İngiliz gazeteleri, Türkiye'nin Cerablus operasyonu sonrası Suriye'deki gelişmelere yer veriyor. Times, Kürt YPG güçlerinin Menbic'den çekilerek Washington'ı mutlu ettiğini yazıyor.
Ancak gazete Kürt güçlerin Menbic'den çekilirken, Türkiye destekli Suriyeli muhalif gruplarla "hesaplaşmak için Menbic'e yakın bir bölgede siper kazdığını" belirtiyor.
Haberde ABD'li yetkililerin Kürt güçlerin -Türkiye'nin istediği gibi- Fırat Nehri'nin doğusuna çekildiğini ve Rakka'yı IŞİD'den geri almak için hazırlık yaptıklarını söyledikleri vurgulanıyor.
YPG dün, Menbic'in IŞİD'den alınmasında rol alan güçlerinin, "görevin başarıyla tamamlanmasının ardından üslerine geri döndüklerini açıklamıştı.
Gazeteye konuşan Türkiye destekli bir muhalif komutan ise Suriye-Türkiye sınırını IŞİD'den temizleyeceklerini, Kürtlerin elindeki tüm Arap kasabalarını da geri alacaklarını söylüyor.
Financial Times gazetesinin dış haberler editörü David Gardner, Türkiye'de son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği yazısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı anda 3 ayrı cephede savaşmasının bir risk olduğu yorumunu yapıyor.
Gardner yazısına, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Çarşamba günü Ankara'yı ziyaret ettiğini hatırlatarak başlıyor.
Bunu bir "ilişki onarma ziyareti" olarak tanımlayan Gardner, aynı gün Türkiye'nin operasyonuyla IŞİD'in Cerablus'tan çıkarıldığını ve Ankara'nın NATO üyesi olarak değerini Washington'a hatırlattığını belirtiyor.
Ancak Gardner'a göre 'tatmin edici görünen bu sonuç aslında yanıltıcı': "Türkiye hâlâ Batı ile çarpışma rotasında. Ayrıca aynı anda çok fazla cephede savaşıyor."
Gülen iade edilene kadar ABD ile Türkiye arasında gerilim olacağını ve AB'ye de darbe girişimine karşı tepki vermekte geciktiği için kızgın olduğunu belirten Gardner, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya'yı ziyaret ettiğine ve bir sonraki durağının İran olacağına dikkat çekiyor.
Batı'nın Türkiye'deki darbe girişiminin demokrasiye yapılmış gaddar bir saldırı olduğunu kabul etmeyi çok ağırdan aldığını belirten Gardner'ın yazısı şöyle devam ediyor:
"Deliller darbe girişiminin arkasında Gülencilerin olduğunu gösteriyor. Fethullah Gülen'in darbede doğrudan eli olsun olmasın, onun takipçilerinin Türk devletine çok ciddi boyutlarda sızmış olduğu tartışılmaz bir gerçek. "Gülen, 2012'ye kadar AKP'nin vazgeçilmez bir müttefikiydi. [...] Ama şimdi Erdoğan, Gülencilerin devlete sızma boyutunun karşısında şok olduğunu iddia ediyor. Gülenciler kurumlara sızarken klasik hücre modelinden daha az algılanabilir yöntemler kullanmış olsalar da, Erdoğan'ın bu tepkisi samimi gelmiyor".
Fethullah Gülen'in yapılanmasını Mısır'daki Müslüman Kardeşler'e benzeten David Gardner, "eğer Gülenciler devlete Erdoğan'ın iddia ettiği kadar sızdıysa, Türkiye'nin ve Erdoğan'ın başı büyük belada" diyor.
Financial Times'ın dış haberler editörü Gardner'a göre, Türkiye'nin bu dönemde neden Gülencilerle birlikte IŞİD ve Kürtlerle de savaşa girdiğini anlamak güç:
"Ankara'nın risk sıralamasını değiştirmek zor: Gülen yok edilebilir, IŞİD bir gün ortadan kaybolacaktır, ama Kürtlerin, Suriye sınırının her iki tarafındaki ilerleyişi Türkiye'nin sınır bütünlüğüne yönelik sürekli bir tehdit olarak kalacak."
Gardner yazısını, HDP de dahil tüm AKP karşıtlarının darbe girişimine karşı geldiğini hatırlatarak ve bunun Kürt sorunu konusunda Erdoğan için bir fırsat olabileceğini belirterek noktalıyor:
"Hatta Erdoğan, aynı düşürülen Rus savaş uçağında olduğu gibi, PKK saldırılarının atrmasından da Gülen'i sorumlu tutabilir".
Times, Fransa'da Nice kenti de dahil olmak üzere yaklaşık 15 bölgede uygulamaya konulan tesettür mayo yasağı konusunda ülkenin bölünmüş olduğunu yazıyor.
Le Figaro gazetesinde yayınlayan kamuoyu araştırmasına göre, Fransızların yüzde 64'ü plajlarda haşema (burkini) giyilmesini onaylamıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 30'u ise kararsız olduğunu belirtmiş.
Times, solcu siyasilerin ve entelektüellerin yasak konusunda ikiye bölündüğünü, muhafazakarların ise şiddetli şekilde yasağı savunduğunu yazıyor.
Guardian gazetesi de yasağın Fransa hükümetinde yarattığı çatlağa dikkat çekiyor.
Eğitim Bakanı Najat Vallaud-Belkacem'in yasağa sesli şekilde karşı çıkarak Başbakan Manuel Valls ile karşı karşıya geldiği belirtiliyor.
Vallaud-Belkacem yasağın ırkçı tacizlerin artmasına yol açacağı uyarısında bulunuyor.