Gündem
BBC Türkçe

10 Ekim Ankara Gar saldırısı: Dava sürecinde neler yaşandı?

Ankara'da 10 Ekim 2015 günü düzenlenen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi'ni hedef alan ve 100 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan çifte intihar saldırısıyla ilgili davada son aşamaya gelindi. 36 sanıklı davada kararın bu hafta çıkması bekleniyor.

31 Temmuz 2018 15:05

Türkiye tarihinin en kanlı intihar saldırısı olan 10 Ekim 2015'teki Ankara saldırısıyla ilgili davada bu hafta içinde karar çıkması bekleniyor.

Bugün Ankara'da başlayacak olan duruşmalarda, sanıkların savcının 12 Haziran'da açıkladığı esas hakkındaki görüşüne karşı son savunmalarını yapmaları öngörülüyor.

Müşteki avukatları, son savunmaların tamamlanmasının ardından kararın açıklanmasının beklendiğini söylüyor.

Ekim 2015'teki saldırının ardından açılan soruşturma ve davanın seyrini 4 başlıkta inceledik:

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) çağrısıyla 10 Ekim 2015 Cumartesi günü Ankara'da Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi'nin düzenlenmesi planlandı.

Bu miting için başka sivil toplum kuruluşları da katılım çağrısı yaparken, aralarında Tarık Akan, Rutkay Aziz ve Bilgesu Erenus'un da bulunduğu sanatçılar da destek verdiklerini açıkladı.

Mitinge ayrıca Emekçi Hareket Partisi (EHP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Emek Partisi (EMEP), Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Hacı Bektaş Kültür Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Halkevleri ve Haziran Hareketi de katılacağını açıkladı.

Mitingden kısa bir süre önce düzenlenen basın toplantısında DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, "13 yıllık AKP politikalarından mağdur olan herkes o gün Ankara'da olacak" dedi.

Miting için gelen katılımcıların sabah saat 10:00'da Ankara Tren Garı önünde buluşması ve buradan Sıhhiye Meydanı'na yürümesi planlanıyordu.

Kortejin önünde mitingi düzenleyen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ortak imzalı üzerinde "Savaşa inat, barış hemen şimdi. Emek, barış ve demokrasi" yazılı bir pankart yer alıyordu.

Ancak katılımcıların toplanmaya ve kalabalığın artmaya başladığı sırada saat 10:04'te peşpeşe iki patlama meydana geldi.

İki kişi tarafından eşzamanlı düzenlenen bu intihar saldırılarında 100 kişi yaşamını yitirirken, 391 kişi de yaralandı. Bu olay, Türkiye tarihinin en kanlı intihar saldırısı olarak kayıtlara geçti.

Olayla ilgili açılan davanın iddianamesinde canlı bombaların 1990 doğumlu Yunus Emre Alagöz ile açık kimliği tespit edilemeyen Suriye uyruklu kişi olduğu belirtildi.

Yunus Emre Alagöz'ün 1995 doğumlu erkek kardeşi Abdurrahman Alagöz'ün de Temmuz 2015'te Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde 34 kişinin yaşamını yitirdiği, 100'den fazla kişinin yaralandığı intihar saldırısını gerçekleştiren kişi olduğu açıklandı.

Saldırının ardından 3 gün ulusal yas ilan edildi.

Saldırıyla ilgili 20'si tutuklu 36 kişi hakkında dava açıldı.

Bu dava, Ankara Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde Kasım 2016'da görülmeye başlandı.

Davanın savcısı Adnan Gümüş, 12 Haziran 2018'deki duruşmada 55 sayfalık esas hakkındaki görüşünü açıkladı.

Gümüş, görüşünde "acımasız" ve "vahşi" olarak nitelendirdiği bu saldırının Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adına gerçekleştirildiğini belirtti.

Sanıklardan Abdülmubtalip Demir, Talha Güneş, Metin Akaltın, Yakub Şahin, Hakan Şahin, Halil İbrahim Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz ve Hüseyin Tunç hakkında "100 kişiyi kasten öldürme" suçlamasından 100'er kez; "anayasal düzeni ihlal" suçundan ise 1'er kez olmak üzere toplamda 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.

Aynı sanıklar için ayrıca 20'si çocuk 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçundan da ayrı ayrı 11 bin 730'ar yıl hapis cezası talep edildi.

İddianamede patlayıcı yapımında kullanılan malzemeleri Ankara'ya getirmekle suçlanan bu isimlerden Demir, Akaltın, Yakıp Şahin ve Tunç hakkında ayrıca "örgüt faaliyeti çerçevesinde izinsiz tehlikeli madde bulundurmak, nakletmek" suçundan 24'er yıla kadar hapis cezası istendi.

Sanık Erman Ekici hakkında "DEAŞ (IŞİD) silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan istenen hapis cezası ise 22 yıl 6 ay.

Gümüş, firari sanıklar İlhami Balı, Savaş Yıldız, Edremit Türe, Deniz Büyükçelebi, Yakup Selağzı, Kasım Dere, Nusret Yılmaz, Mustafa Delibaşlar, Walentina Slobodjanjuk, Muhammet Zana Alkan, Ömer Deniz Dündar, Cebrail Kaya, Ahmet Güneş, Kenan Kutval, Bayram Yıldız ve Hasan Hüseyin Uğur hakkındaki davaların ayrılmasını ve yargılama sırasında ölen sanık Mehmet Kadir Cabael hakkında açılan davanın ise düşürülmesini talep etti.

İddianamede, saldırı talimatının IŞİD yöneticisi ve Türkiye sorumlusu olarak tanımlanan İlhami Balı tarafından verildiği belirtildi.

İddianamede saldırıyla ilgili ayrıntıların ise IŞİD'in Gaziantep Emiri Yunus Durmaz tarafından planlandığı belirtildi. Ayrıca bazı malzemelerin de Gaziantep'ten sevk edildiği vurgulandı.

Durmaz, Mayıs 2016'da Gaziantep'te bir eve düzenlenen operasyon sırasında üzerindeki intihar yeleğini patlatarak öldü.

Sanıklar, duruşmalarda yaptıkları savunmalarda haklarında iddiaları reddetti.

Talha Güneş, Şubat 2017'de yaptığı savunmasında mahkemenin adaleti sağlamayacağına inandığını söyledi.

Güneş, herhangi bir suça ortak olmadığını belirterek, IŞİD'le bağlantısı olduğu iddialarını da reddetti.

Güneş ile aynı evde yaklanan Abdülmubtalip Demir de IŞİD'le bağlantısı olmadığını belirtti. Demir, "Ben onların fikirlerini benimsemiş olsaydım burada değil, Suriye'de olurdum. Başına 600 bin lira ödül konulan bir adam olarak burada kalmazdım" dedi.

Demir'in savunması sırasında sarf ettiği bazı sözler mahkeme salonunda tansiyonun yükselmesine neden oldu.

Demir'in savunma hakkı sınırlarını aşarak, iddianame düzenleyen cumhuriyet savcısı, müştekiler ve müşteki avukatlarına yönelik hakaret ve tehdit içeren ifadeleri nedeniyle cumhuriyet başsavcılığına müzekkere yazılmasına karar verildi.

Diğer sanıklar da savunmalarında IŞİD ile bağlantılı olmadıkları ve saldırıyla bir ilgileri bulunmadığına dair ifade verdi.

Davanın Şubat 2017'de görülen duruşmalarında söz alan müştekiler, sanıkların yanı sıra ihmali olduğu gerekçesiyle kamu çalışanlarının da cezalandırılmasını istedi.

Saldırıda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik'in babası Erdoğan Tedik, olay yerine ambulansların geç geldiğini ve gösteri alanına girişlerde güvenlik önemlerinin az olduğunu anlattı.

Tedik, "İlk kez bir eylem alanına bu kadar rahat girdik. Bir tek polis yoktu. İhmali olan Ankara valisi, Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanı ve katillerden şikayetçiyim. Yakalanamayan 15 IŞİD'çi katilin de yakalanmasını istiyoruz" dedi.

Diğer kurban aileleri de gerekli önlemleri almayan kamu görevlilerinden şikayetçi olduklarını söyledi.

10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği de yaptığı açıklamalarda, kamusal görevlerini yerine getirmeyen kamu görevlileri de dahil olmak üzere tüm sorumluların yargılanması çağrısı yaptı.

Dernek, "O gün o alanda katliamcıların binlerce kilometreden gelmesine göz yuman, katliam anında gerekli sağlık desteğini sundurmayan, ambulans göndermeyen, gelen ambulansı bekleten, bir nefesin can kurtardığı yerde biber gazı sıkıp ilk yardım ve müdahaleyi engelleyen ve diğer tüm kamusal sorumluları bu katliamdaki ihmal ve kasıtları nedeniyle hesap vermelidir" dedi.

Ancak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kamu görevlileri hakkında yapılan suç duyurularını iki kez işleme koymama kararı aldı.

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da patlamanın meydana geldiği yerin miting alanı değil, miting alanına giden yol olduğu için Ankara Garı'nın önünde güvenlik kontrolü bulunmadığını söyledi.

Davutoğlu, "Herhangi bir eksiklik, zaaf söz konusuysa kesinlikle giderilmesi için gerekli tedbirleri alır, ihmal varsa gerekli adımları atarız" dedi.

Dönemin İçişleri bakanı Selami Altınok da herhangi bir güvenlik zaafiyeti olduğunu düşünmediğini ifade etti.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir