İstanbul’da meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremde can kaybı yaşanmasa da uzmanlar, depremin özellikle çocuklar üzerindeki etkileri konusunda uyarıyor. Diyarbakır Çocuk Ergen Madde ve Alkol Tedavi Merkezi’nden (ÇEMATEM) Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Veysi Çeri, bu tür olaylardan sonra çocukların zararlı içeriklere maruz kalabildiğine değinerek “Haber içeriklerinin hep depremle ilgili oluşu ve kamuoyunun haklı olarak buna kilitlenmesi, çocukları da endişeye sevk edebiliyor. Geçici ve aşırı olmayan stres belirtileri normal. Ancak stres yanıtının uzaması, çocukların psikososyal gelişimlerini sekteye uğratabilir. Psikolojik stres kronikleştiğinde fiziksel ve ruhsal sağlığını tehdit eder, bu çocuklar rehabilite edilmezse ilerde birçok psikiyatrik hastalık gelişimine zemin oluşur. En önemlisi de ailelerin durum ne kadar kötü olursa olsun sakin kalması çocuğun duygusal yükü için çok önemli” dedi. (DHA)
27 Eylül 2019 15:38
14
Doç. Dr. Çeri, çocukları depremle ilgili haberlere maruz bırakmamak gerektiğine işaret ederek “Sadece afetin kendisi değil, sonrasında medyada gösterilen grafik içerikler ile ses vb. şeyler de çocuklar için sıkıntı verici olabilir. Ayrıca çocuklar afet sonrası bu tür meseleleri kendi aralarında daha fazla konuşur. Bu nedenle de afetzede olmayan çocuklar bile bu tür kriz ve afetlerden olumsuz etkilenebilir” diye konuştu. Genel olarak temel bilgileri çocuklarla paylaşmak gerektiğini anlatan Doç. Dr. Çeri, “Ancak bunu yaparken grafik / video detaylar ile trajik durumlar hakkında gereksiz bilgi vermemek ve onları grafik (resim, video) verilere maruz bırakmamak en iyisidir. Bunun yanında özellikle de küçük çocukları televizyon, radyo, sosyal medya gibi platformlarda görünebilecek tekrarlanan görüntü ve seslerden uzak tutmak çok önemli. Bunları kendi hesaplarımızda paylaşmamak gerektiğini de belirtelim” şeklinde konuştu.
24
Çocukların afet ve krizleri anlamlandırmasında, günlerinin önemli bir bölümünü birlikte geçirdiği öğretmenler de oldukça önemli rol oynuyor. Öğretmenlerin toplumda konuşulan ancak bilimsel verilerle ilgisi olmayan ve çocukların kaygı ve stres düzeylerini artırabilecek görüş ve düşüncelerin çocuklar arasında zemin bulup bulmadığını anlamaya çalışmak gerektiğine işaret eden Doç. Dr. Çeri, “Bu durum sınıfın adeta bir grup terapisi ortamı gibi kullanılarak çocukların deprem hakkında söz alarak konuşmasının sağlanması ile kolaylıkla saptanabilir. Böylelikle konuştukça fark edilen yanlış inanç ve düşüncelerin düzeltilmesi de mümkün olacaktır. Bu seanslarda çocuklara mutlaka korunmak için neler yapılabileceği ve güvenli davranışlar da öğretilmelidir. Bu, aynı zamanda bu durumla baş edebilecekleri mesajını verecektir.” şeklinde konuştu.
34
Ebeveynlerin bu tür olaylarla ilgili çocuklarla konuşmaktan çekinmesinin de doğru olmadığını anlatan Doç. Dr. Çeri, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizler bu konuda onlara yardımcı olmadığımızda, ne olduğuna dair yanlış bilgi ve inanışlar geliştirebiliyorlar. Bu da onların stres düzeyini artırıyor. Oysa ebeveynler, öğretmenler, çocuk bakımı sağlayıcıları ve çocuklarla çalışanların bu tür krizler hakkındaki bilgileri elekten geçirerek çocukların anlayıp başa çıkacakları şekilde sunmaları, çocukta gelişen stresi azaltmak adına çok faydalı. Çocuğun yaşı veya gelişim evresi ne olursa olsun bir çocuğa konu ile ilgili neler bildiği ve duyduğu sorularak konuşmaya başlanmalıdır. Böylelikle çocuğun kendini rahatça ifade etmesinin yanında zihnindeki yanlış inanç ve düşünceler de saptanabilir. Çoğu çocuk, bir şeyler söyleyecektir. Daha büyük çocuklar ile gençlerin daha fazla soru sorması ve daha fazla bilgi talep etmesi doğaldır. Bununla beraber çocuğun yaşı kaç olursa olsun, diyaloğu basit ve doğrudan tutmak ve konuşurken olabildiğince sakin olmak en iyisidir.”
44
Her çocuktaki travmatik stres belirtilerinin farklı olduğunu ve küçük çocukların büyük çocuklardan oldukça farklı tepkiler verebileceğini vurgulayan Doç. Dr. Veysi Çeri, şu uyarılarda bulundu: “Okul öncesi çocuklarda; ebeveynlerden veya bakıcılardan ayrılma korkusu, aşırı ağlama veya çığlık atma, kötü beslenme ve kilo verme, kabuslar görmek ve alt ıslatmalar yoğun stres belirtileri olarak sayılabilir. İlkokul çocuklarında ise endişeli, gergin veya korkulu olmak, suçluluk veya utanç hissetmek, konsantre olmakta zorlanmak, yaşından küçük davranma ve alt ıslatma, uyumakta zorluk çekme ve okul reddi en önemli belirtilerdir. Orta ve lise çocuklarında belirtiler biraz daha şiddetlenebilir. Depresif ya da yalnız hissetme, yeme bozuklukları, kendine zarar verme davranışları, alkol veya madde arama ile sinirlilik ve gerginlik, bu yaş grubu için psikolojik stres belirtileri arasında sayılabilir.”