22 Kasım 2010 02:00
T24 - Zincirlikuyu’daki 3.5 milyar dolarlık Zorlu Center’ı bitirmek üzere olan Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, yeni hedefini Manisa’daki 10 milyar dolarlık nikel madenini rafineri haline getirip ihraç etmek olarak açıkladı.
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı, bugün içinde bulunan heyecanın 1968'de Rize'de hamallarla birlikte sırtına yüklendiği malları taşırkenki duyduğu heyecana benzettiğini söyledi. Milliyet gazetesinde bugün (22 Kasım 2010) yayımlanan yazıyı kaleme alan Songül Hatısaru'nun söyleşisi şöyle:
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, bugünlerde Türkiye'nin en pahalı gayrimenkulünü yapıyor, satıyor. Tamamı 2012'de hizmete girecek Zincirlikuyu’daki Zorlu Center’ın yüzde 30'u şimdiden satılmış. İçinde sanat merkezlerinin, mahalle duygusunu yaşatacak teras evlerin, penthouse'ların, kule evlerin, parkların bulunduğu bu kompleksle birlikte kendisi de değişmiş sanki. Her zaman fit gördüğümüz Ahmet Bey, kısa kestirdiği yeni saç modeliyle daha da dinamik görünüyor. Zorlu, Levent'teki devasa kompleksin en büyük bölümünü performans merkezine ayırmış. 2 bin 300 kişilik bu salonda dünya çapında konserler, resitaller verilecek. Performans merkezine, müteahhittin, “Kültüre bu kadar yer ayırmak akıl karı mı?” diye karşı çıktığını anlatıyor gülerek. Manisa'da 10 milyar dolar değerinde nikel rezervi bulan, teknoloji, tekstil ve emlaktan sonra yakında ‘nikel kralı’ olmaya hazırlanan Ahmet Bey, beni gayrımenkul işlerinin başına oturttuğu 26 yaşındaki oğlu Emre Zorlu'yla da tanıştırdı. Fırsatı kaçırmadım ve bir süredir dargın olduğu, holdingteki hisselerini 40 milyon TL’ye devraldığı kızı Şule Zorlu'yu da sordum. İşte verdiği cevaplar...
Ahmet Bey, gece gündüz burada çalışıyorsunuz. Geceleri gençliğiniz, çocukluğunuz aklınıza geliyor mu? Böyle bir projeyi hayal edebilir miydiniz o yıllarda?
Allah böyle bir imkan verdi bu yatırımları yaptık. Ancak geçmişe döndüğümde çok şey patlıyor tabii. Sultanhamam'daki o atmosferi hatırlıyorum, özlüyorum. Sabah dükkanı açıyordum, çayımı içiyordum, kahvaltımı yapıyordum, arkadaşlarla mağaza önlerinde konuşuyorduk. Müşteri parayı nakit getirirdi, alır kasaya koyardık. Şimdi ne para görüyoruz, ne malı görüyoruz! Çok hayal kurarım ben.
Küçüklüğümde de zengin olma hayalleri kurardım. Ticaretin yoğun olduğu bir yerde yetiştim. Babam dokumacıydı. Günün koşullarında hali vakti yerinde sayılırdı, iki dokuma tezgahı vardı. Çocuklukta yokluk yaşadım, diyemem. Ama paranın kıymetini biliyordum 7 - 8 yaşlarındayken. Babam işini kaybedip zor günler yaşadığında yokluğu da öğrendik. Hep şükrediyorum. Sabah buraya gelirken baktım bir adam simit satıyor. “Allaha çok şükür olsun ki bazı şeyleri başardım” dedim kendime. Adamcağız simit satıp evini geçindiriyor. Nasıl geçindiriyor?
Arabayı durdurup simit aldınız mı?
Müsait değildik, durmadım. Hangi yerde duracaksınız ki zaten.
Cebinizde şu anda para var mı?
(İki cebini de dışarı çıkarıyor.) Yok işte, bu cepte de yok. Para taşımıyoruz doğrusu artık. İnsan bazen her şeyin dokunulabilir olduğu dönemleri özlüyor.
İstanbul’la aynı manzaraya sahip
Zorlu Center, 3.5 milyar dolarlık bir proje. Konumu ve sunduğu lüksle, şehir içinde bir şehir yarattınız. Siz ne hissediyorsunuz buradan Boğaz’a bakınca?
Dün postalları giydim, şapkayı taktım araziye girdim. İstanbul’la aynı manzaraya sahip olduğunu fark ettim. Çevreyi değiştirecek, devasa bir projeye imza attığım için kendimle gurur duydum. Kalbi olmuş burası İstanbul'un. Hemen geldim, pazarlamada çalışan arkadaşlara “Gidip gezin şantiyeyi” dedim. Birinci kattan Marmara’yı görüyorsunuz, arka bloktan İstanbul’u seyrediyorsunuz. Geceleri burası Las Vegas gibi ışıl ışıl olacak.
Orası çölün ortasında, burası deniz görecek. Gerçekten Avrupai bir şehir olacak. Metro ve metrobüse bağlanan yolu alta aldım ki yeşil doku daha çok görünsün. Bu bir anlamda sosyal sorumluluk projesidir. Avrupa’da eşi olmayan 2 bin 350 kişilik bir performans merkezi açtık.
Zorlu Center’ın konumuna diyecek yok. Burası Asya’ya mı daha yakın, Avrupa’ya mı?
Burası hem Asya'da, Hem Avrupa'da. Hudut gibi, Boğaziçi Köprüsü gibi. Karşıdan gelen 20 dakikada gelecek, arabayla, metrobüsle. Rahatlıkla içeri girecek, beş bin araçlık otoparkı var.
Broadway gibi olacak
Niye? Buradan para kazanmayacak mısınız?
Müteahhittim bile, "Ağabey niye bu kadar büyük bir yeri kültür alanına ayırdın?" dedi. Bu performans merkezi, bir iş adamının ticari olarak yapacağı bir iş değil. Bu benim hayalimdi. Tamamen kâr amaçlı çalışan insanın ismi anılmaz. Benim ismim bu projeyle anılacak.
Senin torunun gelip diyecek ki, “Helal olsun Zorlu Ailesi bunu yapmış.” Yeşil alanın, sanatın olduğu bir kompleks yapmak istiyorum, dedim ve o sözün arkasında duruyorum. Kimse konser için Viyana’ya gitmeyecek, sergi için yurtdışına çıkmayacak. Broadway gibi olacak burası. Yıllarca yurtdışına çıktığımda delirirdim, bizde niye böyle yerler yok diye. Açlık, sefalet içindeki ülkelerin devasa opera salonları var. Bu işi yapacak iş adamı benmişim. İstanbul’un güzelleştirecek bir semt yapıyorum burada.
Oğlunuz Emre Zorlu, penthouse’ların metrekaresinin 25 bin dolardan satıldığını açıkladı. Ne var bu evlerin içinde, yerlere altın mı döşediniz?
Bir iki tane var o evlerden. Müşterinin isteğine göre yapılacak onlar, müşteri isterse altında döşenecek! Yoksa metrekare fiyatlarımız 10 bin dolar ile 18 bin dolar arasında değişiyor.
Sizce bu projenin en lüks yanı nedir? Her şeyi bir arada sunması mı, yaşam standardı mı?
Aslında hepsi. Buranın başlı başına bir semt olması, yeşilliğiyle insana şehir dışında bir yerdeymiş hissini vermesidir. Buranın sakinleri, isterlerse hiç dışarı çıkmadan yaşamını sürdürebilecek. İhtiyacını giderebilecek her şey olacak çünkü burada. Buralarda insanlar bahçeye bakacak, bir mahalle yaşamını hissedecek.
Daha farklı tercihleri olan, daha görünmeden yaşamak isteyenler, kule evleri seçecek. Dört tane de kule var biliyorsunuz. Toplam 504 evimiz olacak. Dört bloğun biri otel, diğerleri rezidans olacak. 2012'de tamamen bitecek. Boğazın bitki örtüsünü kullanacağız, her yerde erguvanlar olacak
500 bin ton nikel rezervi bulduğunuzu duyuyoruz. Bizim anlayabileceğimiz ekonomik karşılığı nedir bu 'maden!'in.
Maden işine girdik. 4 yıldır çalışıyoruz, bize tahsis edilen yerlerde tespitlerimizi yaptık. Manisa Gördes’te ve Eskişehir’de çok zengin nikel madenleri bulduk. Manisa'da 500 bin ton kapa-siteli, 10 milyar dolar değerinde rezerv bulduk, Madencilik alanında da ülkemize katkıda bulunacağız. 10 bin ton kapasiteli nikel rafinerisi kuruyoruz. 2011'de yatırımına başlıyoruz.
2013'te üretime geçmiş olacak. Üretimin tamamı ihraç edilecek. Başlangıç için 250 milyon dolarlık, sonraki yıllarda da kapasitemizi 10 bin tona çıkararak 500 milyon dolarlık nikel ihracatı yapmayı planlıyoruz. Kapalı ve çevreye duyarlı bir sistemle yapılacak rafineri. Çevreye olan sorumluluğumuz doğrultusunda madencilik alanındaki çalışmalarımızı “kapalı sistem”le gerçekleştiriyoruz.
Enerji ve madende işler büyüyecek. Türkiye, Rusya ve İsrail’deki enerji işlerimizde iki milyar dolara yakın yatırım yaptık. Önümüzdeki günlerde Rusya'dakine start vereceğiz. İGDAŞ’ın özelleştirmesi ile ilgilenebiliriz. Büyüyoruz vallahi. Zorlu Enerji olarak, Ankara, Yalova, Bursa, Lüleburgaz ve Kayseri’de bulunan 5 doğalgaz santrali ile 7 hidrolik, 1 rüzgar, 1 jeotermal ve 1 motorin, toplam 15 santralde 738 MW’lık elektrik üretim kapasitesine sahibiz.
Moskova’da devam etmekte olan iki doğal gaz santralinin (170MW Tereshkova + 170MW Kojukhovo) devreye alma çalışmaları sürüyor. İsrail’de 1.050 MW kurulu güce sahip 4 doğalgaz santrallerinin finansman çalışmaları sürüyor.
Diğer işleriniz nasıl gidiyor?
Vestel, 2009 yılında, 2.1 milyar dolarlık ihracatla, Türkiye’nin en fazla ihracat yapan ikinci büyük firması oldu. Türkiye, LCD TV’de Avrupa’nın üretim üssü. Avrupa LCD pazarından aldığımız yüzde 15 payla 3. konumdayız. Dünyada da ilk 3 içinde yer almak için çalışıyoruz. 127 ülkeye ihracat yapıyoruz.
Angola, Kongo, Benin, Fildişi Kıyısı ve Tanzanya’ya ilk defa LCD TV ihracatı gerçekleştirdik. 2010’un ilk yarısında Rusya’daki TV fabrikasını yeniden açarak LCD üretimine yeniden başladık.
Kızım Şule’yle sorunum yok, torunumu gördüm
Hoşlanmadığınız lüks nedir? Oğlunuz Porcshe'ye mi biniyor, Ferrari'ye mi?
Benim en hoşlanmadığım şey gösteriştir. İnsan neyse onu yapması lazım, param, pulum var diye görgüsüzlük yapılmaz. Gösterişle öne çıkmak bana göre hoş değil.
Ahmet Bey, ekonomi röportajında bu soruya anlayış göstereceğinizi umuyorum. Kızınızla barıştınız mı, torununuzu gördünüz mü? Herkes gibi ben de merak ediyorum.
Torunumu tabii gördüm, görmez olur muyum? Kızım eve geldi, biz görüşüyoruz zaten. Bir kırgınlığım yok kızımla.
Sizi bugünlere taşıyan ilk büyük girişiminiz hangisiydi?
İlk büyük parayı empirme çarşaftan kazandım. İşi zamanında yapmak çok önemlidir. Bir keresinde Rize’den sipariş almışız. Malı götürüyorum çuvallar içinde, minibüsteyiz. Sene 1968. Of'a gelmeden yol çöktü. Geçmek mümkün değil, her yer çamur. Ama malları teslim etmek zorundayım, para alacağım, yeni sipariş alacağım. Baktım başka bir minibüsün şoförü ‘Rize Rize’ diye bağırıyor. Belime kadar çamura batıp, çöken yolun köşesinden kıyısından adamın yanına gittim, iyi bir pazarlık yaptım.
O çamurun içinde 15 çuvalı sırtlayıp minibüse taşıdık. Akşam olmuştu artık Rize'de millet dükkanları kapatmak üzereydi. Malları dağıttık birlikte çarşıda. Çuvalları iki hamalla birlikte taşıdım. Dükkan sahiplerine de karizmayı çizdirmemek için, “Ahmet Bey gelecek” diyordum. Çok zorluk çektik, bakmayın kolay olmuyor hiçbir şey. Sırtımızda mal taşıdık. Oradan dönerken Trabzon meydanında indim, ayakkabılar çamur içinde.
Adam beni arabaya almadı. Bir elimde Rize'den aldığım paranın olduğu çanta, bir elimde ayakkabılarım, çıplak ayakla taşların üzerine basa basa eve gittim. Şimdi anlıyorum ki ben çok disiplinli bir insanmışım. Kim ne düşünür, önemsemezdim.
3.5 milyar dolarlık Zorlu Center İstanbul’un en görkemli yapıları arasında yer alacak.
Allah bana yakışıklı bir vücut vermiş
Sizin hayatınızdaki en büyük lüks nedir?
İyi giyinmeyi, iyi yerde yemek yemeyi severim. Yılda iki kez alışveriş yaparım, yazlık ve kışlık. Bunlar da iki saat sürer. Ne beğendiysem hemen alırım. Çok şükür Allahım da bana güzel, fit, yakışıklı bir vücut vermiş. Kolay bulurum, iyi taşırım kıyafeti. Diktirmem bile, hazır konfeksiyon alırım. Marka merakım yoktur. Çok bilinen markaların çoğunu da ben ayırt edemem. Hoşuma gittiyse alırım, yakıştıysa en güzeli odur. Kravata para veririm ama.
Kendime seçtiğim ev dört oda bir salon
Zorlu Center’dan kendinize nasıl bir ev seçtiniz?
Kendime 340 metrekarelik dört oda bir salon ev seçtim. Merak ediyorsanız penthouse seçmedim. Denize bakıyor benimkisi, tarihi yarımada manzaralı. Buranın üst katları Karadeniz'i dahi görüyor. Burada her yerin manzarası var...
Boş zamanlarınızda televizyon izlemeyi sevdiğinizi biliyorum. Neleri izliyorsunuz?
Bu yıl çok dizi izlemiyorum. Vakit yok. Kelime oyunu var izlediğim, bir de açık oturumları izliyorum.
Avrupalı ailelerden çok talep var
AVM’lerdeki lüks markalar sizde yer bakıyorlarmış. Şimdiye kadar hangi markalar geldi?
Yeni bir konsept yapıyoruz. Ben hep yenilik yapmaktan hoşlandım, kimsenin peşinden gitmedim. Türkiye'de olmayan markalar da gelecek buraya. Çok ciddi talep var. Var olanları da farklı bir konseptle sunacağız. Aşağı yukarı yüzde 30'u satıldı. 10 bin dolardan, 18 bin dolara kadar çıkıyor metrekare fiyatları.
Avrupalı varlıklı ailelerden talep var. Halk hafta sonunda buraya rahatlıkla mesire yerine gitmiş gibi gelecek. Konser salonu da olacak, tiyatro salonu da, sineması da, AVM’si de. Ne yaptıysam öncü olmak istiyorum, bir yararım varsa mutlu oluyorum.
Liranın bu kadar değerlenmesi bende kuşku yaratıyor
Bu kadar para yatırdınız. Yeni bir kriz olur mu acaba endişesi taşıyor musunuz?
2008 krizinden dünya nasibini aldı. 2001'de alınan tedbirler sayesinde Türkiye çok büyük yara almadı. Şu anda çok iyi konumdayız. Ak Parti hükümetinin aldığı tedbirler, taviz vermeden mali disiplini sürdürmesi bizi diri tuttu. Deniyor ki, özel sektör çok borçlu. Sansasyon seviyoruz ya. Yahu kardeşim özel sektör bu ülkeyi ayağı kaldırdı, borç alıp yiyor mu, üstüne mi yatıyor? Yatırım yapıyor özel sektör.
TL değer kazanırken bile özel sektör ihracatını sürdürebiliyor. Demek ki, Türk sanayicisi güzel şeyler yapıyor. Bugün aylık 11 milyar dolar ihracat yapılıyor, bu mümkün müydü eskiden, düşünemezdik bile. Türkiye iyi yolda. Ben iş adamıyım, partilerle işim olmaz. Ama bakın başbakan her gün başka bir ülkede. Tatil için gitmiyor, Türkiye için, iş için gidiyor, çalışıyor. Dolarda devalüasyondan değil de TL'nin değer kazanmasından korkuyoruz.
Fazla değerlendi, koca ABD'nin parası değer kaybediyor, bizimkisi değer kazanıyor. Sorularım, kuşkularım var. Bu kadar değer kazanması dezavantaj, bunlar bir oyun. Ve bu oyuna karşı artık tedbir almak gerekiyor.
© Tüm hakları saklıdır.