Gündem

10 gazeteden 18 köşe yazarı Türkiye gündemi için ne dedi?

10 gazeteden 18 köşe yazarı Türkiye gündeminde öne çıkan siyasi, ekonomik gelişmeleri ve dünyada yankı bulan gelişmeleri köşelerine taşıdı

26 Haziran 2013 12:06

Gezi Parkı direnişi ve çözüm süreci, Avrupa Birliği ile müzakere süreci, Akil İnsanlar Heyeti toplantısı, Alevi açılım, ekonomik gelişmeler ve dünyada yaşananlar köşe yazılarına yansıdı.

Vatan'dan Ruşen Çakır; Sabah'tan Nazlı Ilıcak, Hasan Celal Güzel; Yeni Şafak'tan Ali Bayramoğlu, Hilal Kaplan; Star'dan Sibel Erarslan, Beril Dedeoğlu; Zaman'dan Joost Lagendijk; Hürriyet'ten Mehmet Yılmaz, Taha Akyol; Akşam'dan Tuğçe Tatari, Deniz Ülke Arıboğan; Milliyet'ten Güngör Uras, Meral Tamer, Sami Kohen; Radikal'den Eyüp Can, Deniz Zeyrek ve Taraf'tan Lale Kemal'in yazıları şöyle:

 

Çözüm süreci ve Gezi Parkı direnişi

 

Ruşen Çakır – Vatan

Kürtler Gezi direnişinin neresinde?

Kürt hareketinin tutukluğunun nedeni, herkes gibi onların da tam olarak ne yaşandığını anlayamamaları, sürecin nasıl gelişeceğini kestirememeleri ve bütün bunların çözüm sürecine olumsuz etkisi olacağından endişelenmeleriydi. Bu arada sürece angaje görünen bazı isimlerin başından itibaren Gezi direnişini “çözüm sürecine yönelik, dış ayakları da olan organize bir komplo” olarak göstermelerinin de etkisi oldu.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Nazlı Ilıcak - Sabah

Bu gazeteciler provakatör mü?

YouTube'da yayınlanan tweetler arasında iftiraya dayalı kışkırtıcı olanlar vardı.

Onları, yazıma dahil etmedim. Ama yukarıda ismini verdiğim çok sayıda gazeteciye bu yazdıklarından dolayı neden provokatör damgası vuruldu? Muhalefet etmek, eylemlerin iktidarı yıpratacağını düşünmek ve söylemek, provokatörlük mü?

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Ali Bayramoğlu – Yeni Şafak

Kürt meselesi demokrasi için 'can simidi' olmaya ilerlerken…

Kürt sorununun kalıcı çözümü şüphe yok ki, yeni 'siyasi kod sistemi' ve yeni bir siyasi yapılanma gerektiriyor. Bu, elbet Kürtlerin taleplerine yanıt verecek, ancak o oranda ülke bütünlüğünü pekiştirecek sistem olmalı. Kültürel farklılıkların kabulü, kendi varlıklarını işleyebilme imkanları, kendi yaşam alanlarıyla ilgili karar mekanizmalarında yer alabilmeleri yanında, kültürel ve toplumsal çoğulculuğu devreye sokabilecek bir sistemden söz ediyoruz.

Böyle bir sistem sadece hem 'Kürt sorununda çözüm gereklerini', aynı zamanda Gezi olaylarının işaret ettiği 'katılımcı demokrasi ihtiyaçları'nı tatmin edecektir.

Ve bunun tek bir yolu bulunuyor:

Anayasa…

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Mehmet Yılmaz – Hürriyet

Sorun da bu: Kimse görmemiş!

Polisin aşırı şiddet kullanması, talimatları hiçe sayarak gaz bombalarını kapalı alanlara atması, gaz fişeklerini atarken hedef gözetmesi, TOMA’ları birer kimyasal savaş silahına dönüştürmesi, talimatlara aykırı olarak plastik mermileri hedef gözeterek atması Başbakan tarafından “Taksim’de destan yazmak” olarak nitelendirildi.

Bundan sonra bilin ki Türkiye’de polisin aşırı şiddet kullanmasının önünde hiçbir engel kalmadı.
Başbakan, bu sözleriyle, halkına uygulanan şiddeti oturup zevkle izleyen malum liderlerden biri haline gelmiş bulunuyor.

Böyle olaylarda artık ne polisi, ne amirlerini suçlayın! Ne valiyi, ne de içişleri bakanını!

Önceki günden itibaren halka uygulanacak aşırı şiddetin tek sorumlusu Başbakan’dan başkası değildir!

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Tuğçe Tatari – Akşam

Ben, Ethem Sarısülük’ün annesiyim!

Düşünceleri yüzünden tutuklu yargılanan onlarca aydınımız varken bir gencin ölümüne sebep olmuş polis memurunun tutuksuz yargılanması, sadece vicdanlarımızda açılan yarayı daha da derinleştirmeye yarar!

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Lale Kemal – Taraf

Kreşdaşlarınız dağa kaldırılıyordu...

Yaşam tarzınıza karışıldığına, o çok özlediğim reformist yapısından uzaklaşan iktidarın, artık dayatma politikası izlediğine vurgu yaparak, sizin fikirlerinizi Meclis’te yansıtacak bir muhalefet yokluğunda yalnızlaşarak, demokratik bir hak olan protesto eylemine giriştiniz, darbecilerden medet ummadınız (Dertleri, demokratik eylemleri sabote etmek olan vandalları bu grubun dışında tutuyorum).

Ama ben de siz eylemcilere şu hatırlatmayı yapıyor ve Kürt sorununa duyarsız kaldığınız için sizleri şiddetle eleştiriyorum:

Sizin kreşdaşlarınız, ya da okuldaşlarınız güvenlik güçleriyle çatışmalarda yetiştirilmek üzere dağa kaldırılıyordu, çoğu yoksul ailelerden gelen acemi erler, terörle mücadelede asla yapılmayacak bir uygulamayla PKK ile mücadelede savaş alanına sürülüyordu, çoğu Kürt olmak üzere Türkiye vatandaşı aydın binlerce insan faili meçhul cinayetlerle yok oldu gitti, terör için giden 1 trilyon dolar ile tüm Türkiye uçardı.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Deniz Ülke Arıboğan – Akşam

Akil Heyet görevi tamamlandı

Murat Belge hocanın Akil Heyet’in görev süresinin bitiminden 3 hafta, Gezi olaylarının başlamasından da 25 gün sonra gelen istifası, kendisini demokrat, kalanları da Hükümet’in Gezi tutumunu destekleyen yandaş konumuna soktu ya!  Ne desem bilmem. “Başbakan bana hakaret etti gibi algıladım” demiş hoca. Sevgili hocam, 2 aydır her taraftan üzerimize hakaretler, saldırılar yağarken, sırf bir ideal uğruna, ülkemize barış, huzur gelsin diye bu göreve devam etmiyor muyduk? Bir tek gencimizin daha toprağa düşmemesi için dağ bayır gezmiyor muyduk? Sadece bir tek kişinin hakareti mi sizi idealinizden döndürdü? Biz o bir tek kişi için mi katlandık bunca eziyete? Neyse, ben bu görevi o bir tek kişi için yapmadığımdan aynı noktada durmaya devam ediyorum. Duran adam eylemini çok sevmiştim zaten!

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Akil İnsanlar Heyeti

 

Hilal Kaplan – Yeni Şafak

Murat Belge’nin ‘akillik’ten istifası

Kelimenin her anlamıyla hayatî olan bu meselenin çözümü noktasında, geçen sene 7 Şubat'ta tam da bu sebepten ötürü Yüce Divan'la tehdit edilmiş bir Başbakan, daha önceki hükümetlerin HİÇBİRİNİN almadığı riski alarak, elini değil gövdesini taşın altına koymuşken, üstelik tarafların herhangi biri henüz yoldan dönmemişken, 'Ben bu işte yokum' oyunbozanlığını bir aydına yakıştıramadım.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Sibel Erarslan – Star

Bugün Dolmabahçe’de ne konuşulacak?

Hepimiz, çözüm süreci masasının etrafındayız. Çözümü siyasetin dışındaki vesayet güçlerinde değil, muhtemel tüm risk ve hasarlarına karşın birlikte üreteceğimiz, konuşmaya ve işitmeye dayalı yeni siyaset diliyle, birlikte var edeceğiz.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Alevi açılımı

 

Taha Akyol - Hürriyet

Alevi açılımı

Alevilerin değerleri, simgeleri, ibadetleri, hayat tarzları konusunda çok özenli bir dil kullanmak gerekir.
Sayın Faruk Çelik, Alevilerin en radikallerinden en sûfi olanlarına kadar geniş bir yelpazeyle konuşmuştu; kelimeleri nasıl özenle seçtiğini bizzat görmüştüm. Bu özen ona karşı sıcaklık yarattı, onun da diyalog kurmasını kolaylaştırdı.

İlahiyatçı Dr. Necdet Subaşı da aynı özenli dille konuşmuş; dahası, Alevi İslam’ın terminolojisini de kullanarak duygudaşlık yaratmayı başarmıştı.

Bu konuda herkesten fazla özenli olması gereken Sayın Başbakan’dır, fakat maalesef üslubu özenli olmadığı gibi Alevilerde tepki yaratan konuşmaları da var.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Hasan Celal Güzel - Sabah

Aleviler bizim canımız

Alevîlik, İslâmiyetin dışında ayrı bir din değildir. Hep söylendiği gibi ayrı bir mezhep de değildir.

Köklerinde bazı benzerlikler de olsa Alevîlik, Şiîlik'ten tamamen farklıdır. Şiî mezhebinin katı kuralları ile Alevîliğin hiçbir ilgisi yoktur. Alevîlik, bir 'yol', bir 'tarîk'tir.

Bu sebepledir ki Alevîlik, Bektaşi Tarikatı ile birlikte gelişmiştir. Ahmet Yesevî'nin (k.s.) Horasan Erleri'nden Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri, Alevî canlarımızın rehberi olmuştur. Alevî deyişiyle, 'Mürşit' Hz. Muhammed (s.a.v.), 'Pîr' Hz. Ali (k.v.), 'Rehber' ise Hacı Bektaşı Velî (k.s.)'dir. Alevîler, elbette câmiye karşı değildir. Cemevi, câmiye alternatif ola- rak görülmez. Cemevi, bir dergâh gibidir.

Esasen Cem, bir zikirdir. Alevî canlarımız, Cem Ayini'nde Allah, Muhammed, Ali ve ehlibeyti zikrederler.
Hep bir ağızdan 'Allah, Allah' derler. 'Ali bizim Şâhımız, Miraç'taki Muhammed O bizim padişahımız; Lâ ilâhe illallah, Muhammeden Resulullah' diyerek zikrederler.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Ekonomi

 

Güngör Uras – Milliyet

Altın düşüyor, faiz çıkıyor, Ayşe Hanım Teyze ne yapsın?

Ayşe Hanım Teyzem, “Ortalık karıştı. Dolar ve faiz yükselecekmiş. Altın fiyatı düşüyor. Döviz ve faizin fiyatı artınca enflasyon da tırmanışa geçer. Çok şeyin fiyatı artar. Bu durumda ben ne yapayım?” diye soruyor.

Ayşe Hanım Teyzem’e dedim ki, “Dışarıda da, içeride de taşlar yerinden oynadı. Denizler dalgalanıyor. Dalga dinmeden denize giren boğulur. Hele sizin gibi küçük tasarruf sahibinin bu kargaşada yapabileceği pek bir şey yok. Kaderinize razı olup, ortalığın yatışmasını bekleyeceksiniz.”

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Meral Tamer – Milliyet

TÜSİAD’dan Cizre’ye barış sürecine gövde gösterisi

Ümit Hanım Zirve’deki kısa konuşmasında ise 10 senedir Güneydoğu’dan daha fazla mal aldıklarını, kadın istihdamına katkı sağlayabilecek şekilde mal almaya özen gösterdiklerini anlattı. Boyner’in de vurguladığı gibi “ekonominin gelişmesi terörü bitirir” demekle olmuyor; daha fazla barış ve daha fazla demokrasi, ekonominin gelişmesi için en iyi teşvik.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Eyüp Can – Radikal

TÜSİAD Cizre’de kime destek verdi?

TÜSİAD yıllarca ‘İstanbul Patronlar Kulübü’ olmakla suçlandı. SİAD’lar aracılığıyla Anadolu sermayesi ile bağını güçlendirmeye çalıştı ama “İstanbul sermayesinin çıkarlarını savunuyor” eleştirilerinden kurtulamadı. Hem de onca kritik rapor yayımlamasına rağmen. 

Şimdi bu hayli çalkantılı dönemde biraz gecikmiş de olsa bizzat Cizre’ye giderek hem çözüm sürecine destek verdi hem de ekonomi ile demokrasi arasındaki bağa vurgu yaptı. Gezi sürecini kötü yöneten hükümetle karşı karşıya gelmek yerine daha fazla demokrasi talebiyle çözüm sürecinde buluştu. Bu yüzden Yılmaz diplomatik bir dille “Her iki konuyu da aynı başlık altında değerlendiriyoruz” dedi. 

Yılmaz’ın “Çözüme yatırım yapmak için buradayız” sözü önemli... Çünkü bu söz hem hükümetin çözüm politikasına hem de Gezi Parkı protestocularının daha fazla demokrasi talebine destek. Çünkü Gezi protestoları ile çözüm süreci birbirinin karşıtı değil, aksine tamamlayıcısı.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Türkiye - Avrupa Birliği ilişkileri

 

Deniz Zeyrek – Radikal

AB kararı başarı değil

Merkel, 22. faslın açılmasını kabul etti. Buna karşın, AK Parti hükümetinin tavrına karşı olumsuz bir tavır ortaya konulmasını istedi. Diplomatik pazarlıklar sonunda ‘orta yol’ denilebilecek bir metinle karar çıktı ve AB Konseyi 22. faslı açma kararı aldığını duyurdu. Kararda, aynı zamanda fasıl açma prosedürünün tamamlanması için toplanması gereken Türkiye - AB Hükümetlerarası Konferansı’nın Türkiye hakkındaki ‘İlerleme Raporu’ açıklandıktan sonra toplanacağı ilan edildi. Buna göre AB Genel İşler Konseyi ilerleme raporu yayımlandıktan sonra konuyla ilgili görüşmeler yapacak ve açılışla ilgili genel tavrını ve Hükümetlerarası Konferans’ın tarihini belirleyecek. İlerleme Raporu, ekim ayında açıklandığından bu işlemlerin üç aydan önce tamamlanması mümkün görünmüyor. Bu da haziranda açılması planlanan faslın, Almanya ve AB ile yaşanan Gezi gerilimi nedeniyle en az 3 ay geç açılacağını ortaya koyuyor.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Beril Dedeoğlu – Star

Türkiye-AB: Müzmin nişanlılık

Gelinen aşamaya bakılırsa, esas konu siyasi irade eksikliği. Hem Türkiye hem de AB bu üyeliği istiyor mu, istemiyor mu? Kararsızlığı zaman yayma lüksü her iki taraf için de artık pek bulunmuyor. Bu konuda karar verirken de Merkel gibi Türkiye üzerinden Fransa ile pazarlık yapan, seçimlerde oy kaygısına düşen liderlere değil genel kamuoyu eğilimlerine bakmak ve toplumu ikna etmek gerekiyor. Bir de artık nikah tarihi alınsa iyi olacak tabi.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Joost Lagendijk – Zaman

Türkiye’nin dostları

Özellikle Türkiye’nin gerçek dostları, hükümeti, durumu tümden yanlış yönetmesi sebebiyle kuvvetle eleştirmeli ve Türkiye’nin liderlerine, işe yaramaz ve modası geçmiş komplo teorilerinin, ülkenin dünyadaki itibarına zarar verdiğini söylemeli.

Diğer yandan, aynı dostlar, Türkiye’nin Avrupa’ya ait olmadığının nihayet gözler önüne serilmesi gerekçesiyle (“Biz size hep demiştik”), AB’ye üyelik müzakerelerinin durmasını isteyen Avrupalı sözde uzmanların kolaycı ve öngörülebilir çıkarsamalarına da karşı durmalı.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

Dünyadan

 

Sami Kohen – Milliyet

Brezilya örneği

Esasen bu tür halk hareketlerinin dalga dalga dünyanın çeşitli yerlerine yayılması, çağımızın en önemli olaylarından biri...

Bütün mesele bu hareketlerin ne sonuç vereceği veya nasıl sonuçlanacağıdır. Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff’in söyledikleri ve aldığı kararlar, gerçekçiliğin ve sağduyunun bir örneğini veriyor.

Yazının tamamı için tıklayınız