Berliner Zeitung ‘Türkiye Cumhurbaşkanı iç savaşı riski alıyor', başlığıyla yayınladığı yorumda şu görüşlere yer vermiş:
“30 yıldır Güneydoğu Anadolu'da sürdürülen iç savaşı sona erdirmek için Kürt gerillası PKK ile barış görüşmelerini başlatması Cumhurbaşkanı Erdoğan'a prestij kazandırmıştı. Halk üç yıldır silahların susmasından memnun. PKK silah bıraktığını duyurdu. Barış Kürt bölgelerine ekonomik canlılık getirdi. Erdoğan bu başarılarıyla gurur duyabilir. Komşu Suriye ve Irak kan gölüne dönerken o devlet ile PKK arasındaki suskunluğa son vererek barışçı çözümü mümkün kıldı.
Erdoğan'ın süper devlet başkanlığı uğruna milliyetçi seçmeni safına çekmeye ve generallerle dayanışma arayışına girmesinden beri ordunun PKK'ya saldırmaya başlaması son derece vahimdir. Erdoğan'ın denenmiş seçim reçetesi, daha sonra milletin kurtarıcısı unvanını alabilmek için provokasyona ve kutuplaştırmaya ağırlık vermektir. Ancak seçim taktiği icabı orduya tıpkı eskisi gibi PKK'nın üzerine gitme yetkisi verirse bizzat Kürtlerle barışma sürecini sabote edip en önemli siyasi projesini baltalamış olur. Türkiye ve Ortadoğu yeni bir iç savaşı kaldıramaz. Şimdi her şey Türkiye'deki Kürtlerin basiretli davranmalarına bağlı.”
Süddeutsche Zeitung yorumunda 2003 yılında iktidarda geldiğinden beri bütün seçimleri kazanan Tayyip Erdoğan'ın şimdi rüzgârı karşıdan aldığını ve muhalefet kadar kendi taraftarlarınca da eleştirildiğini yazıyor. Yorum özetle şöyle devam ediyor:
“Erdoğan'ın amacı belli. 7 Haziran genel seçimlerinde AK Parti'ye, üçte ikilik çoğunlukla Türkiye'ye başkanlık sistemini getirecek olan anayasa değişikliğini yaptırabilmek. Anketlere göre AK Parti'nin tahmini oy oranı yüzde 40'larda. Yıllardır liderinin arkasında tek yumruk olan partisinde de artık açıkça atışmalar oluyor. MİT başkanının milletvekilliği adaylığı için görevinden istifa etmesiyle adaylığı onaylayan Başbakan Davutoğlu ile Erdoğan birbirlerine ters düşmüşler, Kürt temsilcileriyle hükümet arasında varılan uzlaşma da köşk ile hükümet arasında sürtüşmeye yol açmıştı. Erdoğan'ın arkasında hâlâ büyük bir taraftar kitlesi var. Ancak AK Parti'den yükselen eleştiriler de artıyor. Ailesinin bulaştığı yolsuzluk skandalı, vaiz Fethullah Gülen taraftarlarını hedef alan temizlik kampanyası ve feodal yönetim tarzı ona zarar veriyor. Soma maden kazasından sonra kalanları teselli edeceğine 301 madencinin hazin sonunu ‘kader' olarak nitelemesi birçok AK Parti seçmenini de yaralamış ve bütün bu saydıklarımız ona sempati kaybettirmişti.”
Eski ABD Başkanı Bill Clinton'un eşi Hillary Clinton'un 2016 yılındaki başkanlık seçimi için aday adaylığını ilan etmesini Die Welt gazetesi şöyle değerlendiriyor:
“Bismarck politikanın esasını mümkün olanı yapabilme sanatı olarak özetlemişti. Hillary Clinton'dan bunu başarması beklenebilir. Duygulara önem vermediği için eleştirenleri bayan Clinton'u soğuk, çıkarcı ve şüpheci bir siyasetçi olarak tarif ediyorlar. Ancak özel sektöre duyduğu yakınlık ve aktif güvenlik politikasından yana olması, Obama'nın duygulara hitap eden tarzından bıkan seçmenlerin hoşuna gidebilir. Bir siyahiden sonra bir kadının da başkan olabileceğini partisindeki sol idealistler de kabul edeceklerdir. Hillary Clinton, Barack Obama tarafından yaratılmış olan kesişme alanlarını doldurabilecek meziyetlere sahiptir.”