Dünya

17 Şubat 2009 dünya basını

17 Şubat 2009 02:00

İNGİLİZ BASINI

Guardian gazetesi, İngiliz istihbarat servisi MI5'ın Pakistan'da, işkence yöntemlerinin de kullanıldığı iddia edilen sorgulamaları başlatmasına, hukukçuların ve hükümetin de onay verdiğini yazıyor. Guardian'daki bu haberin başlığı, "Terör tutuklularına işkence politikasını hükümet planlamış"

"Mahkemeye sunulan kanıtlara göre, terör şüphelilerinin Pakistan'da sorgulanmasını öngören ve İngiliz vatandaşları ile İngiltere'de oturma izni olanların da işkence görmelerine yol açan politikayı, MI5'ın hukukçuları ve hükümette yer alan bazı kişiler geliştirmiş."

"Pakistan'da yargılanmadan tutuklanan bazı İngiliz terör zanlıları, MI5 tarafından sorgulanmadan önce Pakistan istihbarat ajanlarından işkence gördüklerini anlattı. Anlatılanların bazıları, tıbbi kanıtlarla da destekleniyor."

"Resmi bir sorgu politikasının varlığı, Londra'daki yüksek mahkemede bir MI5 çalışanının çapraz sorgusu sırasında ortaya çıktı. Bu MI5 çalışanı, şu anda Guantanamo'da tutuklu olan ve İngiltere'de oturma izni bulunan Binyam Muhammed'i de sorgulamış."

Polis devleti

Daily Telegraph ise İngiliz istihbarat birimi MI5'ın eski bir yöneticisinin İspanyol La Vanguardia gazetesinde çıkan sözlerini manşet yapıyor: "Eski casustan, polis devleti riski uyarısı"

"İstihbarat örgütü MI5'ın eski başkanı, terör korkusunun hükümet tarafından sivil özgürlükleri aşındırmak amacıyla istismar edildiği ve bir polis devleti yaratma riskini ortaya çıkardığı uyarısında bulundu."

"1992'de MI5'ın ilk kadın başkanı olan Stella Rimington, hükümetteki bakanları insanların mahremiyetine müdahale etmek ve teröristlerin eline koz vermekle suçladı."

"Bu açıklamalar, İçişleri Bakanlığı'nın devlete bağlı izleme faaliyetlerindeki ciddi genişleme planlarını yayımlamaya hazırlandığı sırada geldi. Bu planla polis ve güvenlik servisleri her bir e-postayı, telefon ve İnternet faaliyetlerini izleyebilecek."

"Cenevre merkezli Uluslararası Hukukçular Komisyonu da dün, İngiltere ve Amerika'yı hayata geçirdikleri terörle mücadele önlemleri yoluyla hukuku fiilen zayıflatmakla suçlamıştı."

"Vahim bir gaflet"

Daily Telegraph manşette bunları yazarken, başyazısında da parlamenterlere sesleniyor.

"Parlamenterlerin görevi özgürlüklerimizi korumaktır. Dün yürürlüğe giren yeni terörle mücadele önlemleri, polislere, kamusal alanda fotoğraflarının çekilmesini önleme yetkisi verecek."

"Bu düzenleme, özgürlüklerimizi aşındıran bir dizi terörle mücadele önleminin sadece en sonuncusu. Hepsi de ulusal güvenlik adına yapılıyor."

"Bir zamanlar İrlanda'daki terörizm için çıkarılan terörle mücadele yasasının süresinin yıldan yıla uzatılması büyük tartışmalar yaratırdı. Şimdi ise çok daha baskıcı önlemler kanun kitabına giriyor. Devlet ve vatandaş arasındaki dengenin yanlış tarafa doğru çok fazla kayması riski ile karşı karşıya olan bizler için bu, vahim bir gaflettir."

Denizaltı kazası


Bir İngiliz nükleer denizaltısının, Atlas Okyanusu'nda Fransa'ya ait bir nükleer denizaltıyla çarpışmasını hatırlatan Independent, deniz kuvvetleri komutanına manşetten şu soruyu yöneltiyor:

"Evet Amiral, acaba nükleer denizaltı kazasıyla ilgili olarak neler söyleyeceksiniz?"

Çarpışan İngiliz ve Fransız denizaltılarında, Hiroşima'ya atılan bombalardan 1,248 tanesine yetecek kadar malzeme vardı. Savunma yetkilileri şimdi İngiltere'nin nükleer caydırıcılığı konusunda açılacak bir soruşturma süreci ile karşı karşıya.

Askeri bilgi paylaşımı

Independent için bir analiz kaleme alan ve Falkland savaşında görev almış emekli bir amiral olan Sandy Woodward ise "Balistik füze taşıyan iki denizaltının Atlas okyanusunun ortasında birbirine çarpması, bir ay içinde piyangodan dört kez ikramiye kazanmakla aynı anlama geliyor" diyor.

"Bu tür denizaltıların özelliklerinden biri son derece sessiz olmalarıdır. Suda yüzen iki sessiz boşluğa benzerler. Böylesi bir çarpışma ise birbirlerini de algılayamadıkları ve uygun manevrada bulunamadıkları anlamına geliyor."

"İngiliz ve Fransız donanmalarının bu bölgedeki faaliyetleri ile ilgili bilgileri paylaşıp paylaşmadıklarını veya kazanın başka bir nedeni olup olmadığını bilmiyoruz."

"Ancak biz geçmişte de Fransızlarla böylesi bilgileri paylaşmazdık. Bunun nedeni kısmen Fransızların o zamanlar NATO'dan yarı bağımsız olmalarıydı. Fakat bu o zamanın konusuydu. Eğer hala durum buysa, biraz tuhaf görünüyor."

"Sonuç olarak muhakkak 'uygun tedbirlerin alınacağını' bilelim ve bu konuda fazla bir açıklama duymayı da beklemeyelim."

İngiliz ekonomisi

Times'ta bugün manşet: "Ekonominin kaderi ile ilgili yeni kaygılar"..."İngiltere Merkez Bankası, son açıklamasının üzerinden bir hafta geçmişken, şimdi ekonomik iyileşme konusunda daha da karamsar."

"Merkez Bankası başkan yardımcısı dün resesyonun, bir hafta önce açıkladıklarından daha da kötü bir hal alabileceğini açıkladı. Yetkili, kabaca dörtte üçlük bir ihtimalle, geçen hafta bankanın başkanı Mervyn King'in açıkladığı yüzde 4'lük tahminden daha fazla bir küçülme görüleceğini söyledi."

Kosova 1 yaşında

Financial Times gazetesi bugün başyazılarından birini Kosova'nın bağımsızlığının birinci yıldönümüne ayırıyor.

"Kosova bugün en vahim korkularının hayata geçmemiş olmasının verdiği güvenle, bağımsızlığının birinci yıldönümünü kutluyor."

"İki milyon etnik Arnavut ve 120 bin etnik Sırp'ı ayıran gerginliğe rağmen, geçen bir yıl içinde ciddi bir şiddet ya da mülteci hareketi olmadı."

"Sırbistan, Kosova üzerindeki egemenlik iddialarından vazgeçmese de, geçen sene iş başına gelen Belgrad'daki liberal hükümet, AB'ye girme umuduna zarar verme korkusuyla, tartışmaları alevlendirmekten kaçındı."

"Teorik olarak yeni Amerikan hükümetinin Moskova ile bağlarını tamir etmesinin Kosova konusunda ortamı yumuşatması gerekir. Ancak ekonomik kriz ve Ortadoğu konusuyla maşgul olan küresel gündemle beraber bu konuda hızlı bir ilerleme beklemek acelecilik olacaktır."

"AB ise bu konuda aşamalı bir ilerlemeye odaklanmalıdır. Küresel gündemdeki diğer başlıklar, Batı Balkanları unutma isteği uyandırabilir. Ancak AB bunu yapmamalıdır. Çünkü o bölgede bir istikrar olmadan Avrupa'nın genelinde bir istikrardan söz edilemez." (BBC Türkçe)

ALMAN BASINI

Alman gazetelerinde, bağımsızlığının birinci yıldönümünde Kosova, Alman Nasyonal Demokrat Parti'nin yasaklanması talepleri ve Alman ekonomisindeki gelişmeler öne çıkıyor.

Kieler Nachrichten gazetesi, birinci bağımsızlık yılını dolduran Kosova’nın durumunu şu satırlarla değerlendiriyor: “Şimdiye kadar 54 devletin resmen tanıdığı küçük Kosova’ya ABD Başkanı da kutlama mesajı gönderdi ama bu küçük devlet tek başına ayakta kalacak duruma hala gelemedi. Balkan ülkeleri birbirine girdiğinde yanı başındaki yangını görmezden geldiğini unutmak isteyen Avrupa, Kosova’ya yardım etmek zorundadır. Avrupa ülkeleri, Kosova’nın eski Yugoslavya devletinin karmaşık yapısı içinde çıban başı olacağını bilmelerine rağmen bu sorunun kendiliğinden çözülmesini temenni etmekteydiler. Ama öyle olmadı. Avrupa’nın, sırtındaki kambur olarak gördüğü Kosova’ya yardım etme gönüllülüğünün azaldığını görüyoruz.”

Avrupa’daki bu yeni devletin hayatta kalma şansını değerlendiren Maerkische Oderzeitung gazetesi, bazı üyelerinin siyasi ve ekonomik nedenlerle tanımaya yanaşmadığı Kosova’ya AB tarafından yardım edilmesinin kaçınılmaz olduğunu savunuyor: “Priştine yönetiminin yakında AB ve NATO’ya üye olmak istemesi yadırganacak bir durum. Uluslararası mahkemelerde Kosova’nın bağımsızlığına karşı mücadele veren Belgrad yönetimiyle Kosova arasındaki anlaşmazlık daha da büyüyecek. Hatta Sırp çoğunluğun yaşadığı bölgelerin Kosova’dan ayrılıp Sırbistan’a bağlanması bile mümkün. AB ve NATO, şimdilik buna fırsat vermiyor. Ancak günün birinde, himaye altında tutulan Kosova’nın geleceği hakkında karar vermek gerekecek.”

Hafta sonunda 6 bin dolayındaki aşırı sağcı ve Neonazi’nin toplandığı Dresden’deki olayların ardından Nasyonal Demokrat Parti’nin yasaklanması yolundaki taleplerin arttığına dikkat çeken Rhein-Neckar Zeitung gazetesinin yorumu şöyle devam ediyor: “Aslında hafta sonunda cereyan eden olaylar parti kapatmanın ne kadar yararsız olacağını gösterdi. Çünkü Alman aşırı sağı giderek marjinal gruplara ayrılıyor ve sokaklarda gövde gösterisi yapan aşırı sağcıların çoğu da parti üyesi değil. Aşırı sağ, internet sayesinde parti örgütlenmesi olmadan da eylemlerini koordine edebiliyor. Devlet bu aşırı uçlarla mücadele etmek istiyorsa, önce yasaları sertleştirmelidir. Neonaziler'in Dresden’in şehir merkezini kulis olarak suiistimal etmelerine neden izin verildi? Oysa, Rudolf Hess’in mezarının bulunduğu ilçenin belediyesi, Hitler’in yaverinin ölüm yıldönümünde Neonaziler’in orada toplanmalarını yasaklamakla örnek bir davranışta bulunmamış mıydı?”

Berliner Zeitung gazetesi, Venezüella Devlet başkanı Hugo Chavez’in istediği anayasa değişikliğini halka onaylatmasını konu alan yorumunda şu satırlara yer veriyor: “Chavez’in zaferini izah etmek kolay. Ülkenin sosyal problemlerine sahip çıkması, Chavez’in en önemli liyakatıdır. Ondan öncekiler fakirlik, yetersiz beslenme, kötü sağlık hizmetleri ve eğitim altyapısı gibi sorunlarla ilgilenmemişlerdi. Chavez son yıllardaki astronomik petrol gelirleri sayesinde ülkesinin sosyal sistemini düzeltmek için çok para harcadı. Venezüellalıların yarısı da taktir, sadakat ve oylarıyla ona teşekkür etti.”

Neue Osnabrücker Zeitung gazetesinin Alman ekonomisiyle ilgili son tahminleri konu alan yorumuyla basın özetlerini kapatıyoruz: “Almanya Başbakanı’nın halkı alıştırmaya çalıştığı 2009’la ilgili kötü haberler peş peşe gelmeye başladı. Tahmin raporları, henüz ilkbahar belirtilerinin yer almadığı hava raporlarına benziyor. Tıpkı hava gibi konjonktür de eninde sonunda düzelir. Aradaki fark, konjonktürün düzelmesine yardımcı olunabileceğidir. Uzmanlar teşvik programıyla daralmanın tüketime yansımasının kısmen önlenebildiği görüşündeler. Tüketici de şimdiye kadar krizi pek hissetmedi. Ama kendimizi kandırmayalım ve kötü günlere hazırlıklı olalım. Uzmanlar da, beklenmedik olumlu havaya rağmen sonunda haksız çıkacaklarına üzülmesinler.” (Deutsche Welle Türkçe)