Hrıstiyan Birlik-Sosyal Demokrat Parti koalisyon hükümeti 17 Aralık 2013'te göreve başladı. Birkaç hafta içinde dış politikada yeni bir rota çizilmeye başlandı. Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, uluslararası politikaya daha fazla katılım talep etti. Steinmeier, Almanya'nın dünya politikası konusunda sadece yorum yapmak için fazla büyük olduğunu kaydetti.
Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, daha da açık konuştu. Bakan, Alman ordusunun yurtdışında daha fazla görev alması gerektiğini savundu ve Fransa'ya Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde yardım önerisinde bulundu. Daha sonra Fransa'nın yanında Doğu Ukrayna'da bir misyon ve Irak'ta eğitim misyonları yapılabileceğini dile getirdi. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck da daha aktif bir dış politikadan yana tavır sergiledi ve Ocak ayı sonunda Münih Güvenlik Konferansı’nda şöyle konuşmuştu: "Dünyadaki olaylarla gerçekten bu ülkelerin öneminin gerektirdiği kadar ilgileniyor muyuz? Dünyanın uzak bölgelerindeki krizlerde hangi rolü oynamak istiyoruz? Federal Cumhuriyet'in yetkinliğini geliştirmiş olduğu bir alan olan çatışmaların önlenmesi konusunda, yeterince girişimde bulunuyor muyuz? Şunu söylemek istiyorum: Federal Alman Cumhuriyeti, kendini daha iyi bir partner olarak daha erken, daha kararlı ve daha önemli bir şekilde ortaya koymalıdır.“
Bazıları, Gauck'u Alman dış politikasını askerileştirmekle suçladı. Diğerleri ise Almanya'nın dünya politikasındaki sorumluluğuna uygun davranması gerektiğini söyleyerek Cumhurbaşkanı‘nın sözlerini memnuniyetle karşıladı.
Ukrayna'daki kriz, Alman dış politikası için geçen yıl en önemli konuların başında geldi. Hem Başbakan Angela Merkel hem de Steinmeier, gerginliğin giderilmesi için çaba gösterdi ancak başarı sağlayamadılar. Moskova ile ilişkiler, Merkel ve Putin arasındaki sayısız telefon görüşmesi ve Steinmeier'in diplomatik girişimlerinden sonra gözle görülür şekilde bozuldu. Kasım ayında, Berlin'deki bir Rus diplomatın casusluk suçlamasıyla ülkeyi terk etmesinin istenmesinden sonra, Rusya da bir Alman diplomatı sınır dışı etti.
Almanya'da Rusya politikası konusunda hararetli tartışmalar yürütüldü. Alman hükümeti ve basın, Ukrayna krizinde, Rusya karşıtı nefret ile tek taraflı davranmakla suçlandı. Öte yandan, Moskova'ya karşı bir uyutma politikası izlendiği suçlaması da yapıldı. Ancak Dışişleri Bakanı Steinmeier, “Soğuk Savaş istemiyoruz. Sıcak savaş da istemiyoruz. Avrupa'da barış düzeni istiyoruz“ açıklamasını yaptı.
IŞİD terörü
Irak ve Suriye'de saldırı ve kanlı eylemlerini sürdüren terör örgütü IŞİD de 2014 gündeminin başında yer aldı. IŞİD militanları, Kuzey Irak'ta yüzlerce Ezidi erkeği öldürdü, kadın ve kız çocuklarını kaçırdı. Terör örgütü nedeniyle 200 bin kişi kaçmak zorunda kaldı. IŞİD, Almanya'da da endişe yarattı. Türkiye'nin Kobani sınırındaki Kürtlerin yardım çağrısı, Alman hükümetini alışılmamış bir önlem almaya yöneltti: Teröristlerle çatışan Peşmerge'ye silah gönderildi. IŞİD'in Almanya için de bir tehlike oluşturduğunu kaydeden Merkel, şu açıklamayı yapmıştı: "Lübnan, Ürdün ve Türkiye de uzun süredir terörün etkilerini hissediyor. Tüm bölgenin istikrarsızlaşması Almanya ve Avrupa üzerinde de etkisini gösterecektir.“
Ancak silah teslimatı bazı endişelere de yol açtı. Yeşiller Partisi Eş Başkanı Simone Peter, o dönem endişelerini "Silahların yanlış ellere geçmesi tehlikesi çok büyük. Irak ya da Suriye gibi diğer ülkelerde silahların nasıl yanlış ellere geçtiğini gördük. Dışişleri Bakanı Steinmeier de Peşmerge'nin ileride muhtemelen silahları farklı amaçlarla kullanacağından yola çıkıyor" şeklinde dile getirmişti.
Ebola krizinde geç kalındı
Alman hükümeti 2014'ün en büyük krizlerinden Ebola ile mücadeledeki tutumuyla da eleştiri aldı. Basın ve yardım örgütleri, Berlin'in bu ölümcül salgına karşı çok geç harekete geçtiğini savundu. Hastalık daha bir yıl önce Gine'de ortaya çıkmıştı. Hızla komşu ülkeler Sierra Leone ve Liberya'ya yayıldı. Almanya önceleri hiç reaksiyon göstermedi. Sınır Tanımayan Doktorlar örgütünün yardım çağrısı sonrası Berlin'de harekete geçildi. Liberya Devlet Başkanı Ellen Johnson-Sirleaf, eylül ayında “Sizin doğrudan yardımınız olmadan Ebola ile savaşı kaybedeceğiz“ sözleriyle Merkel'den yardım istedi. Birkaç hafta sonra Steinmeier, Karakas büyükelçisi Walter Lindner'i Almanya'nın Ebola ile mücadele özel koordinatörü olarak atadı. Lindner de Almanya'nın yardımda geç kaldığını kabul ediyordu: "Çok geç kaldı ancak diğerleri de geç kaldı. Bu da orada kimsenin olmadığı anlamına geliyor. Belki de salgının boyutunun erken farkına varan Sınır Tanımayan Doktorlar örgütünden başka kimse yoktu. Dünya Sağlık Örgütü, AB, üye ülkelerin de gündeminde değildi. Hepimiz çok geç kaldık.“