Gündem
Deutsche Welle

04.02.2014 - Alman basınından özetler

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti, Alman basınında geniş yer buluyor.

03 Şubat 2014 23:48


Bild gazetesinin yorumu şöyle:

“Erdoğan Alman başkentinde kendini rahat hissediyor. Erdoğan’ın siyasî yuvası olan İslamcı Milli Görüş hareketinin bu kadar büyük olduğu, dünyada hiçbir kent yok. Erdoğan Berlin’de bu akşam Almanya’daki taraftarları önünde Türkiye'deki yerel seçimler için seçim kampanyası yapmak istiyor. Resmî ziyaret nedeni olan Alman-Türk ilişkilerini canlandırmak, Erdoğan için sadece geri planda. Alman politikacıların kendisi hakkında iyi konuşmayacağını, kızgın olduklarını biliyor. Türkiye otoriter bir devlet olma yolunda. Taksim Meydanı’nda polisin göstericilere karşı zalim tutumunda da görüldüğü gibi Erdoğan giderek daha merhametsiz bir görüntü sergiliyor. Türkiye Avrupa’dan hiç bu kadar uzaklaşmamıştı. Bu bir trajedi!”

Westdeutsche Allgemeine Zeitung, “Zor konuk” başlıklı yorumunda Erdoğan’ın Berlin ziyareti ile ilgili şu değerlendirmede bulunuyor:

“Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana hiçbir politikacı Türkiye’de Erdoğan kadar derin bir iz bırakmadı. On bir yıl önce göreve geldiğinden bu yana ülke eşsiz bir ekonomik canlanma yaşadı. Erdoğan ordunun baskın siyasî nüfuzunu kırarak reformlarla AB üyelik müzakerelerinin yolunu açtı. Ama bugün Berlin’i ziyaret eden Erdoğan, hayatının siyasî eserini yok etmek üzere. Alevileri dışlayıp topluma kendi dinî değerlerini dayatmaya çalışıyor. 90’lı yılların sonunda ‘Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmekten’ hüküm giyerek hapis yatan Erdoğan’ın karşıtları, onun ‘gizli bir gündeme’ sahip olduğu görüşünde. Erdoğan iktidarda geçen her gün daha da otoriter bir tavır sergiliyor. Eleştiriye tahammülü yok. Hiçbir ülkede Türkiye’deki kadar fazla gazeteci hapiste değil. Türkiye 2013 yılında AİHM’de insan hakları ihlalleri nedeniyle 118 davada hüküm giydi… Başına buyruk hükümet etme tarzıyla ‘Sultan’ yakıştırması yapılan Erdoğan’a yönelik öfke geçen yaz sokaklara taştı. Erdoğan bir despot gibi tepki gösterdi ve gösterileri polis gücüyle zalimce bastırmaya çalıştı. Göstericilere ‘çapulcu’, ‘kemirgen’ diye hakaret etti. Ama Erdoğan’ın sistemi sallantıda. Şu an kendi ailesine kadar uzanan yolsuzluk suçlamaları söz konusu. Başbakan aynı zamanda Türk Lirası'nın büyük değer kaybı nedeniyle şimdiye kadarki görev döneminin en büyük zorluklarından biriyle karşı karşıya. Kur krizinin ekonomik krize dönüşmesi tehlikesi, Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı ve en büyük yabancı yatırımcı olarak Almanya’yı da endişelendirmeli. Sadece para politikası araçlarıyla bu kriz atlatılamayacaktır. Türkiye her şeyden önce güveni geri kazanmalıdır. Bu, Erdoğan iktidardayken mümkün olabilir mi? Orası şüpheli. Çünkü bu güveni zedeleyen tam da Erdoğan’ın kendisi.”

Märkische Oderzeitung gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Erdoğan bugün Berlin’e yıpranmış bir politikacı olarak geliyor. Bir zamanlar ülkesini Avrupa ile Asya arasında yeni bir jeopolitik merkez haline getirmek isteyen, güçlü kuvvetli adamdan geriye pek bir şey kalmadı. Buna rağmen ona el uzatmalı. AB resmî üyeliği sorusundan tamamen bağımsız olarak... Türkiye göz ardı edilemeyecek kadar büyük ve önemli. Ama aynı zamanda Erdoğan’a da şunu çok açık bir şekilde göstermek gerek: Yakınlaşma sadece hukuk devleti ve demokrasi ilkelerini ayaklar altına almaması durumunda işler.”

Hannoversche Allgemeine Zeitung'un yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:

“Hrıstiyan Birlik Partileri Meclis Grup Başkanı Volker Kauder, dün Erdoğan’ın Almanya’daki Türklerin entegrasyonunu zorlaştırmaması gerektiği uyarısında bulundu. Erdoğan’ın Almanya’daki Türklerin ombudsmanı rolünü üstlenmiş olması bile şimdiye kadarki Alman hükümetlerinin fiyaskosunun işaretidir. Almanya’daki Türklerin güvenini kazanmak için gerekli pek çok önemli adımı savsakladılar. Çifte vatandaşlığın yasaklanması, uzun yıllardır burada yaşayan Türklerin yerel seçimlerde bile oy kullanmasına izin vermeyen bir seçim yasası gibi... Şimdi Alman politikacılar oy kullanabilme hakkının bir ülkeyle kendini özdeşleştirme konusunda ne kadar önemli olduğunu bu akşam tam da Erdoğan’ı izleyip görebilirler.”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle