Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında YÖK tarafından çeşitli üniversitelere atanan 15 bin araştırma görevlisinin kadro garantisi, son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kaldırıldı.
2010'da uygulamaya giren ÖYP kapsamında yüksek lisans ve doktora eğitimlerini sürdüren, kadrolu olma hakları ise devlet tarafından garanti edilmiş 15 bin akademisyenin geleceği şu an belirsiz.
Darbe girişiminden sonra çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname'lerden sonuncusunda, YÖK tarafından garanti edilen kadro hakkı ellerinden alınarak bu karar kadrolarının bulunduğu üniversitelerin kararına bırakıldı.
konuşan eski YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan, "Ülkenin akademisyen ihtiyacına karşılık verecek iyi bir sistem dizayn etmiştik. Fakat bugünlere geldi. İnşallah düzelir" dedi.
Öğretim Elemanları Sendikası (ÖGESEN) başkanı Vahdet Özkoçak ise, ÖYP'nin tüm Anadolu'ya akademisyen yetiştirdiğini belirterek, "Doğu'ya gitmek isteyen genç akademisyenleri FETÖ'cü diye mağdur edip doğudaki istihdamdan uzaklaştırıyoruz" yorumunu yaptı.
TBMM Eğitim Komisyonu Sözcüsü AKP Ankara milletvekili Ertan Aydın ise, "Sadece yüzde yüz kadroya geçme garantisini ortadan kaldırıyoruz. Geçmişte yapılmış bir yanlışın düzeltilmesi anlamına geliyor" diye açıkladı.
BBC Türkçe'ye konuşan araştırma görevlilerinin hemen hepsi, bağlı bulundukları üniversitelerin KHK kararına rağmen kendilerine tekrar daimi kadro vereceğine ihtimal vermiyor.
ÖYP ile atandığı üniversitede yüksek lisans ya da doktora programı olmayan araştırma görevlileri, eğitimlerini tamamlamak için görevlendirme ile büyük şehirlerdeki üniversitelere gönderiliyor.
Geçen altı yılda yaklaşık 15 bin araştırma görevlisi tüm düzenini, akademisyen olacağı şehre lisansüstü eğitimini tamamladıktan sonra yerleşecek şekilde kurdu.
Fakat KHK sonrasında birçok üniversite, kadrosunda bulunan ama başka şehirlerde eğitim gören araştırma görevlilerini henüz eğitimleri tamamlanmadan ve '15 gün içinde gelmek şartıyla' geri çağırdı.
bu süreçte yaşadıklarını anlatan araştırma görevlileri, kadro durumlarının belirsizliği nedeniyle haberde isimlerinin ve üniversite bilgilerinin yer almasını istemiyor.
Geri çağrılan araştırma görevlilerinden biri, "Ebelikle ilgili araştırma yaparak kadınlara faydalı olmak için akademisyen olmak istedim. Bu idealim nedeniyle devlet hastanesinden istifa ettim fakat şu an kadrosuzum ve derhal gitmem gereken şehirde 10 aylık bebeğimi baktıracak kimsem yok" diyor.
Bir diğeri akademik çalışmlarının zora düştüğünü anlatıyor: "Eğitim gördüğüm üniversite tüm akademik kaynaklarıma el koyacak. Konferans masrafları için ayrılan ödeneğim yanıyor. Doktora tez araştırmamı yurt dışında yapacaktım ama bu hakkımı da kaybettim."
Oğluna hiperaktivite teşhisi koyulan bir araştırma görevlisi ise, "Oğlumun sınıfa alışması ve kabul görmesi hiç kolay bir süreç değildi. Şimdi onu aniden başka bir okula nasıl götüreyim? Üstelik bir de üniversite beni kadrosuna almazsa, o şehirde tüm düzenimi yeniden nasıl kurayım?" diye soruyor.
Annesi ve babası küçük yaştayken vefat eden ve maddi zorluklarla eğitim hayatını sürdüren bir araştırma görevlisi, "ÖYP tam bana göreydi çünkü hiç param yoktu. Türkiye'nin her yerine gidebilecek bir insandım. Dershaneye bile gitmeden Adana'yı kazandım. Bunca yıllık emekten sonra bir gece aniden daimi kadromuzun artık geçici olduğunu öğrendik" diyor.
Yurtdışından aldığı iş teklifini reddeden bir araştırma görevlisi de şu an kadrosuz: "Mezun olduğum üniversitede hocalarımın Kürt ve Alevi olduğum için beni istemediğini öğrendim. Sonra ÖYP ile tanıştım ve kendi emeğimle bir yere gelebileceğimi hissettim. Geçen yıl Nebraska Üniversitesi'nden iş teklifi aldım ama amacımın ülkeme daha iyi hizmet etmek olduğuna karar vererek reddettim."
Marmara Üniversitesi üçüncü sınıf doktora öğrencisi ise, " Birbirinden bağımsız üç sınav ve merkezi atamayla ÖYP'de hak kazanıyorsunuz. Yani mülakat sisteminin olduğu cari usul alımlarda kadrolaşmak daha kolay. Torpille girmek isteyenler mülakatla alım yerine neden ÖYP ile uğraşsın" diyor.
ÖYP programı 2010 yılında eski YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan döneminde kuruldu.
sorularını yanıtlayan Özcan, ÖYP ile Türkiye'deki öğretim üyesi açığını giderecek 'radikal' bir sistemin amaçlandığını söylüyor:
"Bu işe başlarken ihtiyaç o kadar büyüktü ki, ilk hesaplarımıza göre 30-40 bin kadar öğretim üyesi almak zorundaydık. Fakat böyle bir rakamı hiçbir yerde bulmak mümkün değildi. Biran önce yetiştirmeliyiz diye karar verdik."
Yeterli seviyede İngilizce bilmeyen araştırma görevlileri için ÖYP kapsamında yurt dışında ücretsiz dil eğitimi hakkı öngörülmüştü. Özcan bu sistemin kurulma nedenlerden birinin de araştırma görevlilerine dil eğitimi vermek olduğunu açıklıyor:
"Anadolu'nun yabancı dil bilmeyen ama çok zeki çocuklarına da akademisyen olma şansı verelim diye düşündük. Çünkü bu sistemde lisanı biz öğretmeye karar verdik ve bu sistemi yarattık. Çok da iyi çalışıyordu."
ÖYP ile kadro alan araştırma görevlileri, çok tercih edilmeyen Anadolu şehirlerine gitmeyi ve orada en az dokuz yıl çalışmayı imzaladığı senetlerle garanti ediyor. Taşraya akademisyen atamasının garanti altına alınması, sistemin en belirgin özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Özcan, "Bu yolla taşradaki okulların akademisyensiz kalma sorununu da halledecektik. Çünkü eşitsiz bir dağılım vardı ve bunun da önüne geçecekti" diyor.
2010 yılında ÖYP ile yaklaşık 15 bin araştırma görevlisi, lisansüstü eğitimlerini tamamladıktan sonra kadrolu akademisyenler olmak üzere, başvurdukları üniversitelerde yazılı sınav ve sözlü mülakata girmeden YÖK tarafından çeşitli illere atanmıştı.
Bu nedenle akademik çevreden yükselen itirazlar, tam tersi ÖYP'nin cari usül sistemine göre daha tarafsız olduğu ve seçilmiş kişileri kayırmaya elverişli olmadığı yönünde.
Öğretim Elemanları Sendikası (ÖGESEN) başkanı Vahdet Özkoçak da ÖYP için, 'Cumhuriyet tarihinde sözlü mülakata gerek kalmadan, liyakata dayalı akademisyen alan tek sistemdi' diyor.
Ayrıca akademideki kadro açığının yanı sıra, cari alım sisteminde yapılan usulsüzlüklerden dolayı ÖYP'ye ihtiyaç olduğu görüşünde:
"Cari alımlarda yazılı sınav sorularının üniversiteler tarafından bazı adaylara verildiğine şahit olduk. AKP hükümeti bu usulsüzlükler gerçekleştiği için ÖYP'yi kurdu ve çok maddi destek sağladı. Ama maalesef bu KHK'da siyasilerimiz, özellikle Cumhurbaşkanımız ve Bakanlar Kurulumuz bilerek ve isteyerek yanlış yönlendirildi."
Bu nedenle KHK hükümlerine eklenen bu kararda, öğretim kadrolarını kendisi belirmek isteyen üniversite rektörlüklerinin etkili olduğuna inanıyor.
Sorularımızı yanıtlayan TBMM Eğitim Komisyonu Sözcüsü AKP Ankara milletvekili Ertan Aydın, ÖYP'de akademisyenlere verilen kadro garantisinin kaldırılmasının uzun zamandır planlandığını, bu hakkın 'daha başından alınmış yanlış bir karar' olduğunu söylüyor:
"Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde akademide otomatik olarak kadroya geçmek yok. Kişilerin akademik yeterliliğinin süreç içinde nasıl evrileceğini bilmiyoruz. 'Nasıl olsa kadro alacağız' mantığı kişiyi rekabet ortamından uzaklaştırıyor ve tembelliğe itiyor."
Aydın, akademik çevrelerde darbe girişiminden sonra tutuklanan yönetici seviyesinde kişilerin olduğunu ve ÖYP'liler arasında bu yöneticiler tarafından seçilen kişilerin olup olmadığının inceleneceğini söylüyor:
"Eğitime ve akademiye çok büyük sızmalar oldu. Bu nedenle ilk önce darbe ve şiddetle ilişkisi olmadıkları tespit edilecek. Daha sonra akademik yeterliliklerine bakılarak belki de büyük bir çoğunluğu kadro alabilecek."
CHP' Aydın milletvekili Lütfi Baydar, ÖYP kapsamındaki araştırma görevlilerinin durumunu meclise taşıyan vekiller arasında.
konuşan Baydar özellikle anayasal hukukta hiçbir vatandaşın kazanılmış haklarının gasp edilemeyeceğine vurgu yapıyor:
"Hepsi bu programa 14 yıllık AKP döneminde kabul edildi. Ama şimdi bu programın içindeki herkes FETÖ'cü gibi bir anlayışla toptan bir hareketle hepsinin kazanılmış hakları ellerinden alınıyor. Böyle hukuk olmaz. Maç başladıktan sonra oyunun kuralı değiştirilmez."
ÖYP'yi Türkiye'de 'akademinin fidanlığı' olarak tanımlayan Baydar, geçmiş yıllarda ÖSYM'nin düzenlediği sınavlarda usulsüzlükler yapıldığını sıkça dile getirdiklerini ama sonuç alamadıklarını söylüyor:
"ÖYP öğrencilerini ALES ve YDS sınavı ile alıyoruz. Bunlarla ilgili bir takım şaibeler varsa, o sınavları yapan kurumların başındakileri de bu hükümet atadı zaten. 'Aldatıldım' diyerek bu sorumluluklardan sıyrılamazsınız."