DİĞER
"Kendimce yapmaya çalıştığım şey, bir roman yazarken kendi hikâyemi de olabildiğince işin içine katmak, anlatmak; bu hikâyeyi ilginç, okunur, takip edilir kılmak; anlattığım şeyin sadece benimle ilgili değil, yaşıtlarımla, kuşağımla ve hemşerilerimle de bağlantılı olması ve tüm bunları bilimkurgunun 'buralara özgü olsa şöyle olurdu bence' diye gördüğüm öğeleriyle birleştirmek..."
En çok kazanan yazarlar listesine İskender Pala, Sinan Yağmur, Mustafa Armağan’ın girmiş olması, ünlülerin Saray’ın hiçbir yemeğini kaçırmaması bu mücadelenin “kazanım”larıdır. Ancak yine de bunlar kültürel iktidar olmaya yetmiyor...
"Batı’nın tekniğine evet, medeniyetine hayır" cümlesinde hayat bulan İslamcı, sağ-muhafazakâr düşün insanlarının ve oraya yaslanan iktidarların sahiplendiği bakış, dizilerdeki kadınlar arasındaki çatışmanın fonunu oluşturuyor
“Niçin kültür alanında iktidar olamıyoruz” sorusunu, Tanpınar’dan ilhamla, şu şekilde değiştirmeyi öneriyorum: Kültür alanında muktedir olsaydık bunu fark edebilir miydik?
Nasılsa Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar ve büyük, derin Doğu’nun yazarı Necip Fazıl var. Safiye Erol, yerli ve millî olan dâhil, hiçbir çevreye uygun bulunmuyor...
Celâl Üster: Sanat servislerini bir lüks olarak gören gazeteler, gündemin yoğunlaştığı durumlarda kültür sayfalarına “ilk kurtulunması gereken safralar” olarak bakar
Son 10 yılda Makyavelizm bir siyasî zekâ örneği ve liderlik başarısı olarak pazarlanırken, ilkeler ve değerler geri plana itildi; siyasete "seçim kazanıldığı sürece her şey mubahtır" mantığı egemen oldu...
Uçak, ayran, lale, zekâ, tank, edebiyat, bienal, süt, arama motoru, mimarî. Yerli ve millî; olmak ya da olamama hâli...
20. yüzyıl başlarında İstanbul'un fuhuş piyasasına yönelik saldırıların çoğu özgül olarak Beyoğlu'na yöneltilmiştir
Yerli ve millîyi, sadece içe dönük, dünyaya kapalı ve zenofobik bir politika olarak değil, aynı zamanda dışarıya dönük, küresel yarışın bir oyuncusu ve küresel kapitalizmin bir uzantısı olarak da tartışmak mümkündür
Yerli ve millî olanı fiziksel olarak inşa etmeye soyunan her iktidar, inşaat daha bittiği anda bir tuhaflık olduğunu sezer. Çünkü hayata geçirdiği yapı, hayalindeki yapı değildir
“Millî”lik başından beri bir inşa ve yerel olanın bastırılması ile işleyen bir inşa. Dolayısıyla insanın aynı anda hem yerli hem millî olabilmesi için, Schrödinger'in kedisi kadar marifetli olması gerekir
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık