23 Ekim 2015 18:55
1 Kasım'a sayılı günler kala, AKP'nin HDP'ye kaybettiği oyları alıp alamayacağı seçimin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki önde gelen gündem maddelerinden biri olarak öne çıkıyor. Cumhuriyet yazarı Murat Sabuncu, Doğu Anadolu'da Van, Erzurum, Tunceli, Ağrı ve Hakkâri'ye giderek, sokağın nabzını tuttu. Seçmenlerle 1 Kasım'ı konuştu.
Sabuncu, "Acılar, endişeler döküldü kelimelere. Gözlerdeki mutsuzluğu, cümlelerdeki umutsuzluğu gördüm. Kısaca söyle neye şahit oldun derseniz şunu söylerim: Buralarda seçim değil yas havası var" dedi.
Murat Sabuncu'nun Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (23 Ekim 2015) nüshasında yayımlanan izlenimleri şöyle:
Ağrı’dan 2 saatlik bir yolculukla yoğun bir yağmur altında giriyoruz şehre. Sağımızda uçsuz bucaksız Van Gölü... Buraya ilk gelişim 1987. Öğrenciyken Van Kalesi’nde Urartu kazılarına katılmıştım. Sonraki yıllarda gazeteci olarak da geldiğim şehirdeki değişime yakından şahidim. Özellikle son yıllarda İran’dan gelenlerin şehrin ekonomik gelişmesinde büyük katkısı oldu. İstanbul’da Ankara’da caddelerde göreceğiniz hemen her markanın mağazası var burada. Ancak 7 Haziran sonrası çatışma ortamı şehrin ekonomisini etkilemiş. İranlılar ise Kapıköy Gümrük Kapısı kapandığından beri (PKK gümrük görevlilerini kaçırdık- tan sonra kapandı) şehre gelmez olmuşlar. Ekonomideki sıkıntı herkesin dilinde. Kapıköy, geçtiğimiz pazar günü uzun bir aradan sonra açıldı.
Van HDP’nin özellikle 7 Haziran seçimlerinde oy patlaması yaptığı illerden biri. HDP yüzde 74 oyla 8 milletvekilinden 7’sini kazandı. AKP 2011 seçimlerinde 172 bin oy alırken son seçimlerde bu 102 bine geriledi. Haziran’da AKP’nin ilk sıra adayı Burhan Kayatürk’tü. Bu seçimlerde ilk sırada Beşir Atalay var.
Atalay’ın ilk hedefi 1’i 2 yapmak. Aslında Haziran’da 5 bin 400 oy daha alınsaydı buradan bir milletvekili daha çıkardı. Peki bu seçimlerde mümkün mü? Atalay’ın iki özelliği var. Çözüm sürecinde önemli rol oynayan isimlerden biriydi, Van depreminden sonra ile gelerek uzun süre çalıştı. Ancak “Çözümün buzdolabına” kaldırılması Atalay’ın burada işini zora soktu. Edremit yolunun hemen kıyısında hâlâ 26 ailenin yaşadığı deprem konteynerleri de buranın vicdanını kanatan bir görüntü. Oradaki aileleri ziyaret ettiğimde “tamamen kesilen elektriklerden, cep telefonu ışığında ders çalışan çocuklarından bahsettiler”... Ayrıca depremden hemen sonra yapılan yardımların adaletsiz olduğunu savunan bunun faturasını Atalay’a çıkaranlar da var. Vanlılar Atalay’ın alan ya da ilçelerden çok “salon toplantılarında çalıştığını da “ aktarıyor.
Şehirde en çok konuşulan konulardan birine gelince. 7 Haziran’da aralarında Van’ın da olduğu 9 ilde bağımsız adaylarla seçime giren HÜDA-PAR’ın 1 Kasım seçimlerinde AKP’yi destekleyeceği...HÜDA-PAR ne parti ne bağımsız olarak seçimlere katılmayacağını açıklamıştı. Geçen seçimlerde partinin Van bağımsız adayı Mehmet Mehdi Oğuz idi. Ve 3055 oy almıştı. (0.62) Neredeyse bir oyun hesabının yapıldığı ilde bu sayıyı önemseyenler var. Ama tabii bu hesap “AKP’nin hiç oy kaybetmemesi üzerinden yapılıyor.”
İlde konuştuğum siyasetçilerden CHP’nin 1. Sıra adayı Cemal Şen “ AKP’nin oy kaybetmemesi mümkün değil. 7 Haziran’ın da altına gerileyecek” diyor. Şen 36 senedir partili. SHP döneminde de CHP’de de. İl başkanlığı da var şimdi olduğu gibi milletvekili adaylığı da. İlde seviliyor. Kürtlerle Türklerin karşı karşıya gelme ihtimali O’nu ağlatıyor. Realist de bir politikacı. “HDP de Van’da son seçimlerdeki oydan aşağıya gelmez” diye tahmin yürütüyor. Ama o CHP için yoğun çalışmaktan geri durmuyor.
HDP’de birinci sıra adayı yine partinin eşbaşkanı Figen Yüksekdağ. İlde seviliyor ama “işi çok Van’a az uğruyor” diye serzenişte bulunanlar da var. 2. sırada yine Lezgin Botan, 3. sırada Kahramanmaraş’tan Van’a kaydırılan Nadir Yıldırım var.
HDP’liler 7-1’i 8-0’a çevirmeye uğraşıyorlar. Kendileri de biliyor bu kolay değil. HDP tabanının en büyük sıkıntılarından biri “cenazeler”... Suriye’de YPG saflarında savaşan 40’ın üzerinde kişinin (26 tanesi Saray’dan) cenazesi devletin çıkardığı güçlüklerle mücadele edilerek burada toprağa verilmiş. Cenazeye bu yapılır mı tepkisi büyük.
Doğu Anadolu’da; Dersim (Tunceli), Erzurum, Ağrı, Van, Hakkâri’yi 1 Kasım seçimlerinde nasıl bir sonucun ortaya çıkacağını görmek için karayoluyla gezdim. Yolum; Pülümür’de soba üstünde çay demleyen bir kahveye de Van Edremit’te hâlâ konteynerlerde kalan 26 aileye de arabaya aldığımız orta yaşlı bir Yüksekovalı ile sohbet ederek Sümbül Dağı’nın arasından Hakkâri’ye de, Bitlis’te bal-ceviz satan bir seyyarın derme çatma dükkanına da düştü. Tabi her ilde partililerle de buluştum, işadamlarıyla da...Konuştum uzun uzun. Ama çoğunlukla yola çıkış amacımın dışındaki konuşmalar oldu bunlar. Acılar, endişeler döküldü kelimelere. Gözlerdeki mutsuzluğu, cümlelerdeki umutsuzluğu gördüm. Kısaca söyle neye şahit oldun derseniz şunu söylerim: Buralarda seçim değil yas havası var. Ölümler; hem bölgedeki hem Ankara’daki, sokağa çıkma yasakları, devletin silahlı- silahsız güçlerinin halkın anlatımıyla özellikle özel harekâtın ve valilerin baskıları, çatışmalar....Bunlar insanların seçimden daha çok gündeminde. Üstelik çoğunluk olarak tarif edebileceğim bir kesimin “seçim sonrası ile ilgili de umutsuz olması” tabloyu daha da vahim bir hale getiriyor.
Gittiğim illerde Erzurum’u dışarıda tutarsak AKP’nin 7 Haziran’a göre daha da gerilediğini söylemek mümkün. Yine Erzurum hariç bir gözlemim daha var. Bölge halkı özellikle gençler; Erdoğan’a, AKP’ye itirazın-isyanın partisi olarak HDP’yi görüyor. Oylarını da ağırlıklı olarak bu partiye verecekler. Ancak CHP uzun aradan sonra bölgede “iyi sözlerle” anılmaya başlamış. Belki bu seçimler için seçilecek kadar oy alamayacaklar ama “sempati” topladıklarını rahatlıkla söyleyebilirim.
Son iki seçim Güneydoğu Anadolu’da seçim çalışmalarını izlemiştim. 7 Haziran öncesi Diyarbakır’dan yazdığım yazıda “Erdoğan Kürt kardeşini kaybediyor” demiştim. Gerekçe olarak da Kobane İŞİD kuşatması altındayken orayı görmemezlikten gelen tavrını, o günlerde söylediği “Kürt sorunu yoktur” cümlesini göstermiştim. Şimdi 1 Kasım seçimleri öncesinde bu kez Doğu Anadolu’da yaptığım çalışma sonucunda şunu söyleyebilirim: Erdoğan-AKP Kürt kardeşini kaybetti. Bölgede konuştuğum insanlar buna gerekçe olarak pek çok nedeni, acıyı, ölümü sayıyorlar. Ancak özellikle iki trajedi herkesi isyan ettirmiş durumda: Hacı Birlik’in zırhlı araç arkasında sürüklenme görüntüleri. Bir de Cizre’de sokağa çıkma yasağında öldürülen ve annesi tarafından buzlukta saklanan Cemile. Bu acıların travması büyük olmuş. Unutmuyorlar, unutamayacaklar da...”AKP Kürtlere savaş açtı” diye konuşanlara da rastladım. Ama şunu çok açık söyleyeyim. Bölgedeki insanlar barışı, huzuru istiyorlar.
Öleni ayırmıyorlar. Askerin, polisin de acısından bahsediyorlar. Ağrı Patnos’ta ölen bir PKK’linin evindeki taziyeden sonra görüştüğüm HDP’li evdeki annenin “artık hiç bir evlat ölmesin ne dağdaki, ne asker, ne polis” diye konuştuğunu aktarıyor.
1 Kasım’a günler kala gezdiğim yerlerde sandık ile ilgili son bir gözlem: Oy vermeye gitme motivasyonu düşük. Böyle bir tablo ise en çok AKP’ye yarar.
Türkiye’nin en muhafazakâr şehirlerinden birinde Erzurum’da sokakları dolaşıyorum. Adres sormak için girdiğim bir kuruyemişçi, nereden geldiğimi, ne iş yaptığımı sorduktan sonra hem yanıt veriyor hem ufak küreğini daldırıp bana ‘çekirdek’ uzatıyor. Teşekkür ediyorum; “ biz burada buna sımışka deriz yaz bunu” diyor. Bir avuç “sımışka” ile yakındaki çay bahçesine gidiyorum. Hemen yan masada siyaset konuşuluyor. Selam verip kendimi tanıtıp sohbete katılıyorum. Kurulduğundan beri AKP’ye oy verdiğini söyleyen 3 kişi var masada. İkisi orta yaşın üstünde biri 70’lerinde...
“Hep oyu ona verdik yine vereceğiz. Zaten birinci sıra adayı bizim için sağlık teminatı demek”... O aday Recep Akdağ. 7 Haziran’da birinci sırada Efkan Ala vardı şimdi onun yerinde Akdağ. Daha yaşlı olan “ama ben biraz kırgınım partiye” diye söze giriyor. Sebebi “Kırkıncı Hoca’nın yakınlarından kimse listede yok.”
Kırkıncı Hoca diye bahsedilen Said-i Nursi’nin talebelerinden Mehmed Kırkıncı. AKP hemen her seçimde ilde seçilecek yere cemaatten bir ismi mutlaka alırken bu seçimlerde yer vermemiş. 7 Haziran’da Adnan Yılmaz ikinci sıradan adaydı, şimdi değil. Davutoğlu 6 Ekim’deki Erzurum mitinginin ardından Kırkıncı’yı ziyaret ederek “gönül” aldı. AKP 6 vekil çıkaran ilde 2011’de 5 vekil çıkarmış diğer vekilliği MHP almıştı. 7 Haziran seçimlerinde ise 73 bin oy kaybetti (209.875-% 52) 4 milletvekilliğine indi, MHP dışında diğer vekilliği HDP aldı.
AKP’lilerin yoğun olduğu merkezdeki kahveden Mahallebaşı’na başka kahvelere geçiyorum. 2011 seçimlerinde oyunu 32 binden (bağımsız adaylar) 7 Haziran’da 71.740’a çıkaran (%17.78) HDP’nin seçim çalışmalarını izliyorum. HDP’nin birinci sıra adayı yine Seher Akçınar Bayar. 2. sıra adayı Kamil Aydın ile birlikte gittiği kahvelerde, evlerde konuşmasında şu noktaların altını çiziyor: 4 yaşındaki oğluma her sarıldığımda aklıma Cizre’deki Cemile geliyor. Bu acılı günlerde bizler sizlerden oy değil vicdanınızın sesini dinlemenizi istiyoruz. Kürt halkı bunca savaş konseptine karşı barış diyor. İnadına müzakere inadına barış.”
Kahvedekiler sessizce başörtülü aday Bayar’ı dinliyor: “İstediğiniz kadar namaz kılın, Cizre’de 10 gün defnedilemeden bekleyen bebeğin vebali hepimizin boynundadır.”
Erzurum’da Tekman, Karaçoban, Hınıs, Kürt nüfusunun yoğun olduğu ilçeler var. HDP bu ilçelerde yüzde 90 civarında oy aldı. Oylarını koruyup yine bir milletvekili çıkaracak görüntü veriyorlar.
CHP’nin güçsüz olduğu bir il. 2011’de 20 bin oy alırken 7 Haziran’da 14 bine gerilemiş oylar. Erzurum’da CHP İl Başkanı Tevhit Yavuz ile de görüşüyorum : Adaylarımızın hemen hepsi değişti. Erzurumluların bize ilgisi yeniden yükselişte. Ancak halkın seçimlere ilgisi çok düşük. Ama en azından şunun farkındalar. Eskiden buraya Doğu’nun Paris’i denirdi. Şimdi her geçen gün yoksullaşan tablo var.”
MHP 7 Haziran’da oylarını neredeyse ikiye katlamış. (52.300-94.691) AKP’ye tepki oyları partiye gitmiş. Ancak Erzurumlular Bahçeli’nin 7 Haziran sonrası performansından memnun kalmamış. MHP Erzurum’da oy kaybı yaşayabilir. MHP’nin 1. sıra adayı yine Kamil Aydın...
Erzincan - Erzurum yolundan Dersim (Tunceli) tarafına döneceğiz. Pülümür üzerinden geçeceğiz. Yol açık mı kapalı mı diye Jandarma’yı arıyorum. İlk soru “mesleğiniz nedir?”...Gazeteci olduğumu söylüyorum..”Açık ama geçmeyin” diyor. Açık demesi yetiyor, Pülümür yoluna sapıyoruz. Muhteşem bir doğa. Önce Pülümür merkez “Gezi Şehitleri Caddesi”, ardından dağlar içine oyulmuş 21 tüneli geçerek Dersim. Yolda yakılmış araçlar...Şehir merkezine 20 kilometre kala PKK kontrol noktası. Önce bir lastik üzerinde “Dur PKK” yazıyor, yükseltiler ve birkaç duba. O gün yoklar. Günlerdir çatışma haberlerinin geldiği, ölümlerin olduğu yol burası. Burası devletin PKK’lilere ait mezarları bombalamasıyla da gündemde. Bölgede yaşayanlar bu konudan çok rahatsız: “Ana, babalar yıllar sonra evlatlarının cenazesini bulmuş. Insanların gözlerinden uzak bir yere defnetmiş. Buna bile tahammül gösterilmemesi. Mezarlık bombalanması... Vicdanla açıklanacak bir şey değil.”
Akşamüstü şehire varıyoruz. Bir soluklanma için Seyit Rıza heykelinin hemen yanıbaşındaki kahveye oturuyoruz. Yağlı ekmek ve çay geliyor. Gençler var çoğunlukla... izin isteyip bir masaya oturuyorum. Seçimlerle ilgili konuşmak istiyorum. Pek hevesli değiller. Sadece bir genç “AKP’yi durdurmanın yolu HDP” diyor. Diğerleri sessizce onaylıyor.
Ancak şehirde yaptığım diğer görüşme ve sohbetler CHP’nin yeniden yükseldiğini gösteriyor. Yeniden derken 2011 seçimlerini kastediyorum. O yıl CHP yüzde 56.21 oranında oy alarak (25 bin 237 kişi) 2 milletvekili çıkarmıştı. Biliyorsunuz CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu Dersimli. “Hemşehrileri” Kılıçdaroğlu’na sahip çıkmıştı. Ancak 7 Haziran seçimlerinde HDP oyların yüzde 60.91’ini aldı (32.241 kişi) 2 milletvekili onlara geçti. HDP’nin adayları ise Alican Önlü ile eski Belediye Başkanı Edibe Şahin idi. HDP 1 Kasım’da da aynı adaylarla seçim yarışına giriyor. Her ikisi de Nazimiyeli. Dersim politikasını belirleyen kritik bir ilçe Nazimiye. Bugüne kadar Meclis’e 8 milletvekili gönderdi. Kılıçdaroğlu’nun da Nazimiyeli olduğunu söyleyeyim.
Bu arada 7 Haziran’da oldu- ğu gibi bu seçimlerde de ilde yarışı götüren iki parti HDP ve CHP aşiretlerden temsilci almadılar. İlde Kureyşan ve Arelli aşiretleri siyasette etkililer.
Bu seçimlerde oylarını yükseltecek gözüken CHP’ye dönelim tekrar. 7 Haziran yenilgisinin faturası “merkezin belirlediği adaylarla seçime gidilmesine” çıkmıştı. 1 Kasım listesini belirlemek için MYK kararıyla eğilim yoklaması yapıldı. Yoklamada ilk sırada, 7 Haziran seçimlerinde de aday adaylığı başvurusunda bulunan ancak ön seçim yapılmadığı için listeye ikinci sıradan konulmasına rağmen çekilen iş adamı Gürsel Erol birinci çıktı. İkinci de bir işadamı Polat Şaroğlu oldu. Şimdi bu iki isim CHP’nin adayları.
İkisiyle de buluştum. Gürsel Erol’a kampanyalarını ne üstüne kurduklarını sordum: “Barış, hizmet, Kılıçdaroğlu” diye yanıt verdi. Halkın en önemli isteğinin barış olduğunu, her gittikleri yerde ilk dile getirilenin bu olduğunu ayrıca ile daha çok yatırım çekip iş yaratmak için işadamı birikimlerini, vizyonlarını da katacaklarını anlattı. Kampanyalarında Kılıçdaroğlu’nun “Dersimli” kimliğine vurgu yaptıklarını da söyledi.
CHP’nin her iki adayı da rakipleri HDP hakkında “centilmence” konuşuyorlar. “İki sol partiyiz, dürüst bir rekabet içindeyiz” diyorlar.
Sokaklarda da CHP’nin oyunu artırdığı izlenimi edindim. Bu artış CHP’ye 1 vekillik getirebilir. Ancak HDP’de 1 vekil çıkarma potansiyelini koruyor.
Erzurum’dan Ağrı’ya geçiyorum. Aklımda Diyadinli iki çocuk. Orhan Aslan (16) ve Muhammed Aydemir (15)...Fırında çalışan bu iki çocuk çatışma çıkınca odunluğa saklanıyorlar. Ve öldürülüyorlar. Ağrı’da kime “seçim için geldik gazeteciyiz” desek ilk olarak sözü bu iki evlattan açıyorlar. Ve bu iki çocuğu olayı araştırmadan “terörist” ilan eden Ağrı Valisi Musa Işın’a tepki büyük. Sadece bu olayla ilgili değil. “Buradaki halkı sevmiyor, AKP’nin görevlisi gibi çalışıyor” diyorlar. HDP’liler devletle işi olan muhtarların da ayrımcılığa tabi tutulduğunu anlatıyor. Bir de örnek veriyorlar: Muhtarın köyünde bir iş yapılması gerekiyor. Hangi köy kime kaç oy çıkmış bakıyorlar. Eğer HDP’nin birinci çıktığı bir yer ise gidin onlar halletsin diye yolluyorlar.
Ağrı’da alınan son tartışmalı karar ise HDP’nin seçim bildirgelerinin mahkeme kararıyla toplatılması isteği. Ağrı Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karara gerekçe bildirgedeki özyönetim kısmı: “HDP Genel Merkezi’nce bastırılan ve içeriğinde ‘Bütün halkların farklılıkları ile birlikte kendi iradesi ile yaşamasından yanayız. Doğrudan demokrasiye inanıyoruz. Kendimize de karşı yerel demokrasiyi de, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin yerinden yönetilme yani özyönetimi savunuyoruz. Valimizi, kaymakamımızı kendimiz seçmek istiyoruz. Bunun için bir kez daha ‘inadına HDP’ ibarelerini içeren broşürlere Ağrı Sulh Ceza Hâkimliği’nin 16 Ekim 2015 tarihli ve 2015/1570 Değişik iş sayılı kararı ile el konulmasına karar verildiği bildirilmiştir.”
Peki devlet görevlileri ile AKP’nin “yakın” çalışmasının sonucu ne olmuş? Gelin geçmişten başlayalım. Aslında yakın zamana kadar AKP’ye bölgede bir ilgi vardı. Uzağa değil 2011 genel seçimlerine gidelim. AKP bu seçimlerde 96.189 kişinin oyunu alarak yüzde 47.53 oranla bölgeden 3 milletvekili çıkarmıştı. 1 vekil Kürt siyasi hareketi adına seçimlere bağımsız giren adayın olmuş aldığı oy 82.996 olarak (%41.02) gerçekleşmişti. 7 Haziran’da AKP ilde tam anlamıyla yenilgiye uğradı. Kaybettiği “kişi” sayısı 50 bin civarında oldu. (37.545-%15.8). HDP parti olarak ilk kez girdiği seçimlerde 185 bin kişinin oyunu alarak yüzde 78’i yakaladı. Ağrı’da ilk sıra Kürt siyasi hareketinin önemli ismi Leyla Zana idi. 1 Kasım’da da HDP aynı isimlerle yarışa giriyor. Leyla Zana, Bedran Öztürk, Dirayet Taşdemir ve Mehmet Emin İlhan.
Dirayet Taşdemir ile görüşmeye gidiyorum. “Ayağımız mezarlıktan gelmedi, seçim havası hiç yok. Ama buradaki halkta kararlılık var. 4-0 yetmez bu sefer farkı açacağız yüzde 78’in üzerine çıkacağız” diye konuşuyor. Mehmet Emin İlhan ile de buluşuyorum. Patnos’tan bir taziyeden geliyordu. “Bakın buralar; sürgünü, acıyı, ölümü deneyimleyen bir coğrafya. Baskılarla, zulümle geri adım attıramazlar. Ama öte yandan buradaki halk barışı istiyor. Buradaki barış tutkusu Ortadoğu’yu da etkileyecek güçte...”
Bölgedeki “ölümler, infazlar” ile ilgili hem HDP’lilerden hem ilin görüştüğüm “kimi bürokratlarından” ilginç iki iddia dinledim. Birincisi bölgeye dışarıdan “sadece öldürmek için gelen operasyondan sonra dönen güvenlik güçleri”...Bir de askerin HDP’ye (vekiller başta) valilik ve özel harekâtçılardan daha “ılımlı” davrandığı...Bununla ilgili anlatılan en önemli detay Ağrı’da 2000 metre üzerinde canlı kalkan eyleminde asker ile HDP’li bir vekil arasında geçen diyalog: Sayın vekilim burada duramazsınız. Lütfen aşağıya inin.
AKP’ye gelince. Adayları şu isimler: Cesim Gökçe, Ismail Oğur, Erhan Tenekeci, Zeynel Abidin Çakır...Birinci sıra adayı ilde eski bürokrat. 4 yıl Ağrı İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği görevinde bulunmuş. Geçmişte Ağrı’da yaptığı çalışmalardan halkın bir sempatisi var. Ama bunun oya dönüşmesi çok zor. AKP bu seçimlerde ilde “tabela partisi” haline gelebilir.
Van’dan Hakkâri’ye giderken önce sağına Çavuştepe’yi alırsın. Urartular zamanından milattan önce 765’ten kalma bir yerleşimdir. Aşağı ve yukarı kale olarak ikiye ayrılır. Sonra soluna Hoşap Kalesi düşer. Sarp bir kaya üzerinde, aynı adı taşıyan suyun yanında yükselir. Onun da tarihi Urartu’ya kadar gider ama bugüne kalan kısmı Osmanlı Devleti’ne tabi Mahmudi Beyleri’ndendir. Ve sonra Hakkâri’ye kadar “günümüzün kaleleri” başlar. Yol boyu askerlerin zırhlı araçların kamuflajlar ardındaki görüntülerini izleyerek gidersin şehre...
Zordur şehir de yolu da. Önce 32 virajı almanız gerekir. Kısa sürede Güzeldere Geçidi’nde 2730 metrede olursunuz. Sonra yeniden düzlüğe...Tepede, kar olur, yağmur olur ova güneşlidir. Aynen bölgenin barış hali gibi...
Hakkâri’ye gittiğimde KCK’nin eylemsizlik kararı yeni açıklanmıştı. Sokaklardaki insanlarda yeniden barışın umudu vardı. Yollarda rahat gelmiş il merkezinde cıvıl cıvıl sokaklara şahitlik etmiştim. Ancak aradan geçen 10 günlük süreçte başta Yüksekova ve Şemdinli’den gelen haberler yine-yeniden bir sıkıntıya işaret ediyor. Dün bölgede konuştuğum kaynaklar il merkezinin sakin ancak ilçelerde gerginlik olduğunu anlattılar.
Seçimlere gelince. Tek cümleyle; rakipsiz HDP. 2011 seçimlerinde bağımsız adaylarla girerek (ki biri Selahattin Demirtaş idi) yüzde 80 civarında bir oy almış, 3 milletvekilini çıkarmıştı Kürt siyasi hareketi. AKP’nin oy oranı yüzde 16 idi. 7 Haziran’da HDP’nin oyları yüzde 86 oldu, AKP 8.7’ye indi. 1 Kasım’da HDP yine tüm vekilleri çıkarır. Ancak giderek sıkılaşan güvenlik önlemleri seçim günüyle ilgili kimi endişeleri de akla getiriyor.
Son üç ayda dokuz ilde Demokratik Bölgeler Partisi’nin 18 belediye eş başkanı tutuklandı. Tutuklananlar arasında Hakkâri Belediye Eş Başkanları Dilek Hatipoğlu ve Nurullah Çiftçi de var. Tutuklanma gerekçeleri Hakkâri Kent Meclisi’nin 14 Ağustos tarihinde yapılan özyönetim açıklaması...
Aslında Hakkâri’de yaşayanların gündemi seçimden çok barış ve huzur. Zap Suyu’nun yanından geçerken arabaya aldığımız bir Hakkârili’nin söylediği gibi “seçim gelir geçer, mühim olan barışı kalıcı yapmaktır...”
© Tüm hakları saklıdır.