Yavuz Baydar
Türkiye'nin kazanımlarının ve kazanmayı hak ettiklerinin her bakımdan, her yönüyle kıyasıya teste tabi tutulduğu bir yıl oldu 2013.
1 Ocak 2013'te başlayan Kürt Barış Süreci, uyuşmazlık çözümü denemesi bakımından tarihi bir fırsattı. 12 ayda elde hemen hiçbirşey yok. Ala Turka bir süreçle neyin ne yapılacağının ve nerete ulaşılacağının belli olmadığı, saklandığı, insanların araç olarak kullanıldığı ve 31 Aralık 2013 itibarıyla ortada hala eski güvensizliklerin kol gezdiği bir durum dışında, elde var sıfır.
Bu test geçilemedi.
Hoşgörümüz, tahamülümüz, empatimiz ne durumda, gayet sert bir şekilde test ettik. Öpüşme yasakları koyduk, eleştiri hakkını kullanan gazetecileri işten attırdık, 1 Mayıs'ta Taksim'e girilmez ilkesini ortalığı gaza boğarak koruduk (ama futbol taraftarlarına alanı açmakta zerre kadar beis görmedik), trafik güvenliği dışında iler tutar hiçbir argümanı olmayan bir alkol kısıtlamasını dayatıp, insanlara korku, kaygı saldık. 'Emek yıkılmasın' diyenlere 'aha, işte böyle yıkılır' diye toleransımızı gösterdik.
Sınavdan sıfır aldık.
Zaten ifade özgürlüğünden sıfırlardaydık, Gezi Parkı sayesinde gösteri ve protesto hakkımız, toplanma özgürlüğümüz de kıyasıya testten geçti. Ortalığı gaza boğduk, gencecik insanları bizlerden farklı düşünüyorlar diye öldürdük, linç ettik, sakatladık. nefrete nefret ekledik. Piyanoyu bile gözaltına aldık. Dünyaya rezil rüsva olduk.
Notumuz sıfır oldu.
Uzlaşma kültürümüz acaba gelişti mi? konusu da dibine kadar denendi. Kör topal giden bir sivil anayasa sürecini, bir yandan onu da elletmem, buna da dokundurtmam derken, öbür yandan acaba selden odun kapar da kudretli cumhurbaşkanı olur muyum? gibi takıntılara, kavgalara, itişmelere harcadık. Aralık sonunda, zaten aksaya aksaya giden komisyon, kendini lağvetti. Bu iş de bitti. Biz uzlaşma filan beceremeyiz kardeşim tescilini topluca aldık.
Tescil belgesinin üzerinde 'notunuz sıfır' yazılı.
Derken ne oldu?
Demokrasimiz ileri derken, birden iş geldi 'hesap verecek miyiz?' sorusuna dayandı. Zaten yıl içinde çaktırmadan Kamu İhale Yasası'nın altmışbilmemkaçıncı defa delmiş, suyunu çıkarmıştık; Sayıştay'ı da iş yapamaz hale getirmeyi de becerdik. Bütçede bir kez daha şeffaflık belasını da atlattık.
Ardından, bir buzdağının ucu gibi ortaya çıkan devasa yolsuzluk soruşturması gelince, maskemiz düştü. 'Ne hesabı luan' diye bağır bağır bağırdık, yeri göğü inlettik ve bize hesap sormaya kalkan polis ve yargıya 'ne bağımsızlığı ulan' diye meydan okuduktan sonra, AB süreci ve referandum sayesinde gıdım gıdım da olsa edinilmiş kazanımları geriye döndürüp, ceberrut devlet markalı fabrika ayarlarına geminin rotasını çevirdik.
Büyük vizyon diye sunduğumuz 'sıfır problem komuşlar' siyaseti, bu sene tam bir dayanıklılık testinden geçti. Zaten, bu alana fazla karışmaması gereken değerli başbakanımızın değerli müdahalesi sonucunda Ermenistan ile yakınlaşma siyaseti çökmüştü. Derken, Irak, İsrail, Suriye, ardından Mısır, sıfır problem yerine sıfır dost siyasetinin başarısına dönüştü. Ve alelacele ilan edilmiş 'değerli yalnızlığımızla' kalakaldık. Başbakanımızı seven Obama'yı bile küstürmeyi becerdik.
Sıfır not aldık, oturduk.
2013 'teki en iyi performansımız, dünyaya dudak uçuklatan türden oldu: Hayali düşman yaratmak, şekillendirmek, büyütmek ve sonra onlara inanmakta akla hayale sığmayan bir yere yükseldik.
2013, böyle bir yıldı.
Halimize gülsek mi, ağlasak mı, kararsız kaldığımız bir yıl.
Yavuz Baydar'ın blogu için tıklayın