Emrah AKIN
Direktör, KPMG
[email protected]
10. Kalkınma Planı Cumartesi günü Resmi Gazete’de yayımlandı. Plan, Türkiye’nin 2014-2018 dönemini kapsıyor. 2023 hedefleri doğrultusunda çok önemli bir kilometre taşı olarak lanse edilen 10. Kalkınma Planı kendisini şu ifadelerle tanıtıyor; “Onuncu Kalkınma Planı; yüksek, istikrarlı ve kapsayıcı ekonomik büyümenin yanı sıra hukukun üstünlüğü, bilgi toplumu, uluslararası rekabet gücü, insani gelişmişlik, çevrenin korunması ve kaynakların sürdürülebilir kullanımı gibi unsurları kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. Planda, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma süreci bütüncül ve çok boyutlu bir bakış açısıyla ele alınmış, insan odaklı kalkınma anlayışı çerçevesinde katılımcı bir yaklaşım benimsenmiştir.” Türkiye’nin 1960’lı yıllarda başlayan Planlı Kalkınma serüveninin en son halkası olan 10. Planı da “kalkınmanın sürdürülebilirliğini merkeze alan” bir anlayışla hazırlanmış. Sosyal ve ekonomik her alana temas eden Plan’ı, gelecek dört yılın kalkınma yol haritası, olarak sürekli göz önünde tutmak oldukça önemli. “Nitelikli İnsan, Güçlü Toplum / Yenilikçi Üretim, İstikrarlı Yüksek Büyüme / Yaşanabilir Mekânlar, Sürdürülebilir Çevre / Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği” başlıkları etrafında şekillenen Plan’ın vergi ve maliye politikası alanlarında da iddialı hedefleri var. 2014-2018 dönemine ait oldukça geniş bir yol haritası ile karşı karşıyayız, Plan başlıkların her birisi oldukça önemli; ancak ilerleyen satırlarda Plan’ın sadece vergisel perspektifinde kısa bir ufuk turu yapacağız.
Plan, makroekonomik istikrarın korunması ve sürdürülmesinin Plan hedeflerine ulaşma açısında ön şart olduğuna vurgu yapıyor ve ekliyor “bu dönemde, kamu gelir ve harcamalarında kalitenin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılacak”. Bu çalışmalar yapılırken odak nokta, kamu harcamalarının toplam hasıla içerisindeki payının artırılmamasına ve böylelikle kamunun özel sektörü dışlayıcı etkisinin en aza indirilmesine dikkat edilmesi olacak. Özetle 10. Plan, kamunun ekonomik aktivite içindeki belirleyiciliğinin azaltılmasına devam edileceğine vurgu yapıyor. Bu yaklaşım “kamu-özel işbirliği” projeleri konusundaki eğilimler hakkında soru işareti yaratacak gibi görünüyor.
Plan “verginin tabana yayılması” konusunu da önemli bir “gelir artırıcı politika” olarak gündeminde tutuyor. Bu çalışmalarla oluşturulacak mali alanın, yeni politikaların uygulanmasına imkân tanıyacağı Plan’da vurgulanan önemli konulardan.
2014-2018 döneminde vergi politikalarının, “tasarruf oranlarını artırmak” için uygun makroekonomik koşulların yaratılması için önemli bir araç olarak kullanılacağını da öngörmek gerekli. Plan’daki ifadeyle “…vergi politikalarının belirlenmesinde tasarrufların artırılması amacı da gözetilecek.”Plan’ın bu amaç için kullanacağı muhtemel araçlar ise tasarrufların vadesinin uzatılmasının özendirilmesi ve vergi ve kredi maliyetlerinin farklılaştırılması yoluyla üretken olmayan yatırımların cazibesinin azaltılması ve tasarrufların üretken alanlardaki yatırımlara yönlendirilmesi olarak dikkat çekiyor.
Plan’da 2006-2008 döneminde ortalama %32,5 olan -özelleştirme hariç- genel devlet gelirlerinin GSYH’ya oranının artarak 2009’da % 34,2’ye ve 2012’de ise %37,3’e yükseldiği de vurgulanmış. Plan öncesi dönem için önemli bir diğer parametre de “toplam vergi yükünün” 2009’da %24,7; 2012’de ise %27,6 seviyesinde gerçekleşmesi. Bu yükün OECD ülkelerine kıyasla çok yüksek olduğunu söylemek zor; ancak bu yük içindeki “doğrudan-dolaylı vergi gelirleri” arasındaki dengesizliğin bu Plan döneminde masaya yatırılması önemli bir nokta. Zaten, Plan’da vergi yükünün azaltılmasından değil; “vergi yükünün adil dağılımının sağlanmasından” ve yükün GSYH’ya oranla ortalama %28,6 seviyesine gerçekleştirilmesinden söz ediliyor.
Maliye politikaları cephesinden 2014-2018 döneminin temel “vergisel politika ve eğilimlerini” ise aşağıdaki gibi sıralayabiliriz. Bu dönemde;
· Vergiye gönüllü uyum artırılacak ve kayıt dışı ekonominin azaltılmasıyla sağlanacak ilave kaynaklar, “işlem vergilerinin düşürülmesi” başta olmak üzere üretim ve istihdamı teşvik ederek büyümeye katkı sağlayacak şekilde değerlendirilecek.
· Vergi tabanı genişletilecek. Bu yolla vergilemenin daha adil olması ve mali fonksiyonunu yerine getirmesi sağlanacak.
· Vergi politikası, üretim faktörlerinin etkin dağılımını sağlamaya yönelik olarak kullanılacak.
· Temel vergi mevzuatının sade ve uyum sağlanabilir hale getirilmesi için mevzuat yeniden yazılacak.
· Elektronik ticarette vergi kaybının önlenmesine yönelik gerekli hukuki ve idari düzenlemeler hayata geçirilecek.
· Kayıt dışılıkla mücadelede, kurumlar arası koordinasyon ve veri paylaşımı artırılacak. Önleyici ve risk odaklı denetim anlayışıyla idarelerin personel ve teknolojik altyapısı güçlendirilecek.
· Yerel yönetimlerin öz gelirleri artırılacak. Bu sayede yerel yönetimlerin mali imkânları güçlendirilecek. Kentsel rantlar da bu kapsamda değerlendirilecek.
10. Plan’ın önemli Programlarından birisi de “Kamu Gelirlerinin Kalitesinin Artırılması Programı”. 10. Plan’da Program’ın amacı, gelir mevzuatının oluşturulmasından, gelirlerin toplanmasına ve kamuoyunun bilgilendirilmesine kadar olan tüm sürecin kalitesinin artırılması olarak vurgulandıktan sonra Program’ın hedefleri aşağıdaki gibi sıralanmış.
· Vergilemede hizmet sunumu kalitesinin artırılması,
· Kamu gelirlerinin sağlıklı ve sürekli kaynaklardan elde edilmesi,
· Belediye ve il özel idarelerinin sermaye gelirleri hariç öz gelirlerinin Plan dönemi sonunda GSYH’ya oran olarak %1,7’ye çıkarılması,
· Vergi tabanının adil ve öngörülebilir bir şekilde genişletilmesi sayesinde vergi yükünün Plan dönemi sonunda GSYH’ya oran olarak 0,6 puan yükseltilmesi.
Bu hedeflere bakarak, 2014-2018 arasındaki dönemde vergisel politika ve uygulamalarda ne gibi değişiklikler gözlemleyebileceğimizi Plan’ın satır aralarından özetleyelim;
· Vergi idaresi tarafından etkin olmadıkları düşünülen “istisna, muafiyet ve indirimler” nedeniyle oluşan vergi harcamalarının azaltılması için bazı düzenlemelerin kaldırılması veya revize edilmesi gündeme gelecektir. Bu yolda ilk ve büyük adım yakın zamanda TBMM’ye sevk edilen Gelir Vergisi Kanun tasarısı ile atılmış gibi görünüyor.
· Bu arada, sisteme Plan’ın hedeflerine uyumlu yeni istisna, muafiyet ve indirimler de dâhil edilebilir. Bunu özellikle tasarrufların arttırılması ve istihdam konularında gözlemlemek mümkün olabilir.
· Tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi, vergi harcamaları konusunda kamuoyu daha düzenli ve ayrıntılı olarak bilgilendirilecek. Bu bağlamda, mükellef hizmetlerinin de etkinleştirilmesi yine önemli bir başlık olarak gündemde olacaktır.
· Vergi otoriteleri ile diğer kamu kurum ve kuruluşları arasındaki bilgi paylaşımının güçlendirilmesi ve bu yolla etkin bir kontrol mekanizması kurulması çalışmaları hız kazanacak. Bunun yanı sıra yabancı vergi idareleriyle işbirliğinin bu dönemde artırılması çalışmalarının hız kazanacağını da söylemek gerekli.
· Daha katılımcı bir yöntemle yazılacak yeni vergi mevzuatının daha sade ve öngörülebilir olmasına gayret edilecek. Mevzuatın sadeleştirilmesi bakımından Gelir Vergisi Kanun Tasarısı ve Vergi Usul Kanunu konusundaki çalışmaları örnek vermek mümkün; ancak mevzuat yazımında tüm tarafların “katılımcılığına” imkân veren bir yapı konusunda biraz daha gayret gerekiyor.
Ekonomik alandaki karar vericilerin orta ve uzun vadeli tüm varsayım ve projeleri için 10. Plan’ı göz önünde tutmaları oldukça önemli. Sosyal ve ekonomik anlamda gelecek beş yılın bir nevi “kullanma kılavuzu” olarak niteleyebileceğimiz 10. Plan’ın özellikle özel sektör yöneticilerinin çekmecelerinde değişmez bir yer edinmesi gerekiyor.
Twitter: @AKIN_EMRAH