Münir Özkul 1925 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Liseyi İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı.
'Edi ile Büdü', 'Halıcı Kız', 'Kalbimin Şarkısı', 'Miras Uğruna', 'Balıkçı Güzeli' Özkul’un oyunculuk kariyerinin ilk dönemine damgasını vuran önemli filmlerden yalnızca birkaçı. Daha sonra çekilen kalabalık kadrolu aile filmlerinden 'Neşeli Günler', 'Gülen Gözler', 'Gırgıriye', 'Görgüsüzler', 'Mavi Boncuk', 'Bizim Aile', 'Aile Şerefi', sanatçı ile özdeşleşen diğer yapımlar arasında yer alıyor.
Oyunculuğa Bakırköy Halk Evi’nde başladı. Daha sonra Ankara’da Devlet Tiyatroları’nda, İstanbul’da ise Şehir Tiyatroları’nda rol aldı. Tiyatro Ses, Küçük Sahne gibi özel tiyatrolarda da çalıştı.
Özkul, 1950’lerde Yeşilçam’a adım atarak adını geniş kitlelere duyurdu. Özellikle Ertem Eğilmez’in yönettiği, 1970’lerin kalabalık kadrolu aile filmlerinin ‘babası’, Hababam Sınıfı filmlerinin ise ‘Mahmut Hocası’ olarak 7’den 70’e herkesin sevgisini kazandı.
400’e yakın filmde rol alan Özkul, televizyon dizilerine mesafeli durdu. ‘Uzaylı Zekiye’, ‘Ana Kuzusu’, ‘Şaban ile Şirin’, sanatçının yakın dönemde rol aldığı dizilerden birkaçı.
Özkul, ayrıca 1970’li yıllarda gazinolarda tek başına sahne aldı ve Zeki Müren gibi dönemin önemli assolistleri sahne almadan önce ‘stand up’ gösterileri sergiledi.
Alkol problemi ile mücadele ettiği bilinen oyuncu, birkaç kez ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi gördü. 1990’lı yıllarda alkolü tamamen bırakmıştı. Bir röportajında öncesini şöyle anlatıyor: “Hele o kriz devrelerinde, gözüm hiçbir şey görmüyordu. İçki bulabilmek için, her şeyi yapıyordum. Bir ara siroz korkusundan hastaneye yattım ama karaciğerim sağlam çıktı. Yalnız, tiyatro çalışmalarım açısından çok zararlı oldu. Ayrıca, içkiye giden paralarla en azından bir apartman alırdım.”
1996 yılında İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan tören ile 55. sanat yılını kutlayan Özkul’a 1998 yılında ‘Devlet Sanatçısı’ unvanı verildi.
Sıklıkla başrolü paylaşan Adile Naşit ve Münir Özkul, bir dönemin ayrılmaz ikilisi haline gelmişti. Özkul, Haldun Dormen’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyunundaki "Aktör dediğin nedir ki?' tiradı Özkul ile özdeşleşmişti.
“Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır.
Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız.
Görooorum, hepiniz gardoroba koşmaya hazırlanıorsunuz.
Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar.
Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir.
Hıranuşla Virginia’nın bir dialogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır.
İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler.
Artık kendimiz yoğuz.
Seyircilerimiz de kalmadı.
Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar.
Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır… Perde!"
Demans hastalığı ile mücadele eden Özkul, 2003 yılından bu yana kameraların önüne çıkmıyor. Bakırköy’de kendisine ait evde hayatını sürdürüyor. Beyin fonksiyonları yavaşladığı için, yutkunma ve yemek yeme problemi yaşayan Özkul, zaman zaman hastaneye kaldırılarak tedavi ediliyor.
Kendi gibi oyuncu olan kızı Güner Özkul, Vatan gazetesine verdiği bir röportajda babasını şu sözlerle anlatıyor:
“Babam hiçbir zaman sosyal olmayı sevmedi. Hastalığı nedeniyle değil, hiçbir zaman insanlarla konuşayım, görüşeyim diye bir derdi olmadı. İşini yapar, kendi hayatına çekilir. Ödül törenlerinde bile teşekkür eder oturur, konuşmaz.”
Üç çocuk babası Özkul’un başından üç de evlilik geçti. Son olarak 24 yıl önce kendisinden 25 yaş küçük Umman Özkul ile evlendi. Bu evliliğinden çocuk sahibi olmadı.