Dünya

15 Nisan basın özetleri

15 Nisan 2009 03:00

İNGİLİZ BASINI

Times gazetesi "Ağrı'nın gölgesinde barış umudu" başlıklı haberinde Türkiye Ermenistan sınırının açılması için yürütülen diplomatik çabaları analiz ediyor.

Yazıda dikkat çeken satırlar şöyle:

"Sınırın açılmasından her iki taraf da büyük ekonomik kazanç sağlayacak. Ancak bu adım aynı zamanda, Avrupa'nın arka bahçesindeki son 'dondurulmuş sorun' olan Ermenistan - Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ meselesinin çözümüne de yardımcı olacaktır."

"Ayrıca Rusya'nın çalkantılı Kafkaslar coğrafyasında dengesini yeniden bulmasına ve Türkiye'nin de nüfuzunu Orta Asya'ya doğru genişletmesine imkan tanıyacaktır."

Times bu noktada, Türkiye Ermenistan sınırının açılmasının yakın olduğu yolundaki haberlerin Azerbaycan'da yarattığı rahatsızlığa değiniyor. Bakü'nün petrol kartını oynamasının ardından Türkiye'nin geri adım attığını, Başbakan Erdoğan'ın, "Dağlık Karabağ çözülmeden sınır açılmaz." dediğini hatırlatan gazete şu yorumu yapıyor:

"İslamcı Başbakan, Müslüman komşusunu yüzüstü bırakır görünmek istemedi. Türkiye uzun süredir, nüfuzunu Azerbaycan'ın ötesine, Türkçe konuşan, teknoloji ve yatırıma aç Orta Asya'ya doğru genişletmek istiyor."

"1990'larda boşa çıkan umutlar şimdi yeniden canlanıyor. Dolayısıyla Ankara Azerileri hayal kırıklığına uğratmak istemedi. Ne var ki Ermenistan ile uzlaşma ve Kafkaslar'daki çıkmazın aşılması, herkesin çıkarına."

Times Türkiye'den başlayarak, sorunun çözümünden kimin ne çıkar elde edeceğini de şöyle sıralamış.

"Türkiye'nin Karadeniz'deki süper güç statüsü teyit edilmiş olacak. Türkiye Avrupa Birliği'nin kapısında bekliyor olabilir ama, komşularının gözünde dev bir ekonomidir."

"Kuzeyi Gürcistan'daki istikrarsızlık nedeniyle kapanmış ve Rusya'ya fazla bağımlı olmaktan korkan Ermenistan ise, dünyaya Türkiye üzerinden açılma alternatifine kavuşacaktır. Ekonomik işbirliği, tarihi husumetlerin yumuşatılmasına da yardımcı olabilir."

"Rusya'nın da bu işten çıkarı olacaktır. Rusların Türklerle ilişkileri hiç şimdiki kadar iyi olmadı. Bu, iki ülke arasındaki devasa ticaret hacmi, Türkiye'ye akın eden Rus turistler ve sınırındaki NATO üyesi Türkiye'nin Rusya'ya artık tehdit oluşturmamasından kaynaklanıyor."

"Ancak bu iyi ilişkiler kırılgan. Bölgesel nüfuz ve enerji kaynaklarının hakimiyeti konusundaki rekabet her an yeniden alevlenebilir."

ABD'den İran'a ödün

Guardian, Amerika Birleşik Devletleri'nin, nükleer programı konusundaki tıkanıklığın aşılması için İran'a büyük bir ödün vermeye hazırlandığını aktarıyor. Ödünün içeriği ve gerekçesini şöyle aktarıyor Guardian:

"Obama yönetimi temel bir politika değişikliğine giderek, nükleer konularda müzakerelerin başlaması için önce İran'ın uranyum zenginleştirme sürecini askıya alması şartını kaldırmaya hazırlanıyor."

"İran ile bir an önce masaya oturulması, Binyamin Netanyahu liderliğindeki yeni İsrail hükümetinin İran'a saldırma tehditleri nedeniyle aciliyet kazanmış durumda. İran'ın nükleer silah üretme kapasitesine sonbaharda ulaşacağını tahmin eden İsrail bunu durdurmak istiyor."

"İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres Pazar günü yaptığı açıklamada, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ı Amerikan Başkanı Barack Obama'nın önerdiği müzakerelere bir an önce oturmaya çağırdı. Peres, 'Eğer Ahmedinejad nükleer program konusunda geri adım atmazsa saldıracağız.' diye konuştu."

"Obama'nın Küba açılımı abartılmamalı"

Guardian başyazısında, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın Küba'ya uygulanan ambargoyu hafifletme kararını değerlendirmiş.

Hafta başında açıklanan karar çerçevesinde, Küba kökenli Amerikan vatandaşlarının anavatanlarını ziyaret ve akrabalarına para göndermelerinin önündeki sınırlamalar kaldırılmıştı.

Guardian, Amerikan yönetiminin Küba'ya yaklaşımında ciddi bir değişikliğe işaret etmekle birlikte, bu adımın çok da abartılmaması gerektiği görüşünde.

"Yeni yaklaşım toptan bir değişime işaret etmiyor. Fidel Castro'nun da altını çizdiği gibi, Amerika'nın Küba'ya uyguladığı yaptırımların en önemlisi olan ticaret ambargosu yerinde duruyor. Küba kökenli olmayan Amerikalıların bu ülkeyi ziyaret etmesi hala yasak."

"Küba ile Amerika arasında diplomatik ilişki kurulmasıyla sonuçlanacak, normalleşmeye yönelik daha ileri adımlar hala çok uzak görünüyor. Obama'nın Kongre'yi bu adımları atmaya ikna etmesi tahmin ettiğinden daha güç olabilir."

Tayland'daki siyasi krizin arka planı

Tayland'da birkaç gündür devam eden hükümet karşıtı protestoların sona ermesi İngiltere basınında geniş yer bulan konulardan. Financial Times da, protestocuların 2006'da iktidardan uzaklaştırılan eski başbakan Taksin Şinavat'ın göreve iadesini istediğini ve Taksin'in mali desteğiyle sokağa döküldüklerini hatırlatıyor. Gazete siyasi çalkantının ardında yatanları şöyle özetlemiş:

"Kronik istikrarsızlığın temelinde, Tayland yönetici sınıfının, Taksin Şinavat seçmeninin siyasi profili ile bir türlü yüzleşememesi yatıyor."

"Çok zengin bir iş adamı olan Taksin, yoksulların sorunlarına eğilen ilk isim oldu. Öte yandan Merkez Bankası'ndan yargıya kadar, birçok devlet kurumunu etkisizleştirdi. Ayrıca ülkenin güneyindeki Müslümanlara baskı uyguladı, ölüm mangalarını uyuşturucu tacirlerinin üzerine saldı."

"Ancak kentli Tayland elitini, orduyu, yargıyı ve bürokrasiyi rahatsız eden sadece bunlar değildi. Asıl mesele, ülkede iktidarın alt sınıfların eline geçmesiydi."

"Şaibeli bir parlamento kararıyla göreve gelen Başbakan Abhisit, Tayland siyasetinin yeni aktörlerini tanıyarak iktidarını meşrulaştırma şansına sahip. Kurumları bu sınıfların da temsil edileceği şekilde dönüştürmeli ve en kısa zamanda ülkeyi seçime götürmelidir."

İnternette gizlilik tartışması

Independent'ın manşeti: "İngiltere internette gizlilik konusunda sanık sandalyesinde".

Gazete, İngiltere'nin vatandaşlarını internet üzerinden izlenmeye karşı koruyamadığını ve bu durumun Avrupa Komisyonu tarafından inceleneceğini yazıyor. Ayrıntılar şöyle:

"Avrupa Komisyonu'nun adımı, İngiltere'nin 'Büyük Birader' devleti olmaya doğru gittiği iddialarını kuvvetlendirecektir. Bu süreç sonunda hükümet, internette gizlilik konusunda izlediği siyaseti, Avrupa'daki hakimlerin önünde savunmak zorunda kalabilir."

"Komisyonu harekete geçmeye iten, British Telecom'un 'davranışsal reklamcılık' adı verilen uygulamayı, rızaları dışında müşterileri üzerinde denemesi. Uygulama çerçevesinde, internet hizmeti sağlayan şirketler kullanıcıların hangi internet sitelerini daha sık ziyaret ettiğini ve interneti hangi amaçla kullandıklarını belirliyor. Bu bilginin reklam şirketleri ile paylaşılması, onların da reklam verirken bu eğilimleri dikkate alması öngörülüyor."

AMERİKAN BASINI (14 Nisan)


Washington Post gazetesi, Somali’deki korsan tehdidini sona erdirmenin tek yolunun, bu ülkede hükümetin güçlendirilmesinden geçeceğini savunuyor. Bunun uzun bir süre alacağını kaydeden gazetenin yorumu devamla şöyle:

"Sorun Somali’nin uzun bir süredir devletsiz bir ülke olmasından ve Müslüman nüfusu içinde aşırı görüşlerin artmasından kaynaklanıyor. Amerikalı yetkililer, ülkenin büyük bir kesimini kontrol eden radikal dinci milislerin El Kaide’yle bağlantısı olduğunu, bu örgütün Amerikan ve İsrail hedeflerine saldırmak için Somali’yi kullandığını, bu ülkede yabancı militanlar yetiştirdiğini söylüyor. Özellikle Müslümanların yaşadığı ve devletin denetleyemediği bölgeler, Amerikan çıkarlarına, hatta ulusal güvenliğimize büyük tehdit oluşturabilir. Bu tehdit ancak bu tarz bölgelerdeki yetki boşluğunu dolduracak devlet otoritesinin tesisine yardım ederek çözülebilir. Amerika çoğunlukla siyasi gerekçelerden dolayı geçmişte Afganistan, şimdiyse Pakistan’ın aşiret bölgelerinde yaşanan deneyimlerden ders çıkarmayı reddetti."

Başkentin muhafazakar görüşlü gazetesi Washington Times’ın korsan sorununa yaklaşımıysa, Washington Post’unkinin tam aksi yönde. Gazete Amerika’nın sonraki hedefinin artık karadaki korsan üslerini vurmak olduğunu savunuyor ve bu gergin süreç boyunca Obama yönetiminin izlediği tavrı eleştiriyor:

"Donanmanın cesur adımı, korsanlara, ‘21’inci Yüzyıl’a yaraşır bir yanıt vermeye’ hazırlandıklarını söyleyen Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın boş laflarıyla tamamen çelişir durumda. Neyse ki, Deniz Kuvvetleri Merkez Komutanı Koramiral Gortney, ‘hükümetin bu insanlarla pazarlık yapmama’ yönündeki politikasını açıkça ortaya koydu. Bu, Obama’nın ‘Her şeyi görüşelim,’ şeklindeki yaklaşımına da bir değişim getirdi. Korsan sorununa çözüm denizden değil karadan geçiyor. Somalili korsanlar intikam almaya yeminli. Suçsuz Amerikalıları öldürmeye kalkarlarsa Washington onlara karşı daha sert yanıt verecektir. Amerikan donanmasının korsan sorununu çözüm yolu 21’inci değil, 19’uncu Yüzyıl’a uygun olacaktır."

New York Times gazetesi bugünkü başmakalelerinden birinde, Peru’nun insan hakları ihlali suçlamasından hüküm giyerek 25 yıl hapse mahkum olan eski Devlet Başkanı Alberto Fujimori’ye yer veriyor. Gazete, Fujimori davasının tüm dünyada zorba rejimlerle mücadeleye örnek oluşturması çağrısında bulunuyor:

"Fujimori, Peru’da enflasyonu önledi, ekonomik istikrarı sağladı ve Aydınlık Yol terör örgütünü çökertti. Ama görevini sistemli bir şekilde kötüye kullandı. Mahkeme, 25 kişinin, askeri ölüm mangaları tarafından öldürülmesinden onu suçlu buldu. Bu dava çok önemliydi. Ruanda, Yugoslavya ya da Sierra Leone’deki yönetimleri yargılayan uluslararası mahkemeler, despot rejimlerle mücadele için son çare haline geldi. Belki bu mahkemeler bulundukları ülkelerin hukuk sistemlerini düzeltemeyecek. Ama kamuoyu yoklamalarının da gösterdiği kadarıyla Peru halkının çoğu, bu son davayla, bir zamanlar çok sevdikleri liderleri Fujimori’nin suçlu olduğundan artık ikna olmuş durumda."

Chicago Tribune gazetesi “Kapıyı aralatmak” başlıklı yorumunda, Amerika-Küba ilişkilerinde son dönemde yaşanan gelişmelere yer veriyor. Başkan Obama’nın Küba asıllı Amerikalılara, Bush döneminde konan seyahat ve para transferi kısıtlamalarını dün kaldırdığını hatırlatan gazete, nihai hedefin Küba’ya yaptırımların kaldırılması olduğunu savunuyor:

"Obama ve sürgündeki Kübalılar, Havana yönetimi demokratik ve insani reformlar uygulamadıkça 47 yıllık ambargonun devam etmesi gerektiğini söylüyor. Castro kardeşler buna yanaşmıyor. Ama eninde sonunda ambargo kalkmalı. Obama, ilk adımı atmakta haklı… Amerika’nın girişimi Küba halkını Castro rejimine daha az bağımlı hale getirmeyi ve halk tabanını dış dünyayla temas kurmaya teşvik etmeyi amaçlıyor. Amerikan Kongresi’nde, Amerikalıların da Küba’ya seyahat kısıtlamalarını kaldırma çağrısı yapan iki tasarı sunulmuş durumda. Yarım yüzyıllık kıskaç politikası Kübalıların yaşamlarında büyük acılar bıraktı. Ama Castro rejimi gücünü korudu. Değişimin yukarıdan gelmeyeceği belli… Amerikalıların çoğu bundan dolayı ilk adımı atma konusunda istekli görünüyor. CNN televizyonunun yaptığı araştırmaya göre on Amerikalıdan yedisi iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin geliştirilmesinden yana." (Amerika'nın Sesi) (ABD basını özetleri, aradaki saat farkından ötürü gecikmeli olarak yayımlanmaktadır)