihazırda Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar ancak üye devletler onlara izin verdiği ölçüde güçlü veya zayıftırlar. Bu nedenle, ulusal hükümet liderlerini, uluslararası araçları kullanmaya davet ediyor; karşılaştığımız bu acil zorlukların ülke sınırlarını aştığını ve başına buyruk biçimde hareket eden herhangi bir ülke tarafından alt edilemeyeceğini vatandaşlarına hatırlatmaya davet ediyoruz.

BM'ye tavsiyeler

27 bakan, yazdıkları mektuplarda Birleşmiş Milletler'e de çeşitli çağrılarda bulundu:

  1. BM Genel Kurulu, çevrimiçi bir "Acil Özel Oturum" düzenlemelidir

Hız, bu krizin püf noktasıdır. Mevcut yapılar, ihtiyatlı politika üretimi için verimli olsa da, hızlı kararlar verip harekete geçmek için inşa edilmemişlerdir. Genel Kurul’un 377A(V) numaralı Acil Özel Oturum kararını alması gerektiğini düşünüyoruz. Bir ‘’acil özel oturum,’’ çevrimiçi olarak gerçekleştirilse bile, Asya ve Afrika’da ortaya çıkması an meselesi olan besin krizi dahil olmak üzere, pandeminin yarattığı ek komplikasyonlara Birleşmiş Milletler’in hazırlıklı olmasını sağlayacaktır. Dünya Gıda Programı, neredeyse 36 ülkenin kıtlıkla karşılaşacağını ve sığınmacılarla, ülke içi mültecilerin aniden artacağını öngörüyor. BM Genel Kurulu, ‘’savunmasız’’ toplumların sorunlarına cevap verebilmek ve insani krizleri çözmek için küresel eşgüdüm yetkisi oluşturma amacıyla toplanmalıdır. 

  1. BM Güvenlik Konseyi pandemi konusunu ele almalıdır

Birleşmiş Milletler, pandeminin sağlık alanındaki etkilerine karşı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) aracılığıyla, toplumsal etkilerine karşı Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Dünya Gıda Programı (WFP), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) gibi organizasyonlar aracılığıyla önlemler aldı. 

Ancak Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi sorunun çözümüne yönelik bir karar üstünde uzlaşamayınca, pandeminin barış ve güvenlik alanında yaratacağı risklere cevap verme hususunda yetersiz kaldı. ABD ve Çin arasındaki anlaşmazlık; hükümetlerin karantina önlemleri sonucunda ortaya çıkan ve küresel uzlaşmaya, çatışma alanlarındaki ateşkes talebine ve insan hakları ihlallerine dikkat çekilmesine duyulan acil ihtiyaca zarar vermektedir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin acil küresel ateşkes çağrısı önemli bir adım olmasına rağmen, bu çağrı Güvenlik Konseyi’nin bu pandemiyi uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden bir konu olarak ele almasını sağlayacak biçimde Birleşmiş Milletler sözleşmesinin 99’uncu maddesine başvurularak desteklenmelidir. Bu durum, geçmişte Ebola ve HIV/AIDS konusunda önergeler çıkarmış Güvenlik Konseyi için bir ilk olmayacaktır.  

  1. BM Genel Sekreteri, bir ekonomik toparlanma stratejisi planlamak için küresel kurumları bir araya getirmelidir

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin, özellikle salgının ekonomilere verdiği zararla başa çıkmak için, birleştirici gücünü kullanarak çok paydaşlı bir grup oluşturması gerektiğini düşünüyoruz. Bu grupta Bretton Woods Kurumları, Birleşmiş Milletler’in iktisadi kurumları, Bölgesel Kalkınma Bankaları ile finans ve turizm gibi sektörlerin temsilcileri yer almalıdır.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, bu birleştirici yapıyı oluştururken, özellikle en savunmasız toplum kesimlerini korumaya odaklanarak tamamlayıcı ve tarafları karşılıklı olarak güçlendirici öneriler geliştirmek adına bir alan açacaktır.

Krizin aciliyeti göz önünde bulundurulduğunda bu grup, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun dinamik bir küresel ekonomik tedbir üretme amacıyla derhal kurulmalı ve çalışmalara başlamalıdır. 

  1. BM Genel Sekreteri, eşgüdümlü bir borç kolaylaştırma planı oluşturulmasını teşvik etmelidir

Koronavirüs pandemisinin küresel ekonomi üzerindeki etkileri şimdiden yıkıcı bir hal almıştır. Uluslararası finans kurumları, Koronavirüs pandemisinin yarattığı ekonomik yansımalarla mücadele etme konusunda hızlandıkça; Birleşmiş Milletler, ülkelerin krize hızlı tepki verebilmeleri amacıyla borç kolaylaştırma yoluyla kaynak sağlama konusunda güçlü bir koordinasyon rolü üstlenmelidir.

Şimdiye kadar G20, dünyanın en yoksul 76 ülkesine verilen ikili kredilerin geri ödemelerinin 2020 süresince dondurulması kararını aldı. Birleşmiş Milletler G20’yi, bu planı aynı durumda savunmasız olan orta gelirli ülkeler için alınacak önemleri de içerecek şekilde genişletmeye ve 2021 sonuna kadar uzatmaya teşvik etmelidir.

İkili krediler, bu ülkeler için toplam borcun yaklaşık olarak yalnızca yarısını oluşturduğundan, çokuluslu kuruluşların ve özel alacaklıların borç tahsilatına da ara verilmelidir. 90’dan fazla ülke (yani dünyadaki ülkelerin neredeyse yarısı) Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) desteğine başvurmaya hazırlanırken; bunlardan en az 60 tanesi Dünya Bankası kredi programlarından faydalanmak istedi. Birleşmiş Milletler, bu çokuluslu finans kurumlarını borç yardım programlarını hızlandırmaya ve kapsamlarını genişletmeye teşvik etmelidir.

Krizin ne kadar süreceği belirsiz olduğundan, borçların geri ödenmesinin askıya alınması yetersiz olabilir. Birleşmiş Milletler, Koronavirüs pandemisinin dünyanın en yoksul ülkeleri üzerindeki ekonomik etkisini azaltmak üzere, mevcut borçların geri ödemelerinin durdurulmasını, sürdürülebilirliği olmayan borçların yeniden yapılandırılmasını hatta silinmesini öngören bir yol haritası oluşturmalıdır.

  1. BM, güvenlik kavramını yenide daha geniş bir çerçevede ele almalıdır

Koronavirüs pandemisi, küresel tehditlere karşı ortak tedbirlerin eşgüdümü sağlanana kadar uluslararası toplumun güvende olamayacağını göstermiştir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri; pandemi, doğal afetler, kamu sağlığı ve iklim değişikliği gibi sınır tanımayan tehditleri içerecek biçimde güvenlik kavramının yeniden tanımlanmasına öncülük etmelidir. Bu tür riskler bir bütündür ve birbirini etkilemektedir. Riskleri tek tek ele almak ve geçici işbirliklerine güvenmek hiçbir anlam ifade etmemektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyıl için uyarlanmış, söz konusu küresel tehditlerle bütünleşmiş, yenilikçi ve müşterek çözümler üretme fırsatını kaçırmamamız gerekiyor. Bu nedenle Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Birleşmiş Milletler’e bağlı kurum ve kuruluşların başkanlarıyla en kısa zamanda toplanmalı ve onları gerçekleştirdikleri küresel faaliyetlerde kapsamlı ve ortak bir yaklaşım üretme konusunda teşvik etmelidir. Birleşmiş Milletler’in ülke sınırlarını aşan modern tehditlere karşı etkili biçimde mücadele vermesinin tek yolu, güvenlikle alakalı geniş ve kapsamlı bir yaklaşım ortaya koymasıdır. Birleşmiş Milletler’e bağlı kurumlar, ancak ve ancak bir arada çalışarak Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ve 2030 Gündemi’ne başarıyla ulaşabilir.