DİĞER
K24'te Kasım ayının ilk vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Thomas More'un ünlü eseri Utopia'nın 500. yıldönümü özel baskısı, Dipnot Yayınları tarafından Türkçeye kazandırıldı. Bu hafta okurlarla buluşacak olan baskının özelliği, China Miéville'in önsözü ile Ursula K. Le Guin'in sonsöz yerine geçen denemelerinin de özgün metne eşlik etmeleri... Ursula K. Le Guin'in kitapta yer alan ve 500 yıllık metne yeni bir gözle bakmamızı sağlayan denemelerinden birini tadımlık olarak sunuyoruz...
Edebiyat metinlerinin, çok zaman yaratıcılarıyla benzer kaderi paylaşmaları, bu dünyaya ‘alternatif dünya’lar önermeleri nedeniyledir.
Latife Tekin'in okura “gör dediği” bir şey var, bir politik ajandası: ve bir de bunu gösterme biçimi var, anlatı politikası
Cem Akaş'ın Y romanında, erkeklerin yokluğu hiçbir şeyi değiştirmemiş, bazı kadınlar bugünün dünyasında tanık olduğumuz erkek rolünü üstlenmiş, Y kromozomu silinmiş ama hegemonya silinmemiş...
Yerli ve millî olanı fiziksel olarak inşa etmeye soyunan her iktidar, inşaat daha bittiği anda bir tuhaflık olduğunu sezer. Çünkü hayata geçirdiği yapı, hayalindeki yapı değildir
Yazmak, kültürü yaratmak, kanunlar koymak, gezmek, yeni ülkeler keşfetmek kadına göre değildir; kadınsı olan evdir, sokak değil; kadın kendi içinde, mekânın içinde olmalıdır, evrende ve akışta değil…
Mehmet Açar: Şu anda çok parlak bir dönemden geçtiğimiz söylenemez. Böyle bir çağda distopyanın revaçta olması şaşırtıcı değil...
Çayanov despot Stalinizme göre en büyük günahı işliyor: etrafa şüpheyle bakan ve geçmişe (devrim öncesine) de hafiften bir nostalji duyan bir karakter yaratıyor. Hem şüphe hem de nostalji, karşı devrimcidir, ikisinin birleşimi ise, ölümcül bir günahtır...
Yazdıklarıyla bizi uykusuz bıraktı, içimizi kararttı ama hafızamızı tazelemeyi de asla ihmal etmedi. Müziğin metafiziğini yaptı. Dostoyevski ve Shakespeare’i ölçü kabul etti. Albrecht Dürer ise onun peygamberiydi...
Yeteneği nasıl ölçümleyeceğiz? Neyi kıstas alacağız? Zekâyı mı, fiziksel gücü mü, sanata yatkınlığı mı? H.G. Wells’in uzun öykülerinden “Körler Ülkesi”nin ilk sorularından biri bu. Ama sadece biri elbette...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık