Stuttgarter Zeitung Başbakan Erdoğan'ın Berlin temaslarını ve Almanya'dan, Türkiye'nin AB üyeliğine destek vermesini istemesini şöyle yorumluyor:
"Erdoğan otokratlığıyla ülkesi ve AB arasındaki uçurumu gün be gün derinleştiriyor. Bu yöndeki çabaları o kadar yoğun ki şu söylenebilir: O zaman Erdoğan ve ülkesi nasıl yalnız başlarının çaresine bakacaklarını görmeli. Ancak o zaman sadece Türkler değil, bütün AB halkları zarar görecek. Ortadoğu'daki iç savaşlar ve siyasi gerginlik ve birçok Güney Avrupa ülkesindeki ekonomik krizler yüzünden AB'nin istikrarlı, ekonomik açıdan potansiyel barındıran, ortaklık fikrine sahip bir Türkiye'ye hiç olmadığı kadar ihtiyacı var."
Westfalen-Blatt'ın aynı konuyla ilgili yorumunda ise şu satırlar göze çarpıyor:
"Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 'Almanya'daki dostlarının' işini, isteklerini yerine getirme konusunda zorlaştırıyor. Erdoğan dün Berlin ziyaretinde Federal Hükümet'ten, ülkesinin AB üyeliğini çok daha güçlü biçimde desteklemesini istedi. Elbette, artık Boğaziçi'nde çok uzun süredir 'hasta bir adam'dan söz edilemez. Türkiye ekonomisi büyüdü, geliri arttı. Ancak bu, Türkiye'nin AB üyeliği için yeterli değil. Burada en önemli soru şu: Erdoğan azınlıklara ve siyasi rakiplerine nasıl muamele ediyor? Yüzlerce polis ve savcı hükümet içindeki yolsuzluk suçlamalarının üzerine gittikleri için
yönetim tarafından ya görevden alındı ya da görev yerleri değiştirildi. Bu ne Berlin, ne de diğer Avrupa metropollerinde güven veren bir durum. Ayrıca İstanbul Gezi Parkı protestolarındaki vatandaşların coplanması da unutulmuş değil. İç savaşlar ve kaosun hakim olduğu bir bölgede AB'nin güvenilir, demokratik bir partnere ihtiyacı var. Avrupa'nın, Erdoğan'ın tasarladığı bir Türkiye'ye ise ihtiyacı yok."
Hessische Niedersächsische Allgemeine'nin bu konuyla ilgili yorumu da eleştirel:
"Erdoğan'ın Berlin'de yaptığı gibi ülkesinin ekonomik gücüne işaret edip, AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı olduğu sonucunu çıkarması, yeterli değil. Bu, gerçeklere uzak kibirli bir tavır. Türkiye siyasi açıdan bakıldığında gerileme içinde. Sadece azınlıklara, muhalif hareketlere karşı engelleyici, baskı dolu muamele ve devlet içindeki temizlik operasyonlarına bakılırsa, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye'ye imtiyazlı ortaklık önermesi bile iyi. Erdoğan şu sıralar bu teklifin değişmesi için ortaya hiçbir gerekçe sunmuyor."
Konuyla ilgili aktaracağımız son yorum, Flensburger Tageblatt gazetesinden:
"Erdoğan'ın feodal yönetim tarzı, siyasi entegrasyonundan şüphe duyulmasına neden oluyor. Berlin'de aynı anda hem Erdoğan yanlıları, hem de karşıtları gösteri düzenledi. Ankara'nın AB'ye tam üye olması, Birlik içinde iç siyasi sorun ve çatışmaların artması anlamına gelir. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier üstünkörü de olsa aynı biçimde yargı ve insan hakları alanında AB ve Türkiye arasında müzakere faslı açılmasını istiyor. Ancak Steinmeier Brüksel'in baskısı ile reform sözü verirken, Merkel Türkiye'nin üyeliği ile ilgili gelişmeleri 'belirsiz' diye nitelendiriyor. Merkel'in bu konuda bir şanssızlığı var: Paris'te Elysee Sarayı'ndaki en yakın müttefikini elinden kaçırdı. Cumhurbaşkanı François Hollande selefi Nicolas Sarkozy'den farklı olarak Türkiye'nin AB üyeliğini savunuyor."