Gündem

'1938’de Ovacık kaymakamı: Dersimliler insan eti yiyor'

'Dersim Dile Geldi' belgesel romanın yazarı ve bazı eserleri yabancı dilde yayınlanan öğretmen Celal Yıldız 1938 yılında en ağır bulduğu suçlamayı gündeme taşıdı

20 Nisan 2012 17:33

 

HÜLYA KARABAĞLI - T24/Ankara

TBMM Dilekçe Komisyonu’na, “Dersim Dile Geldi” belgesel romanın yazarı ve bazı eserleri yabancı dilde yayınlanan öğretmen, babası ve amcası taş ocaklarında çalıştırılan Celal Yıldız başvurdu. “Bir kanlı katliamın en az üç neslin ruhunu etkilediği ve mağdur ettiğini en iyi bizler biliriz” diyen Yıldız, 1938 yılında en ağır bulduğu suçlamayı gündeme taşıdı. Yıldız, “1938’de en aşırı suçlamayı ittihatçı Ovacık Kaymakamı yapmış: “Dersimliler insan eti yiyorlar,” (yamyamdır) diyor. O dönemler bu gibi ırkçı düşüncelerle Dersimlilere karşı nefret suçu işlendiği çok açıktır” dedi.
 

Unesco’nun listesindeki ‘Dımıli-Zaza’ lisanımız yaşamalı


Yıldız dilekçesinde, 1938 yılı operasyonları, arkasından gelen sürgünler nedeniyle Dersim bölgesinde, kültür, inanç ve kullandıkları dilen kaybolmaya yüz tutuğuna dikkat çekti. UNESCO’nun yok olacak diller listesine aldığı ‘Dımıli-Zazaca’nın yaşaması için tedbirler alınmasını isteyen Yıldız, geleceğin tehdidi olarak nitelendirdiği siyanürle altın aramasına ve baraj yapımlarına dikkat çekti.


Barajlar ve siyanür Dersim’in korkulu rüyası oldu


Yıldız, “Şu an yapılmakta ve planlanmakta olan barajlar ile siyanürlü altın aramaları mağdur Dersimlilerin korkulu rüyası olmuştur. Bu tür uygulamalara Dersim coğrafyası adeta sular altına gömülmek ve bazı bölgeleri de siyanür ile zehirlenmek isteniyor. Bu durum mağduriyetimizin devam ettirilmesi; hatta geleceğimizin yok edilmesi anlamına gelir” dedi.


Yıldız’ın dilekçesi şöyle:

 

“Sürgünde doğanlar katliam anılarıyla büyür”

 

-Ben aslen Çemişgezek kazasının Gözlüçayır (Erkek) köyündenim. Ama sürgünde dünyaya gelmişim. Normal olarak çocuklar güzel perili masallarla büyürler. Oysa benim gibi sürgünde doğan Dersimli çocuklar 1938’in kanlı ve korkunç katliam anılarını dinleyerek büyüdü. Bizim ailelerimiz katliamı yaşadılar, acılar çektiler. Ama bizleler de bu acıları yaşayanlar kadar acılar çektik. Bir kanlı katliamın en az üç neslin ruhunu etkilediği ve mağdur ettiğini en iyi bizler biliriz. Gelecek nesillerin ruhsal bunalımlara girmemesi için 75 yıl sonrada olsa tarihle yüzleşmek zorundayız.


‘Ailesinden habersiz bir yıl taş ocaklarında’


Dağdan inip teslim olan babam ile amcam yaklaşık 20 akrabasıyla birlikte bir subay tarafından Aydın-Çine-Mahmutlar köyünde taş ocağı olan bir müteahhit teslim edilmiş. Bu müteahhit akrabalarımızı tam altı ay köleler gibi sadece karın tokluğuna zorla çalıştırmış. Parçalanan ailemiz yaklaşık bir yıl sonra birbirine kavuşabilmişler. Bir yıl sürgündeki aile fertleri dağdaki baba ve akrabalarının; dağdaki akrabalar da sürgünlerin ölü mü, sağ mı olduğunu bilmiyormuş. Bir yıl yürekler acıyla yanmış, kahrolmuş. Ölen canlar ve bu çekilen acılar hiçbir zaman tazminatla karşılanamaz.


‘Ovacık kaymakamı ‘yamyamdır’ demiş’


Babam Saru Saltukluların Kuran kurslarında yetişmiş ve Kuran’ı ezbere bilen bir Alevi hocasıydı. Dersimlilerin çoğunluğu gibi babam da evine haram lokma sokmazdı. 1938’de en aşırı suçlamayı ittihatçı Ovacık Kaymakamı yapmış: “Dersimliler insan eti yiyorlar,” (yamyamdır) diyor. O dönemler bu gibi ırkçı düşüncelerle Dersimlilere karşı nefret suçu işlendiği çok açıktır.


Dersim Kanunu yürürlükten kaldırılmalı


-TBMM tarafından 25.12. 1937 tarihinde, ulusalcılığın ağırlıkta olduğu bir süreçte çıkarılan “Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında, 2884 No’lu kanuna” dayanılarak yapıldı. Bu kanun iptal edilmeli.

-Olağan dışı bir mahkeme tarafından 1937’de Elazığ’da idam edilen Dersimli liderlerin ve inanç önderlerinin mezar yerleri hâlâ bilinmiyor. Ayrıca aynı davada ömür boyu hapis cezası verilip mahpushanelerde ölen onlarca Dersimlilerin mezar yerleri de bilinmiyor. Dersimli önderlerin ve inanç önderlerinin mezar yerleri akrabalarına bildirilmelidir.

-Lisan ve inanca dayalı olan Dersim kültürü Dersimlilerin geleceğinin garantisidir. İnancımıza, dilimize, kimliğimize hukuksal temelde, eğitim alnında güvenceler sağlanmalı, acil olarak sadece bu dilde yayın yapan bir TV kanalı kurulmalıdır.

-Ayrıca şu an yapılmakta ve planlanmakta olan barajlar ile siyanürlü altın aramaları mağdur Dersimlilerin korkulu rüyası olmuştur. Bu tür uygulamalara Dersim coğrafyası adeta sular altına gömülmek ve bazı bölgeleri de siyanür ile zehirlenmek isteniyor. Bu durum mağduriyetimizin devam ettirilmesi; hatta geleceğimizin yok edilmesi anlamına gelir. Korkunç katliama karşı çıkan etik davranışın anlam kazanması için bu barajların yapımına ve siyanürle altın aramalara son verilmelidir.

-Maddi tazminat istemeyenlerin veya mirasçıları olmayanların maddi haklarının aktarılacağı bir Dersim 38 Fonu kurulmalı ve bu tür tazminatlar gönüllülük esasına göre fona aktarılmalıdır. Milyarları bulacak olan bu fon mağdur edilen Dersim bölgesinin toplumsal kalkınması için kullanılmalıdır.