Dernek Yönetim Kurulu’nca yapılan açıklamada, 5’inci sınıfa başlayan çocukların henüz soyut düşünme becerilerinin gelişmediği, yetişkinlerin etkisinde kalarak alınan kararların kişilik bozukluğuna neden olabileceği belirtildi. Sınıf ortamında başı açık veya örtülü olanların azınlıkta kalarak dışlanma riskiyle karşı karşıya kalacaklarına da dikkat çekildi.
'Kimlik gelişimini olumsuz etkiler'
Dernek Yönetimi Kurulu, “Soyut düşüncenin gelişimi genel olarak 11 yaşından sonra başlar. Her çocukta 11 yaşında başlamayabilir, hatta bir kısmında soyut düşünce evresine yaşam boyu hiç geçilemeyebilir Bu nedenle soyut bir konu olan dinin ve dini kavramların 10-18 yaş aralığındaki çocuklarca özümsenmesi ve kendi yaşamlarıyla ilgili kararları vermeleri beklenmemeli" açıklamalarında bulundu. Kurul," Ortaöğretim çağı çocuğu baş örtmenin soyut dini gerekçelerini henüz tam olarak kavrayamayacağından ailesi veya okulundaki erişkinlerin etkisi altında kalarak baş örtme gerekçelerini benimsemek zorunda kalacağını belirterek, "Gerekçelerini kavramadan uygulayacağı bir karar ise çocuğun ilerleyen yıllarda kimlik gelişimini olumsuz yönde etkileyecek. Sağlıklı kimlik gelişimi için ergenlerin farklı kimlikleri araştırmaları ve denemelerine, kendilerine zarar vermelerini engelleyecek şekilde ebeveynler tarafından sınırların çizildiği çerçevede izin verilmesi önem taşıyor" dedi.
'Akranlar tarafından dışlanma söz konusu olabilir'
Kurul, bu araştırmanın sağlıklı bir şekilde yapılamadığı durumlarda ‘kimlik bunalımı’ veya ‘ipotekli kimlik statüsü’ gibi ruhsal bozukluklar için risk taşıyan kimlik statüleri gelişebilir açıklamalarında bulundu. Soyut düşünce yetisi henüz tam olarak gelişmemiş olan çocuklar soyut kavramlarla ilgili araştırma, düşünme ve değerlendirme sürecinden geçemeyip ‘ipotekli kimlik statüsünü’ benimseyebilir ki; bu da gelişen nesil için birçok risk taşıyor denilen açıklamada, akran ilişkisi, akranlar tarafından kabul ve benimsenme, ergenlikte sağlıklı ruhsal gelişim için büyük öneme sahip. Sınıf ortamında başı açık ya da kapalı olanların 'sayılarına bağlı olarak' azınlıkta kalabileceği ve çoğunluk tarafından dışlanmaları ve duygusal anlamda incinmeleri söz konusu olduğu belirtildi.
