İNGİLİZ BASINI
İngiltere gazetelerinde bu sabah iki konu öne çıkıyor. Birincisi ana muhalefet partisi Muhafazakarların lideri David Cameron'ın dün hayatını kaybeden sara hastası altı yaşındaki oğluna ilişkin haberler, diğeri de Amsterdam'da dün meydana gelen uçak kazası.
Financial Times birinci sayfasından uçağın enkazına ilişkin bir fotoğrafı ''Sciphol kazası: 9 ölü'' başlığıyla duyurmuş okurlarına. Times gazetesi ''yolcuların düşen uçaktan mucize kurtuluşu'' başlığıyla olaya ilişkin ayrıntıları aktarırken, Guardian da, diğer gazetelerde olduğu gibi kazadan sağ kurtulanların anlatımlarına geniş yer veriyor haberinde.
Independent gazetesi de, haberin yanısıra emekli bir pilotun analizine yer vermiş gelişmeleri okurlarına duyururken. Terry Tozer imzalı yazı ''Avrupa'nın en kötü siciline sahip havayolu'' başlığını taşıyor. ''Değerlendirme yapmak için öncelikle bazı yanıtlara ihtiyacımız var, ama bazı gözlemlerde bulunabiliriz'' diye başladığı yazısında Tozer, Amsterdam'da yaşanan kazanın havacılık sektöründe ağustos 2008'den bu yana dördüncü olay olduğuna dikkat çekiyor.
''Havacılık kazalarında hayatta kalma şansınızı nasıl arttırırısınız'' sorusunu yönelten Tozer, yanıtı yine kendisi veriyor ve ''uçuş güvenliği konusundan en önemli faktör, uçmayı seçtiğiniz havayolu şirketinin çalışma kültürüdür'' diyor.
Tozer, son kazanın nedeninin ne olduğunu bilmeden değerlendirme yapmanın riskli olduğunu kaydediyor, ancak airsafe.com adlı bir internet sitesinin verilerine dayanarak Türk Hava Yolları'nın Avrupa'da ölümcül kaza konusunda en kötü istatistiklere sahip olduğunu savunuyor.
'Cameron'ı değiştiren çocuk'
Muhafazakarların lideri Cameron altı yaşındaki sara hastası oğlunu kaybetti. Times, gazetesi Ivan'ın kısa hayatında çektiği acıların İngiltere'de bir değişim yaratabileceğini söylüyor.
''Gençlik yıllarında kendisi lüks ve ayrıcalıklı bir hayat süren Cameron ve eşi, çocuklarının sürekli bakım ihtiyacını sosyal sigortalar kurumu benzeri bir ulusal sağlık hizmetleri NHS bünyesinde karşıladı.''
''Partisinin geleneksel olarak kuşkuyla baktığı ve varlığını sorguladığı ulusal sağlık sistemini yakından tanıdıkça da, bir parti kongresinde açık bir şekilde yüksek sesle NHS'in İngiltere için önemini vurguladı. Küçük İvan ilham verdiği babası Cameron'u, Cameron da partisini değiştirdi. Peki partisi bu deneyimin ışığında İngiltere'de bir değişim yaratacak mı?''
Bebekleri bekleyen tehlike
Independent gazetesinin manşetinde ise, ülkede bebekleri bekleyen bir sağlık tehlikesine dikkat çekiliyor: ''Zehirli aşı. Sağlık Bakanlığı, 20 bin doz Menenjit C aşısını sağlık merkezlerinden toplamak için zamana karşı bir yarış başlattı. Söz konusu aşıların kanı zehirleyen bir bakteri türü içerdiği endişesi var.''
Independent, sağlık bakanlığı ve aşıyı üreten firmanın bir kaç gündür sorunun varlığından haberdar olduklarını, ancak gazetenin olayı ortaya çıkarmasından sonra harekete geçtiklerini öne sürdü.
Muhalefet aşının toplatılması için harekete geçmekte neden gecikildiği sorusunun yanıtını ararken, bir yetkili şu ana kadar aşının olumsuz etkilerinin neden olduğu bir vaka şikayetiyle karşılaşmadıklarını söylüyor.''
'Irak'tan çekilme gecikiyor'
Barack Obama önceki gün Kongre'de yaptığı konuşmada seçim kampanyasının en önemli unsurlarından Irak'tan çekilme takvimi ve planlarını kısa süre içinde açıklayacağını söylemişti. Financial Times, çekilme kararının gecikebileceğine dikkat çekiyor.
''Obama kampanyası boyunca Irak'tan 16 ay içinde çekilmekten söz etmişti. Ancak bu takvimin üç ay sarkabileceği söyleniyor. Pentagon, Amerikan Başkanı'na risklerini de anlatarak bir dizi çekilme senaryosu sundu.''
''Obama'nın karşı karşıya kalacağı bir diğer sorun da, Irak'tan çekilme sürecinin yavaş seyretmesinin El Kaide ve Taleban'ın giderek güç kazanmakta olduğu Afganistan'a yönelik yeni stratejisini uygulamada yaratacağı gecikme.''
''Irak hükümeti ise, muhtemel çekilme takviminin Amerika'yla imzalanan güvenlik anlaşmasında öngörülen tarihe, yani 2011'e yakın olmasından yana.''
Doğu Avrupa'ya kriz darbesi
Financial Times yorum sayfalarında ise ekonomik krizin Avrupa Birliği'nin en yeni üyelerine, Doğu Avrupa'ya vurduğu darbeyi masaya yatırmış.
Stefan Wagstyl imzalı yazıda, Berlin Duvarı'nın yıkılışının 20, NATO'nun Doğu'ya doğru genişlemesinin 10'uncu, Avrupa Birliği'ne üyeliklerinin de beşinci yılında Doğu Avrupa'daki parti havasının yerini liderlerin ayaklarının altındaki zeminin sarsılmakta olduğu bir ortamın aldığı vurgulanıyor:
''Yaklaşık 10 yıldır yaşanan hızlı büyümenin 2009'da, komünist sonrası dönemde ilk kez azalacağı tahmin ediliyor. Göçmenler ekonomileri bocalamakta olan Batı Avrupa ülkelerinden geri dönüyor. Doğrudan yabancı yatırımı ertelenmiş durumda. Daha da kötüsü son dönemdeki ekonomik patlamayı finanse eden uluslararası bankalar yerel şubelerini fonlamakta zorlanıyor, bu da kredi piyasalarının çökmesi endişesi yaratıyor.''
Krizin toplumsal ve siyasi etkilerinin ülkelere göre değiştiğine dikkat çekilen yazıda, Letonya'da hükümetin IMF'nin dayattığı kemer sıkma politikaları nedeniyle istifa etmek zorunda kaldığı, Ukrayna'da siyasi krizin yaşandığı örnekleri kısa dönemli gelişmeler olarak niteleniyor ve asıl uzun dönemli risklere dikkat çekiliyor:
''Krizin uzaması piyasa odaklı politikalara yönelik desteği baltalayacak ve çatışma ve karmaşa yaratacaktır. Budapeşte merkezli Siyasi Sermaye Enstitüsü, özellikle ciddi oranda çingene nüfusuna sahip ülkelerde aşırı sağcı faaliyetlerden kaygılı. Enstitünün Başkanı Krizstian Szabados, Macar yerel seçimlerinde yüzde 8.5 oy olan Jobbik partisine dikkat çekerek 'sağ yükselişte' diyor.''
''Jobbik gibi partiler için asıl sınav ise, bu yaz yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde. Ama sorun aşırı sağın büyüklüğü değil, hükümetlerin aşırı sağ hareketlerin yarattığı sorunları çözebilecek güce sahip olamama ihtimali.'' (BBC Türkçe)
ALMAN BASINI
Almanya'da dün siyasilerin taraftarları önünde yaptıkları ‘Kül Çarşambası' olarak adlandırılan geleneksel siyasi konuşmaları bugünkü Alman basınının başlıca konularını oluşturuyor.
Süddeutsche Zeitung, siyasilerin Kül Çarşambası konuşmalarında sergiledikleri tutumu eleştiriyor:
“Demokrasi, varlığı ile ilgili endişeye gerek kalmayacak kadar sarsılmaz değildir. Kül Çarşambası bu tür bir uyarı için yanlış bir gün olabilir. Ne de olsa siyasiler, gerçekte olması gerekenin aksine, bu günde asla pişmanlık hissi içine girmezler. Kül Çarşambası onlar için hiçbir zaman Hristiyanlık inancının gerektirdiği sükunet ve pişmanlık günü olmadı. Aksine siyasi bir karnaval, neşeli bir bira içme günüydü.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorumu ise şöyle:
“Kül Çarşambası ikiyüzlülük günü değildir. Bu siyasiler için de geçerli. ‘Ben' ve sadece kendi seçmenini içine alan ‘biz' kelimeleri güne damgasını vurdu. Önümüzdeki aylarda kendi seçmenini motive etmek ve sempatizanları harekete geçirmek öncelik kazanacak. Parti liderleri için çifte bir oyun sözkonusu: Bir yanda koalisyon için liberal Hür Demokrat Parti'yi kendi tarafına çekmek, diğer yanda seçmenlerini aynı liberallere karşı soğutarak, Hür Demokrat Parti'nin yüksekten uçuşunu frenlemek.”
Köln'de yayımlanan Kölnische Rundschau gazetesi ise bu yılki Kül Çarşambası'nın ekonomik kriz karşısındaki çaresizlik nedeniyle sönük geçtiğini belirtiyor yorumunda:
“Taktik olarak şu an büyük sözler sarfetme zamanı değil. Kriz dönemindeyiz ve hiçkimsenin ortaya sürüp söz düellolarıyla savunabileceği hazır reçetesi yok. Hiçkimse, reçetelerin birkaç hafta sonra hala geçerli olup olmayacağını da bilmiyor. Bu nedenle Başbakan Merkel'e de, kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik'in lideri Horst Seehofer de aşırı tutumlar arasında orta yolu tutturan ihtiyatlı bir rol çizmekten başka seçenek kalmadı. Yani bu yıl da Kül Çarşambası'ndan feragat edilebilirdi.”
Passauer Neue Presse gazetesi de parti liderlerinin ılımlı söylemlerine dikkat çekiyor:
"Banka ve ekonomi krizi ile istihdam konusundaki korkulardan oluşan eski endişeler dağının, boş sözler, ateşli söz düelloları ve güç gösterileriyle aşılamayacağı bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Çözüme sadece konsept ve fikirler yardımcı olabilir. Hristiyan Sosyal Birlik lideri Seehofer ve diğer partilerin matadorlarının da dünkü konuşmalarında alışılmadık derecede ılımlı bir şekilde formüle ettikleri gibi: Birlik olmak ve birlikte kürek çekmek. Çünkü hepimiz aynı teknenin içindeyiz."
AMERİKAN BASINI (25 Şubat)
New York Times Obama’nın Kongre’nin ortak oturumunda yaptığı konuşmanın güven verici olduğunu yazıyor. Ancak gazete, Obama’nın konuşmasında önemli bir eksik bulunduğuna da dikkat çekiyor.
"Obama’nın konuşmasında Amerikan bankacılık sisteminin kurtarılması konusunda ayrıntılı bilgi vermedi. Bankaların kurtarılmasının belirli koşullara bağlanacağını söylemekle yetindi. Obama, yönetimin son haftalarda yaptığı açıklamalara kıyasla daha muğlak ifadeler kullandı. Elbette başkanın önündeki seçenekler hiç de iç açıcı değil ve bu nedenle kendini bağlayıcı ifadelerden kaçınmak istiyor olabilir. Bazı büyük bankalara el konulması ihtiyacı giderek artarken, Obama’nın ekibi bu konuda ürkek davranıyor. Eğer Obama’nın bu bankalara el koyma dışında daha iyi bir alternatifi varsa, bunu kamuoyuna bir an önce açıklamalıdır."
Washington Post ise Obama’nın Kongre’deki konuşmasında uzun vadeli yapısal reformlara vurgu yapmamasını eleştiriyor. Gazete, ekonominin krizden kaynaklanan kısa vadeli önceliklerine dikkat çekiyor.
"Obama’nın konuşmasında da belirttiği gibi, yönetim zor durumdaki bankaları kurtarmak için bir kez daha Kongreden kaynak istemek zorunda kalabilir. 350 milyar dolarlık ilk destek diliminin ardından kamuoyunda ve Kongre’de oluşan hava göz önüne alındığında, bu hiç de kolay olmayacak. Amerikan halkı, Washington’un harcayacağını açıkladığı paranın çarçur edilip edilmeyeceğinden haklı olarak şüphe ediyor. Obama’nın bile popülaritesi sınırsız değildir. Umarız bu popülaritesini boşa harcayarak, krize karşı elindeki bütün silahları tüketmez."
USA Today Obama’nın konuşmasında hem Amerika’nın hızla artan borçlarına hem de ekonomiyi canlandırma ihtiyacına değindiğini belirtiyor. Gazete, başkanın tercihi konusunda şu yorumda bulunuyor;
"Obama ve Kongre, bir yandan finans sistemini kurtarmak ve durgunlukla mücadele etmek için bolca para harcamak zorunda, bir yandan da uzun vadede yaşanabilecek bir felaketi önlemek için harcamaları kısmak ve vergileri artırmak zorunda. Obama konuşmasında tercihini durgunlukla mücadeleden yana kullandı. Ancak daha fazla fedakarlık gerektirdiği için, borçlarla mücadele çok daha zor bir görev. Ve son 25 yılda hiçbir parti bu görevi başaramadı. Böylesine sıkıntılı bir dönemde bu kadar zor bir görevi, ancak popülaritesi yüksek bir başkan başarabilir. Reagan, 30 yıl önce bunu başarmıştı. Obama da, yaptığı konuşmada bu görevin üstesinden gelebileceğini gösterdi."
Christian Science Monitor ekonomik krizin Avrupa Birliği içinde de bölünmeye neden olduğunu yazıyor. Ancak gazete, krizin aşılması için Avrupa ülkelerinin ortak hareket etmesinin de zorunlu olduğunu vurguluyor.
"Mali ve ekonomik kriz, bir yandan Avrupa’daki bölünmüşlüğü açığa çıkartırken, bir yandan da Avrupa Birliği üyelerinin ne kadar bütünleştiğini ve birbirlerine bağımlı hale geldiğini gösteriyor. Çözümün milliyetçilikten değil, Avrupa çapında atılacak adımlardan geçtiğini gösteriyor. Bu tür çözüm önerilerinin gündeme gelmesi de cesaret veriyor. Kriz, şimdilik Avrupa Birliği’nde bölünmeye neden oluyor gibi görünse de, uzun vadede tam tersine birliği pekiştirebilir." (Amerika'nın Sesi)
(Not: Saat farkından ötürü ABD basını gecikmeli olarak verilebilmektedir)