Gündem

14 yıl şiddet gördü, mahkeme 'delil yetersizliği' gerekçesiyle boşamadı!

Melis Alphan: Bedeninde ve ruhunda hasar görmemiş yer kalmayan bir kadının boşanabilmesi için daha ne olması lazım? Ölmesi mi?

11 Haziran 2018 20:13

Cumhuriyet yazarı Melis Alphan, 14 yılo boyunca sürekli kocasından şiddet gören defalarca şikâyetçi olmasına ve boşanma davası açmasına rağmen mahkemenin ‘delil yetersizliği’ gerekçesiyle 3 yıldır boşamadığı 45 yaşındaki 4 çocuk annesi M.K.’nın hikâyesini yazdı.

Melis Alphan’ın Cumhuriyet gazetesinde “14 yıl şiddet gördü, mahkeme boşamadı!” başlığıyla yayımlanan (11 Haziran 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

M.K., 45 yaşında bir kadın. Kayseri’de yoksul bir aileye doğdu. Hiç okula gitmedi. 
14 yaşında ablasının yanına Adana’ya yollandı. Orada evlendi. Kocası içki ve kumar yüzünden eve gelmez olunca boşandı. 1 yaşındaki kızıyla Adana’ya, kardeşlerinin yanına döndü. Bir adamla tanıştı, 2001’de evlendiler. “Sen de, kızın da başım üstüne” diyen 3 çocuk sahibi adam evlendikten sonra M’nin 3 yaşındaki kızını istemez oldu. 
Bu arada adam M’ye sürekli, çocukların gözü önünde fiziksel şiddet uyguluyordu. Önce darp, sonra tecavüz. Darp ederken adamın oğlu “Baba n’olur bırak” diye yalvarır, M’nin kızı ise korkudan kendini odaya kapatırdı. Bir keresinde M’ye şiddet uygularken “Yapma baba” diye bacağına yapışınca, adam saçından tuttuğu gibi çocuğu yatağa fırlatmıştı. 
M., ikinci çocuğuna 4.5 aylık hamileydi, adam M’nin parmaklarında can bırakmayana dek onu darp etti ve kolunu kırdı. Hastanede adamın zoruyla “Düştüm” dedi. 
O gün aldığı darbeler sonucunda M’nin karnındaki çocuk öldü. 
Bir hafta sonra, nedendir bilinmez, kardeşleri adamın eski karısını M. ile adamın yaşadığı eve getirdiler. Kadın bir yıl evlerinde, onlarla birlikte kaldı. Adam hem M. ile hem kadın ile birlikte oluyordu. 
M. yeniden hamile kaldı, bir kızı oldu. Yemek, çocuk bakımı, ev işleri, hepsi M’nin üzerindeydi. M. bu arada iki kız çocuğu daha doğurdu. Doğum sonrası sağlığı bozulmuş, bitkin düşmüştü, 50 kg. ya var ya yoktu. Doktor iğne vermişti, her gün karşı binadaki emekli hemşireye iğne vurduruyordu. Bir sabah yine kahvaltıyı hazırlayıp bıraktı, karşı komşuya iğne olmaya geçerken, adam onu yukarı çağırdı. Kalın bir kabloyla kadını öyle bir darp etti ki, M. telefona zor yetişti. 155’i aradı “Yetişin, kocam beni öldürüyor” dedi. Adam kaçtı, polis geldi M’yi aldı. Hastaneden darp raporu alındı. M’nin tüm vücudu mosmordu, gören doktor bile bakamamış, hemşireye “Bu adam cellat mı? Bu kadını ne hale getirmiş. Kapat kızım kapat” demişti. M., ilk o zaman şikâyetçi oldu. Ama hemen ertesinde adamın erkek kardeşi M’yi “Şikâyetini geri almazsan, 10 tane polisin arasında da olsan seni vururum” diye tehdit etti. M., mecbur, şikâyetini geri çekti. 
Savcı “Barıştınız mı” diye sordu. M., onayladı. Vücudunu mosmor eden bir adama dair şikâyetini neden geri çekerdi bir kadın? Tehdit edilmiş olamaz mıydı? Savcı hiç kurcalamadı, şikâyet geri çekildi.

Yine polis, yine sığınma evi 

Evde aynı şiddet devam etti. 
Derken bir gün adam bu sefer, bir çaydanlık kaynar suyu M’nin kalçasından aşağı döktü. Ertesi sabah adam işe gider gitmez, M., üç kızıyla beraber otogara, oradan da Kayseri’ye köye, babasının evine gitti. Bacağı yandığı ve oturamadığı için, 3.5 saatlik yol boyunca ayaktaydı. Kayseri’de adamdan şikâyetçi oldu. Ama 3-4 gün sonra kayınpederi geldi. M’nin babası “Kızım milletin ağzı torba değil... ‘Kocası oynaştığını gördü de yaktı’ diyecekler. Beni dışarı çıkamaz hale getirme. Çocuklarını da al git” dedi. M., mecbur, geri döndü. 
2013’te bir gün yine adam çok kötü darp edince, M. polisi aradı. Önce hastane, sonra sığınma evi. İlk boşanma davasını o zaman açtı. Başka bir mahallede borç harç bir ev tuttu, temizlik işlerinde çalışmaya başladı. Kimliğini, adresini gizledi ve bir yıl böyle yaşadı. Derken adam M’yi buldu ve tüm sülaleyi toplayıp M’nin kapısına getirdi. Hepsi M’ye “barışın” diye baskı uyguladı. Kadının ağabeyleri “Bu adam düzelmiş, yeminler ediyor” deyince M., barışmak zorunda kaldı. 
Sonra yine ev, yine şiddet. Yine polis, yine sığınma evi. 
2015 sonunda M., yeniden boşanma davası açtı. 
Dava 3 yıl sürdü. 
Ve bu süre zarfında adama sayısız tedbir kararı çıktı; M’ye defalarca koruma kararı verildi. 
Adam tedbir kararına uymadığı için 10 gün hapis bile yattı. 
Boşanma davasında M’ye sadece babası şahitlik etti. Kardeşleri “Bizi bu adama bulaştırma” dedi. 
Ve Aile Mahkemesi, delil yetersizliğinden M’yi boşamadı. Dosya temyizde. 
Acaba bedeninde ve ruhunda hasar görmemiş yer kalmayan bir kadının boşanabilmesi için daha ne olması lazım? 
Ölmesi mi?