İNGİLİZ BASINI
Rusya'nın Çeçenistan'daki askeri operasyonlarını 15 yılın ardından sona erdirdiğini açıklaması İngiltere basınında geniş yankı uyandıran konulardan.
Bu adımın Kremlin'in yanı sıra, Çeçenistan'ın Moskova destekli Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov'u da güçlendirdiği görüşünde birleşiyor gazeteler.
Guardian da bu tespiti yaptıktan sonra, "Peki Çeçenistan'daki askeri operasyonlardan ne elde edildi?" sorusuna yanıt arıyor. Haberde dikkat çeken satırlar şöyle:
"Bu soruya eleştirel bir yanıt veren çevrelere göre, Kadirov'un baskıcı yönetimi altındaki Çeçenistan, hukuken hala Rusya'nın bir parçası olsa da, 1990'lardaki ayrılıkçı liderlerin hayal bile edemeyeceği bir özerkliğe sahip."
"Çeçenistan'da savaşmış bir Rus binbaşısı olan Vyaçeslav İsmailov, Guardian'a şunları söyledi: 'Çeçenistan liderliğinin ve yerel yönetimlerin çoğunluğu eski ayrılıkçılardan oluşuyor. Çeçenistan fiilen bağımsız. O zaman bu savaş neden başlatıldı? On binlerce masum insanın öldürülmesine gerek var mıydı? Emrimdekilerin çoğu Çeçenistan'da öldü. Öyle görünüyor ki bir hiç için can vermişler."
Guardian Çeçenistan'daki fiile duruma ilişkin bu gözlemin ardından, Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov'un çok tartışılan kişiliği ve Moskova ile bağlarına ilişkin de şu satırlara yer vermiş:
"Babası Ahmed Kadirov'un 2004'te bombalı bir saldırıya kurban gitmesinin ardından bu göreve gelen Ramazan Kadirov'a, diğer Rus cumhuriyetlerinden esirgenen bir özerklik ve güç tanındı. Kadirov da bağımsızlık mücadelesine son verdi. Moskova bunun karşılığında, Çeçenistan liderliğinin insan hakları ihlallerine göz yumdu."
Çeçenistan yönetiminin insan hakları sicilinin altını Independent da çiziyor. Ancak gazete Ramazan Kadirov yönetimindeki ülkeyle ilgili şu satırlara da yer vermiş:
"Bölgeye getirdiği nisbi barış ve istikrar karşılığında, Kadirov Çeçenlerin çoğunun desteğini kazandı. Moskova'dan gelen parayla, Grozni'yi yeniden inşa etti. Bölge genelinde yoksulluk çok yaygınken, Çeçenistan halkı son 15 yılda olmadığı kadar müreffeh. Ayrılıkçı direniş hareketi ise moralsiz ve yenilgiye uğramış durumda. Dağıstan ve İnguşetya, Moskova'nın başını Çeçenistan'dan çok daha fazla ağrıtıyor."
"Öte yandan Kadirov rejimi yaygın bir şekilde, insan haklarını ihlal ve işkence ile suçlanıyor. Çok ciddi sayıdaki muhalifi suikastlere kurban gitti."
Yeni bir NATO-Rusya gerilimi
Financial Times Rusya ile Batı arasında sorun yaratmaya aday yeni bir gelişmeyi duyuruyor.
"Moskova'nın, gelecek ay Gürcistan'da yapılacak NATO askeri tatbikatlarının ertelenmesi ya da iptalini talep etmesiyle, Rusya ile NATO arasında yeni bir anlaşmazlık patlak verdi. Üstelik Rusya'nın Batı ile ilişkilerinin gelişmekte olduğu bir dönemde."
"Moskova dün, stratejik nükleer silahlarda indirime gidilmesi amacıyla Amerika Birleşik Devletleri ile imzalanacak anlaşmanın müzakerelerine gelecek hafta başlanacağını açıklamıştı. Ancak Kremlin, 19 NATO ülkesinin katılacağı tatbikatı, Ağustos ayında savaşa girdiği Gürcistan lideri Mihail Saakaşvili'ye Batı'nın desteği olarak görüyor."
Sarkozy'den inciler
Times Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin milletvekilleriyle yaptığı bir toplantıda sarf ettiği ve birçok müttefik ülke liderini küçümseyen sözlerine geniş yer ayırmış.
Sarkozy'e göre İspanya Başbakanı Zapatero donuk, Almanya Başbakanı Merkel ise Fransa'nın eteğine yapışmış durumda. Ancak Times en geniş yeri, Amerikan Başkanı Barack Obama ile ilgili yorumlarına ayırmış.
Habere göre Fransa Cumhurbaşkanı Obama'yı tecrübesiz ve kararsız buluyor. Gazete Sarkozy'yi böyle konuşmaya iten nedenleri ise, kişisel ve stratejik olarak ikiye ayırıyor ve şöyle devam ediyor:
"Sarkozy'nin cazibe ve saldırganlık karışımı liderlik üslubu Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'ya işlemedi. İki hafta önce bir araya geldiklerinde Amerikan Başkanı kendisine iltifatlar etti. Ancak daha sonraki sözleriyle gücendirdi. 'Birçok alanda çok cesur bir tavır sergiliyor. Öyle ki bazen tahammül etmek güçleşiyor.' diye bahsetti Sarkozy'den."
"Fransa Cumhurbaşkanı, henüz rüşdünü ispat etmemiş bir Amerikan Başkanı'nın bu derece pohpohlanmasından ve dünyanın sorun çözücü lideri olarak inşa etmeye çalıştığı imajı gölgede bırakmasından rahatsız."
"Ancak daha derinden, ekonomik zorluklarla güven kaybetmiş bir süper güç ile arasına mesafe koymanın da mantıklı olacağını düşünüyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin süper gücünü ahlaki güçle dengeleyerek, Fransa'nın nüfuzunu arttırabileceğini hesaplıyor."
İngiltere'de sınıf sistemi tartışması
İngiltere'de sınıf sisteminin varlığını ne kadar koruduğu, ülkenin her daim canlı tartışma konularından. Daily Telegraph da bu konuda yeni bir çalışmanın bulgularını aktarıyor.
"Yeni bir araştırma, yaşam standartlarındaki yükseliş ve üniversiteye giden işçi sınıfı kökenlilerin sayısındaki rekor artışa rağmen, İngiltere'de sınıf sisteminin hala canlı ve etkili olduğunu ortaya koydu."
"Tony Blair 1997'de sınıfsız bir toplum yaratmayı vaadetmişti. Hiçbir grup, diğerine tahakküm edemeyecekti. Son yıllarda da, sosyal hareketlilik ve yüksek öğretim sisteminin genişlemesi, sınıf kriterinin nasıl giderek geçersiz bir hal aldığını kanıtlayan veriler olarak kabul edildi."
"Ancak Bristol Üniversitesi'nden Will Atkinson bugün yayınlayacağı raporda, en iyi eğitim ve en iyi işlerin hala orta sınıfın tekelinde olduğunu ortaya koyacak. Hükümetin hafta başında açıkladığı bir araştırma da, Atkinson'un ulaştığı sonuçları doğrular nitelikte. Buna göre birçok meslekte en iyi pozisyonlar, varlıklı ailelerin çocuklarının denetiminde." (BBC Türkçe)
ALMAN BASINI
Bugünkü Alman gazetelerinde, yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri ve Rusya'nın Çeçenistan'da sona erdirdiği terörle mücadele operasyonlarıyla ilgili yorumlar göze çarpıyor.
Märkische Oderzeitung gazetesi, Avrupa Parlamentosu’nun hala demode olmuş siyasilerin 7 bin Euro aylık gelir ve ikramiyeler karşılığında görev yaptığı lüks bir çalışma platformu olduğu görüşünü savunuyor. Yorum şöyle:
“ … Bunun ötesinde AB, reformlar ve kurumlarının güçlendirilmesi konusunda fazla gurur duyacağı işler gerçekleştirmemiştir. Yaşanan ekonomik kriz bile birçok politikacının ilk aşamada Avrupa’dan ziyade, kendi ülkelerini gözetmelerine yol açtı. Elbette ki şu sıralar AB konusunda fazla endişeye mahal yok; birlik genel hatlarıyla iyi işliyor. Ne var ki vatandaşların karar sürecine katılımının daha iyi olması gerekir.”
Flensburger Tageblatt gazetesi de yine Avrupa Parlamentosu seçimleri kapsamında kaleme aldığı yorumda, seçmen yaşının 16’ya düşürülmesi konusunu ele alıyor:
“Demokrasi, vatandaşların katılımı ve girişimleri ile yeşerir. Bu anlamda vatandaşların karar süreçlerine katılımı ne kadar erken olursa, o kadar hayırlı olacaktır. Zira ağaç yaşken eğilir; Hans küçüklüğünde bir şeyi öğrenememişse, büyüdüğünde hiç öğrenemez. Gençler internetle büyüdüler, internet iletişiminde son derece aktifler çünkü bunu yapmaları engellenmiyor. Seçime katılım konusu da demokrasinin temel koşullarından birini oluşturuyor. O halde bırakalım da gençler artık bu konuda da görevlerini yerine getirsinler.”
Dresdner Neueste Nachrichten gazetesi ise Rusya’nın Çeçenistan’daki terörle mücadele operasyonlarını sona erdirme kararını yorum sütunlarına taşımış. Yorumda, Çeçenistan’a sükûnetin yeniden döndüğü, ancak bunun yanıltıcı bir görüntü olduğu belirtiliyor ve Moskova’nın destek verdiği Çeçenistan’ın 32 yaşındaki Devlet Başkanı Kadir Kadirov’un, ülkesindeki siyasi karşıtlarına şiddet uygulamaktan geri kalmadığı görüşü savunuluyor:
“ … Kadirov’un milisleri yeterli olmadığı takdirde, Moskova’nın Çeçenistan'da konuşlanmış 30 bin askerini devreye sokması da mümkün. Ancak zihinlerde kalan soru, Rusya Devlet Başkanı Medvedev’in Çeçenistan’daki savaştan ve yaklaşık 100 bin sivilin yaşamını yitirmesinden sorumlu olanlardan hesap sorup sormayacağıdır. Zira Kremlin’in iddia ettiği, Çeçenistan’da uluslararası terör gruplarına karşı operasyon düzenlendiği gerekçesinin hiçbir zaman doğru olmadığı ortaya çıktı. Bu durumda Rusya’nın Çeçenistan’da yürütmüş olduğu askeri operasyonlarla yüzleşmesi ve bir bilanço çıkartması gerekir. Aksi takdirde Çeçenistan’ın imarı için gerçekten yapılan çalışmalar anlamını yitirir.”
Lausitzer Rundschau gazetesinin yorumu da yine Rusya’nın Çeçenistan’da sona erdirdiği operasyonlarla ilgili. Gazete, Çeçenistan’ın bir zamanlar ABD’ye bağımlı muz cumhuriyetleri gibi yönetildiğini savunuyor:
“ … Ancak Çeçenistan hala Rusya’ya bağlı bir kısmi cumhuriyet statüsünde olduğu içindir ki tek bir seçenek var: Rusya, ya bir zamanların bu asi cumhuriyetindeki vahşi iktidar yöntemlerine ayak uyduracak, ya da içinden çıkılmaz gerginlikler yaşanacak, bu da yeni anlaşmazlıkların kapısını aralayacak. Ancak Çeçenistan’da şu an, acıların süzgecinden geçmiş bu ülke insanlarının onayladığı kalıcı bir barış ortamından bahsetmek mümkün değil.” (Deutsche Welle türkçe)
AMERİKAN BASINI (16 Nisan)
Başkan Obama’nın hafta sonu yapılacak zirvede Latin Amerikalı liderlerle bir araya geleceğini hatırlatan Washington Post, Obama’dan, zirvede öncelikle demokrasiye vurgu yapmasını istiyor ve şöyle diyor:
"Obama yönetimi, Latin Amerika politikasını büyük ülkeler üzerinde yoğunlaştırmakla doğru bir iş yapıyor. Aynı şekilde Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva ve Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon gibi yapıcı siyasetçilerle yakınlaşma çabası da doğru bir adım. Obama, bu zirvede Latin Amerikalı liderleri dinlemeli, Amerikan dış siyasetinin demokrasiye endeksli yürütüleceğini açıkça belirtmelidir. Bu, hem Küba gibi yıllardır halkın demokrasiden mahrum bırakıldığı, hem de Venezuela gibi demokrasinin yok edilmeye çalışıldığı ülkeler için geçerli olmalıdır."
Ekonomik krizin gazetecilik için de büyük bir tehdit oluşturduğunu savunan, tarafsız, doğru ve şeffaf haberciliğin önemini vurgulayan Boston Globe, internet haberciliğinde aynı hassasiyetin gösterilmediğini bildiriyor ve şöyle diyor:
"Kaliteli gazetecilik pahalı bir iştir. Boston Globe’un bir yaşam mücadelesi verdiği sır değil. Ancak, sadece büyük gazetelerin sağlayabildiği bir habercilik, demokrasiyle yönetilen bir ülkede herkes için çok önemli. Bu krizi nasıl atlatacağımızı bilemiyoruz. Ancak krizi atlatamazsak neler kaybedileceğini biliyoruz."
Los Angeles Times ise gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamaya zorlanmaması için federal bir düzenleme yapılmasını istiyo ve şunları yazıyor:
"Anayasanın birinci maddesi, sadece gazetecilerin elde ettikleri bilgileri yayınlama hakkını değil, daha genel anlamda basın özgürlüğünü garanti altına alır. Elbette okuyucular, önemli haberlerin kaynaklarını bilmek ister. Muhabirler ve editörler de bu görüşe katılıyor. Ancak, Los Angeles Polis Teşkilatı’nın siyasetçileri izlemesi, Bush yönetiminin, teröristlerle ilişkili olduğundan şüphe edilen Amerikan vatandaşlarını mahkeme kararı olmadan dinlemesi gibi gelişmeler, gizli kaynaklar tarafından ortaya çıkartıldı. Kongre’nin bu konuda yapacağı düzenleme, sadece bir mesleğin mensuplarının korunmasına değil, bir kamu hizmetinin yapılmasına olanak sağlayacak nitelikte olmalıdır" (Amerika'nın Sesi) (Saat farkından ötürü Amerikan basını özetleri gecikmeli olarak yayımlanmaktadır)