25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin soruşturmada verilen takipsizlik kararına yapılan itiraz reddedildi. İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği, başvuranların “suçtan doğrudan zara görmediği” gerekçesiyle itirazı esastan incelememe kararı aldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 1 Eylül 2014’te 25 Aralık soruşturması kapsamında 96 şüpheli hakkında takipsizlik kararı vermişti.
Abdullah Ataberk, Mehmet Özeken, Çetin Kürüm, Necmettin Çakır, Arif Ali Cangı, Banu Dalgıç Cangı ve DGP Kütahya Milletvekili İdris Bal takipsizlik kararın itiraz etmişti.
Takipsizlik kararına yapılan itirazları değerlendiren 3. Sulh Ceza Hakimliği, başvuranların “suçtan doğrudan zarar görmediği” gerekçesiyle itirazları ayrı ayrı reddetti.
3. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararını değerlendiren avukat Arif Ali Cangı, “Rüşvet, irtikap, gibi kamu görevlileri tarafından işlenen yolsuzluk içeren suçlar kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine ilişkin olarak toplumda var olan inancı ihlal ettiğinden suçun mağduru, korunan hukuki değer de dikkate alındığında toplumu oluşturan herkestir.
Soruşturma dosyasındaki iddia edilen suçların yargılanması ve cezalandırılması korunan hukuk yarar bakımından suçun mağduru tüm toplum olduğundan, itirazlarımızın incelenmeden reddedilmesi yurttaş olma haklarımızın açık bir ihalidir.
Soruşturmada gereken araştırmaların yapılmaması, itirazın da reddedilmesi birey ve toplumun hak ve adalete olan güven ilkelerine aykırılık yanında, kamusal vicdanın, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına dair büyük bir yara alacağı unutulmamalıdır.
Yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarındaki maddi gerçeğin araştırılması zorunludur. Çünkü kamunun çıkarına aykırı olarak hukuk dışı yollarla kamu görevlileriyle onlara aracılık eden şüphelilerin elde etmiş oldukları mal varlığındaki artış, tüm toplumun mağdur edilmesi anlamı taşımaktadır. Bu suçun mağduru kamu ve onu oluşturan toplum dolayısıyla tüm yurttaşlardır. Bu durumda kanıtların tartışılmasının yargılamayı yapacak olan mahkemeye ve davaya katılma hakkı doğacak taraflara bırakılarak şüphelilerin suçu işleyip işlemediğine dair değerlendirmenin yapılması amacıyla Cumhuriyet Savcısının iddianame hazırlamış olması gerekirdi. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar içerisinde, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına dair şüphelilerin leh ve aleyhinde deliler toplanmadan, var olan deliler de hukuki bir değerlendirmeden oldukça uzak bir değerlendirmeye tabi tutularak bir karara ulaşılmıştır. Verilen karar bu nedenle kamu vicdanını zedeler niteliktedir
İtirazların incelemeden reddedilmesi anayasada güvence altına alınan hukuk devleti ilkesi, hukuk güvenliği hakkı ve hak arama özgürlüğü ile AİHS'nin 13. maddesindeki etkili iç hukuk yoluna başvurma haklarımız açıkça ihlal edilmiştir.
17 Aralık dosyasından olduğu gibi yasal süresi içinde bu dosya için de de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapacağız” dedi.