Dünya

24 Mart dünya basını

24 Mart 2009 02:00

İNGİLİZ BASINI

İngiltere basınında, İsrail'in Gazze'de savaş suçu işlediği iddiaları, Amerikan yönetiminin banka kurtarma planı ve İngiltere'de 60 yıl sonra ilk kez görülen deflasyona ilişkin yorumlar öne çıkıyor.

Guardian bugün, "İsrail'in Gazze'de savaş suçu işlediğine ilişkin yeni kanıtlar" manşetiyle çıkmış. Bu konuda uzun süredir yaptıkları araştırma sonucunda, Filistinli çocukların kalkan olarak kullanılması, sağlık görevlilerinin hedef alınması ve sivillerin casus uçaklar tarafından vurulması gibi bulgulara ulaştıklarını duyuruyor Guardian.

Gazete başyazısında İsrail'in iddialara yanıt vermesi gerektiğini belirterek şu satırlara yer veriyor:

"İsrail'in 23 gün süren Gazze operasyonu sırasında savaş suçları işlediğine ilişkin kanıtlar her geçen gün artıyor. Bu konuda yürüttükleri araştırmaların ardından, hem Uluslararası Af Örgütü hem de İnsan Hakları İzleme Örgütü Birleşmiş Milletler'den soruşturma açmasını talep etti."

"Geçen hafta da Haaretz gazetesi İsrailli askerlerin itiraflarına yer verdi. Burada Filistinli bir anne ve iki çocuğunun bir keskin nişancı tarafından öldürüldüğü ve bir bölük komutanının yaşlı bir kadının öldürülmesi emrini verdiği iddia ediliyordu."

"Dün de İnsan Hakları İçin Hekimler adlı kuruluş İsrail askerlerini, Filistinli sağlık görevlilerine, hakları olan korumayı sağlamamakla suçladı."

"Tabii ki tüm bunlar, Hamas ve Gazze'deki diğer militan grupların da yanıt vermesi gereken iddialar olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İsrailli sivillere yönelik roket saldırıları da savaş suçudur."

"Ancak iki tarafın suçları arasında bir simetri olduğu da iddia edilemez. İsrail, hedefinden sapma payı sadece bir metre olan silahlara sahip. Casus uçakları, hedefin üzerindeki kıyafetin rengini bile algılayabiliyor."

"Ayrıca İsrail ordusu bu iddiaları çürütebilecek imkanlara da sahip. Ancak bunu yapma gereği duymuyor. Sırf bunun için, yani İsrail ordusunu hesap vermeye mecbur etmek için, uluslararası bir soruşturma açılmalıdır."

Obama'nın banka kurtarma kumarı

Amerikan yönetiminin dün açıkladığı banka kurtarma planına ilişkin haber ve yorumlar İngiltere basınında geniş yer buluyor.

Plan, yatırımcıları zor durumdaki bankaların riskli kredilerini satın almaya teşvik etmeyi amaçlıyor ve Amerikan hazinesi ilk aşamada 100 milyar dolar harcamayı planlıyor. Hedef ise kredi musluklarının yeniden açılması.

Financial Times, planın Ticaret Bakanı Timoth Geithner tarafından açıklanmasının ardından New York borsasındaki canlanmayı manşetine çekmiş. Ancak başyazısında, planın geleceğiyle ilgili kaygılarını ortaya koyuyor gazete.

"Bu bir kumar ve bu kumar iki olasılık dahilinde kaybedilebilir. Birincisi, devlet desteğine rağmen bankaların riskli kredilerine özel sektörden çok az alıcı çıkması ihtimali. Bunun neticesinde bu riskli varlıklar bankalarda kalır."

"İkisi, özel yatırımcı riski alsa bile, bu varlıklar faturasını Kongre'nin ödemek zorunda kalacağı büyük zararlara neden olabilir. Her iki başarısızlık da, yönetime olan güveni daha da zedeler."

"Bu plan işleyebilir. Ama işlemezse, Amerikan bankacılık sisteminden çok daha fazlası risk altına girer."

Independent Financial Times'tan biraz daha karamsar görünüyor. Manşetinde, "Obama 1 trilyon dolarlık kartını oynadı" diyen gazete, başyazısında şu risklere dikkat çekiyor:

"Birincisi, bu krediler birçok karamsar gözlemcinin işaret ettiği gibi gerçekten de çok riskli krediler. Öyle görünüyor ki, bunların neden olacağı zararın büyük bölümünü Amerikan vergi mükellefleri üstlenmek zorunda kalacak."

"İkincisi ve daha önemlisi, planın kredi musluklarını yeniden açmakta başarısız olması. Çünkü bankalar, Obama yönetiminin düşündüğünden daha kötü durumda."

"Ticaret Bakanı Geithner'ın planı, önde gelen bankaların iyi durumda olduğu ve güveni yeniden tesis etmek için tek ihtiyaçlarının devletin yardım elini uzatması olduğu varsayımına dayanıyor."

"Ancak birçok kıdemli iktisatçıya göre, bu bankalar fiilen iflas etmiş durumda ve kamulaştırılıp yeniden yapılandırılmadan kredi vermeye başlayamayacaklar."

"Deflasyon yaklaşık 50 yıl sonra geri döndü"

Guardian baş sayfasındaki haberde, bugün açıklanacak verilerle İngiltere ekonomisinde deflasyonun, yani enflasyonun tersi ya da fiyatların gerilemesi olarak tanımlanan durumun, 1969'dan beri ilk kez görüldüğünü duyuruyor.

Temel enflasyon göstergesi olan perakende satış endeksinin Şubat ayında yüzde %-0,8'e gerilediğini aktaran gazete geleceğe ilişkin şu tahmine yer veriyor:

"İktisatçılar perakende satış endeksinin bu yıl %-4'e kadar gerileyebileceği görüşünde. Bir yıl boyunca da sıfırın altında seyretmeye devam edeceğinden korkuyorlar."

"Hükümet kamuda maaşların indirilmesinin söz konusu olmadığını söylese de, deflasyonun uzun süre devam etmesi hem kamu hem da özel sektör çalışanları için kötü haber. Zira perakende satış endeksindeki artışa göre maaşlarına zam alıyorlar."

Times'ta yer alan Ian King imzalı analizde, "kötü deflasyon-iyi deflasyon" kavramlarına yer veriliyor. Dikkat çeken satırlar şöyle:

"Tehlike, şu an kötü deflasyon döneminde oluşumuz. Kötü deflasyon da iyi deflasyon da, arzın talebin önüne geçmesi sonucu oluşur. Fark şu ki, iyi deflasyon arz patlamasına dayanırken, kötü deflasyon talepteki azalmanın bir sonucudur. Amerika Birleşik Devletleri'nde 1930'lardaki Büyük Buhran'da ve yakın zamanda Japonya'da yaşanan budur."

"Enflasyon, borcu olanlar için iyi haberdir, deflasyon ise kötü haber. Çünkü borcun boyutları genişler. Dünyanın dört bir tarafındaki hükümetlerin tüketimi arttırmak için büyük meblağlar harcamasının sebebi de budur. Dünya ekonomisinin kurtuluşu talebin yeniden yaratılmasındadır. Hem de bir an önce. (BBC Türkçe)

ALMAN BASINI

Bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konularını Türkiye-Irak ilişkileri, Almanya’daki koalisyon hükümetinin içinde bulunduğu durum ve Kosova savaşının 10’uncu yıldönümü oluşturuyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Irak temasları, Alman basınında ilginç yorumlarla karşılandı. Berliner Tagesspiegel gazetesinin yorumunda şu satırlar dikkat çekiyor:

“Ankara geçtiğimiz yıllarda güneydeki komşusuyla ilişkilerinde “yeni bir başlangıç” konusunda çekimserdi. Türkler Irak’la yoğun diyaloğun Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasını teşvik edebileceğinden çekiniyordu. Ama artık Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Bağdat’ı ziyaret ediyor ve Irak’ın kuzeyi için şimdiye kadar telaffuz etmekten kaçınılan “Kürdistan” ifadesini kullanıyor. Türkiye, Irak’ın kuzeyinde yuvalanan PKK militanlarının ancak Irak’la işbirliği yapıldığı takdirde uzun vadede etkisiz hale getirilebileceğini kavradı.”

Süddeutsche Zeitung gazetesiyse bugünkü baş yorum sütununu Alman hükümetinin içinde bulunduğu duruma ayırmış:

“Koalisyon hükümetini oluşturan Hristiyan Birlik Partileri ile Sosyal Demokratlar arasındaki anlaşmazlık büyürken, önümüzdeki aylarda hakkında ortak kararlara varılması gereken önemli konular var. Opel ya da zor durumdaki bankaların kurtarılması bunlara sadece küçük bir örnek. Vatandaşlara, krizin ancak mevcut koşullara mümkün olduğunca uyum sağlayarak aşılabileceği anlatılırken, değişmemekte diretmeleri kabul edilemez. Hükümeti oluşturan partilerin bu gerçeği görememeleri korkutucudur. Koalisyon içindeki anlaşmazlığın ancak koalisyonu oluşturan partilerden biri diğeri karşısında güçsüz ise ve güçlü olan bu durumdan istifade edebiliyorsa somut getirisi olabilir. Ancak yıllardır böyle bir durumda değiliz.”

Rostock’ta yayımlanan Ostsee Zeitung gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumunda da şu satırları okuyoruz:

“Hristiyan Birlik Partileri ile Hür Demokratların oluşturacağı olası bir koalisyonun mali krizle daha etkin mücadele edip edemeyeceği, erken genel seçimlerde bu partilerin çoğunluğun oylarını alabileceği kadar belirsiz. Hristiyan Demokrat Birlik Partili Başbakan Merkel, seçim kampanyalarında soğuk ancak mücadeleci bir portre çiziyor, krizden en az zararla çıkılabileceği yönünde umut dağıtıyor. Partisinden yöneltilen “kapalı bir tutum içinde olduğu” yönündeki eleştirilere kulak tıkayan Merkel, Sosyal Demokratların saldırılarını da umursamıyor görünüyor. Bu hiç de fena değil.”

Die Welt gazetesi ise 10 yıl önce NATO birliklerinin eski Yugoslavya topraklarına düzenlediği hava saldırısıyla birlikte başlayan Kosova Savaşı’nı taşıyor yorum sütunlarına:

“Harekât konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin net bir kararı bulunmuyordu. NATO, harekâtı daha önceki Güvenlik Konseyi kararlarına dayandırarak meşru kılıyordu. NATO’nun hedefi özerkliği Miloşeviç Rejimi ile kaldırıldıktan sonra yoğun baskılara maruz kalan Kosovalı Arnavutları bu baskılardan kurtarmaktı. Harekâta Alman Yeşiller Partisi de destek vermiş ve Alman askerlerinin bu kurtarma operasyonuna katılmasının önü açılmıştı. Yeşiller Partisi bu tarihi adıma destek verdiği için ne kadar övünse yeridir.”

Handelsblatt gazetesi ise bir yıldan fazla bir süredir bağımsız olan Kosova’nın durumunu şöyle değerlendiriyor:

“Şimdiye kadar Kosova'nın bağımsızlığını aralarında Maldivler, Mikronezya, Nauru gibi devletlerin de bulunduğu yaklaşık 56 ülke tanıdı. Kosova, sayısız yabancı uzmanlarla güvenlik ve yeniden yapılanma çalışmalarına en fazla destek verilen ülkelerden biri olmasına rağmen, Avrupa'nın en fakiri olmaktan kurtulamıyor.” (Deutsche Welle Türkçe)

AMERİKAN BASINI (23 MART)

USA Today lüks konutlar için kullanılan kredilerde uygulanan vergi indirimini eleştiriyor. Gazete, konut kredilerinde uygulanacak vergi indirimlerinde sosyal adalete daha uygun bir düzenleme yapılmasını istiyor.

Obama ve Kongre, bir yandan sağlık harcamalarına kaynak bulmaya, bir yandan da bütçe açığını azaltmaya çalışıyor. Obama, zengin Amerikalıların kullandığı konut kredileri de dahil olmak üzere çeşitli alanlardaki vergi indirimlerini azaltmayı gündeme getirdi. Bu öneri hayata geçerse yılda 31 milyar dolar gelir elde edilecek. Bu plan, inşaatçılar, emlakçılar ve konut kredisi verenler tarafından tepkiyle karşılandı. Şu anda bir milyon dolara kadar olan konutlarda uygulanan vergi indirimini, aşamalı olarak 500 bin dolara geri çekmek bize göre en doğru yöntemdir. Bu hem hakkaniyete uygun olacaktır, hem de bütçe açığını azaltacaktır.

Los Angeles Times General Motors ve Chrysler’in hükümetten 22 milyar dolarlık kredi istediğini hatırlatıyor. Ancak gazete, Amerikan otomobillerine duyulan güvenin de giderek azaldığını vurguluyor.

2007 yılında bir Asya arabası almayı planlayan Amerikalıların oranı % 60 iken, bu rakam 2008’de % 63’e çıktı. Araştırmaya göre, genç Amerikalılar arasında yabancı araba almak isteyenlerin oranı daha da yüksek. Ancak tüketiciler henüz bunu fark etmese de aslında Detroit büyük bir değişim yaşıyor. Yerli otomotiv firmaları, giderek daha iyi otomobiller üretiyor. Buna rağmen, General Motors ve Chrysler için, pahalı bir kurtarma planı yerine, iflas istenmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Eğer Washington’daki yetkililer bunun aksi bir karar verirse, otomotiv firmalarının sadece fabrikalarını değil, imajlarını da yenilemeleri gerekecek.

Christian Science Monitor Amerika’da hem otomotiv sektörünün hem de gazetelerin zor durumda olduğunu belirtiyor. Yapılan yorumda her iki sektörün de ciddi bir yenilenmeye ihtiyaç duyduğu vurgulanıyor.

Amerika’daki otomobil satışları son 27 yılın en düşük seviyesinde. Gazetelerin reklam gelirleri de son iki yılda % 23 azaldı. Gazete tirajları düşmeye devam ediyor. Her iki sektör de, durgunluğun yol açtığı sıkıntıların ötesinde bir kriz yaşıyor. Çözüm, işlerin düzelmesinden değil, bir dönüşümün sağlanmasından geçiyor. Yaşananlar, her iki sektörü de üretim yapma biçiminden çok, ürettikleri şeyleri değiştirmeye zorluyor. Hem insanların hem de düşüncelerin dolaşması Amerika için hala bir ihtiyaç. Şimdi bu geleneksel ihtiyacı yeni yöntemlerle karşılamak gerekiyor.

Washington Post Meksika kamyonlarının Amerika’da çalışmasının yasaklanmasının Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşmasına aykırı olduğu görüşünde. Gazete, bu tür korumacı politikaların ters tepeceği uyarısında da bulunuyor.

Meksika hükümeti bu karar misilleme olarak toplam ihracat değeri 2,4 milyar dolar olan 90 Amerikan ürününe % 10 ila 45 arasında gümrük vergisi getirdi. Arabulucu kararına göre, Meksika’nın bu kararı tamamen yasal. Hatta alabileceği önlemlerin tamamını da almadı. Soruna görüşmelerle çözüm bulabilmek umuduyla, daha kapsamlı bir misillemeden şimdilik kaçındı. Amerika ile serbest ticaret yapmak isteyen diğer ülkeler, şimdi Obama yönetiminin bu sorunun çözmek için adım atıp atmayacağını merakla bekliyor. (Amerika'nın Sesi) (Amerika'nın Sesi) (Not: Saat farkından ötürü Amerikan basınından özetler gecikmeli olarak yayımlanabilmektedir)