AB ile 'diyalogu çok, sonucu az' görüşmeler, ABD ile yakınlaşan ilişkiler, Rusya'dan alınacak S-400'ler; Türkiye'nin dışarıdaki gündemleri neler olacak?
01 Ocak 2019 15:38
Serkan Demirtaş
2018'in özellikle ikinci altı ayında çok önemli gelişmelere sahne olan Türk dış politikasını 2019'da da kritik konu başlıkları bekliyor. ABD'nin çekilme kararıyla tüm dengelerin bir anda değiştiği Suriye, özellikle Türkiye açısından çok önemli gelişmelere sahne olacak. Fırat'ın doğusuna ertelenen operasyonun yapılıp yapılmayacağı, ABD'nin çekileceği bölgelerde kontrolün kime geçeceği, Suriye iç savaşını sonlandıracak siyasi çözüm çabalarının sonuç verip vermeyeceği 2019'da yanıtı aranan en temel sorular olacak.
Türkiye, geride bıraktığımız 2018'i iki parça halinde yaşadı. Yılın ilk altı ayı 24 Haziran seçimlerine odaklıydı. İkinci altı ay ise ABD ile yaşanan Pastör Brunson bunalımının tetiklediği diplomatik ve ekonomik krizin gölgesinde kaldı.
Brunson sorununun 12 Ekim'de çözülmesi ve daha önemlisi ABD Başkanı Donald Trump'ın 19 Aralık'ta duyurduğu Suriye'den çekilme kararı, 2019'un gündemini belirlemiş oldu. 2018'den 2019'a sarkan bir diğer konu ise Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti oldu.
2018'de Türkiye açısından Suriye bağlantılı konularda 4 temel süreç yaşandı:
Ocak ayında başlatılan Zeytin Dalı operasyonu ile Afrin'deki YPG varlığı o bölgeden uzaklaştırıldı.
17 Eylül'de Rusya ile yapılan İdlib mutabakatı ile Suriye ordusunun o bölgeye dönük kapsamlı harekatının ve dolayısıyla yeni insani trajedilerin önüne geçilmiş oldu.
19 Aralık'ta Trump'ın çekilme kararı ile yepyeni bir dönem başlamış oldu. Türkiye, Fırat'ın doğusuna yapacağını duyurduğu operasyonu erteledi.
25 Aralık'ta Cenevre'de yapılan Türkiye-Rusya-İran dışişleri bakanları toplantısında Suriye'nin yeni anayasasını yazacak komitenin oluşması konusunda ilerleme sağlandı. Komitenin, 2019 başında toplanması öngörülüyor.
2019'un da bu süreçlerde yaşanacak gelişmelerin etkisinin yaşanacağı kritik önemde bir yıl olacağı öngörülüyor. Özellikle ABD askerlerinin çekilmesi sonrasında yaşanabilecek gelişmeler, Türkiye'yi doğrudan etkileyecek nitelikte.
ABD askerlerinin çekileceği bölgede bir otorite boşluğu oluşmaması ve terör örgütlerinin bu boşluktan yararlanmamasını isteyen Türkiye, hem ABD hem de Rusya ile yakın koordinasyon içinde süreci yönetmeye çalışıyor.
2018'in son günlerinde Rusya'ya yüksek düzeyli bir heyet gönderen Türkiye, Amerikan askerlerinin çekilmesi süreciyle ilgili ilk yüz yüze teması 8 Ocak günü Ankara'da Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton başkanlığındaki bir heyetle gerçekleştirecek.
Türkiye, PKK'nın Suriye kolu olarak gördüğü YPG'nin sınırlarının hemen ötesinde büyük bir Suriye toprağını kontrol etmesini "ulusal güvenlik" meselesi olarak gördüğünü ve bu tehdidi bertaraf etme kararlılığında olduğunu hem ABD hem de Rusya'ya iletti. Ancak olası bir Türkiye operasyonu her iki ülkenin de Suriye'deki çıkarlarına uygun görünmüyor.
Rusya, ABD'nin bırakacağı bölgelere Suriye rejiminin girmesi gerektiğini kaydederken, Türkiye'nin askeri operasyon ihtimalini ise "Suriye'nin toprak bütünlüğü perspektifinden değerlendirdiğini" kaydetti.
Türkiye ise Fırat'ın doğusuna yapacağı operasyonu bir süreliğine askıya aldığını açıklamasına karşın, sınır hattındaki askeri varlığını takviye ederek, olası gelişmelere karşı hazırlık düzeyini artırdı. Böylece ABD'nin çekilmesinin yaratabileceği tüm tehditlere karşı adım atma konusunda kararlı olduğu mesajını verdi.
2019'da yanıt aranacak soruların başında ABD'den boşalacak yerlere rejimin girmesinin yaratacağı sorunlar, Türkiye'nin YPG ile mücadele kapsamında yeni bir sınır ötesi operasyon gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği ve bütün bu gelişmelerin Suriye siyasi çözüm sürecini nasıl etkileyeceği yer alacak.
ABD ile ilişkilerde yeni atmosfer
2018'in Ağustos ayı Türk-Amerikan ilişkilerinde görülmedik düzeyde bir krize sahne oldu. Pastör Brunson'ın Temmuz ayındaki duruşmada serbest bırakılmamasına öfkelenen Başkan Trump ve Yardımcısı Mike Pence, önce Twitter üzerinden tehdit ettikleri Türkiye'ye karşı bir dizi siyasi ve ekonomik yaptırım uyguladı.
Türk Lirası'nın büyük değer kaybına neden olan bu dönem, 12 Ekim'deki duruşmada Brunson'ın ceza almasına karşın yattığı süre hesap edilerek serbest bırakılmasıyla sona erdi.
ABD'nin Suriye'den çekilme kararının iki ülke arasındaki "YPG" sorununun geride bırakılması anlamına geleceği dolayısıyla ikili ilişkilere olumlu yansıyacağı değerlendirmelerine neden oldu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun tanımıyla yeni ve pozitif bir atmosfere giren Türk-Amerikan ilişkilerinde hala çözülmesi gereken sorunlar bulunuyor. Bunların başında Fethullah Gülen'in iadesi ve S-400 füzelerinin Türkiye'ye yerleştirilmesine ilişkin süreçler bulunuyor.
Türkiye ile Rusya arasında yapılan anlaşmaya göre, S-400 hava savunma sisteminin Ekim 2019'da Türkiye'ye yerleştirilmesi öngörülüyor. Bunun da ABD Kongresi'nin 2017 yazında kabul ettiği Rusya ile silah ticaretini yasaklayan yasayı ihlal etme olarak değerlendirilebileceği, dolayısıyla Türkiye'ye karşı yeni bir yaptırım sürecini tetikleyebileceği değerlendirmeleri yapılıyor.
Türk diplomatik kaynaklar, S-400'den vazgeçme şansını "sıfır" olarak değerlendirirken, uygun koşulların oluşması durumunda Türkiye'nin ABD'den de 3,5 milyar dolarlık Patriot füze sistemini alabileceğinin altını çiziyorlar. Kaynaklar, bu konuların ABD ile diyalog içerisinde çözüleceğinden emin olduklarını, 2019'da büyük bir sorun öngörmediklerini kaydediyorlar.
Ankara'nın 2019 için ABD'den diğer beklentileri ise Trump'ın Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmesi ve uzun süredir askıda olan büyükelçi atamasının gerçekleşmesi.
Kaşıkçı için uluslararası soruşturma
2018'in en trajik olaylarından biri Washington Post'taki muhalif yazılarıyla bilenen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ının İstanbul Başkonsolosluğu'nda vahşi bir şekilde katledilmesi oldu. 2 Ekim'de gerçekleşen bu cinayeti, Suudi Arabistan'dan özel olarak bu iş için bir araya getirilmiş ve İstanbul'a gönderilmiş bir "ölüm timinin" gerçekleştiği kısa sürede ortaya çıkarıldı.
Ancak Suudi Arabistan yönetiminin Türkiye'nin istediği türde bir işbirliğine girmemiş olmasından kaynaklanan henüz ortaya çıkarılmamış birçok unsur var. Örneğin Kaşıkçı'nın cesedinin nerede olduğu, yerli işbirlikçinin kim olduğu ve daha önemlisi bu cinayet emrinin kimin verdiği.
Başarılı bir iletişim stratejisi izleyerek Suudi Arabistan'ı giderek artan bir şekilde uluslararası kamuoyunun baskısına maruz bırakan Türkiye, bu cinayetten Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı sorumlu olduğu algısını da yaratmayı başardı. Buna rağmen Türkiye, Kaşıkçı meselesini Suudi Arabistan'la "siyasi bir mesele" haline getirmeyeceğini ilan etti.
Türkiye'nin 2019'da atmayı öngördüğü adımlar arasında BM'ye başvurarak Kaşıkçı cinayetinin soruşturulması için bir hakikatleri araştırma misyonu kurulması bulunuyor. Türkiye, bu olayı kararlılıkla takip ederek, uluslararası imajını düzeltme yönünde de kazanımlar elde etmeyi umuyor.
AB ile diyalog çok, sonuç az
2018'de Türkiye ile AB arasında artan diyalog süreci, yıpranan ilişkilerin onarılması için önemli bir fırsat sağladı. Almanya ve Fransa ile ikili ilişkilerde gözlenen yumuşama, AB sürecine de yansıdı ancak Türkiye'nin vize serbestisi, gümrük birliğinin güncellenmesi ve müzakere sürecinin canlanması gibi temel beklentilerine somut bir açılım getirmedi.
Hükümetin reform sürecine dönüş kapsamında Ağustos ve Aralık ayında gerçekleştirdiği Reform Eylem Grubu toplantıları memnuniyetle karşılansa da AB, insan hakları, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü alanlarında somut sonuçları görmek istediğinin altını çizdi.
2019'in ilk aylarında açıklanması beklenen Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin AB'den talep ettiği bir dizi adımın gerçekleşmesi açısından kilit önemde olduğu hem Ankara hem de Brüksel'deki diplomatlarca dile getiriliyor.
Türkiye-AB arasında 2019'da ekonomi, enerji ve ulaştırma alanlarında diyalog toplantıları gerçekleştirilecek. Ortaklık Konseyi toplantısının da yine uzun bir aradan sonra toplanması planlanıyor. Türkiye, yılın ilk 6 ayı içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılacağı bir Türkiye-AB Zirvesi'nin de yapılmasını istiyor.
Ancak kurumsal ilişkilerde Mayıs ayında Avrupa Parlamentosu seçimlerinin gerçekleşmesi hem de mevcut AB Komisyonu'nun görev süresinin dolması nedeniyle 2019 içinde ciddi bir ilerleme yaşanması beklenmiyor.