DİĞER
"Bireyler arasındaki ilişkileri iğne deliğinden görecek kadar ustadır Atay; dolayısıyla Tehlikeli Oyunlar’da olduğu gibi basit bir tavla oyunundan bireyin kendini ötekiler karşısında var etme savaşını betimlerken okurunu edebiyatın en yüksek düzeyine taşır. Toplumsal sorunları maddi toplum ilişkileri açısından görmeye gelince: Bu kesinlikle Atay’ın güçlü kası değildir."
"Hoşça kalın Demir Bey. Size, kahramanlarınızdan daha gençken okuduğum Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları ile veda etmek istedim. Yekpare çamurlu bir kış günü gibi hatırladığım 1979 yılında, 15 yaşında, edebiyatı her şeyden çok seven bir genç olmak kolay değildi. Yalnızlığımı eksilttiniz."
Ayhan Geçgin’in Bir Dava’yı yazarkenki hayalî muhatabı kimdi, bu hikâyeyi kime anlatıyordu? Kafasındaki okur bugünün Türkiyeli bireyleri miydi, yoksa zamandan ve coğrafyadan bağımsız, daha soyut bir okur fikri miydi?
Son Adım, Kafka’nın Mesih aforizmasına, bu topraklardan, bu topraklara yayılmış kıyamet içinden verilen uzun ve güçlü bir karşılıktır
Varlık dergisi tarafından verilen Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri'ne bu yıl öykü dalında Semih Öztürk, şiir dalında ise Enver Ali Akova layık görüldü...
Kitap çıkarmakta felaket bir yan var. Estetik alanda etiğin kurban edilişinde rezil bir yan var. Ayhan Geçgin bu rezaleti, bu felaketi yok saymadan yazıyor...
Öldükten sonra “Muzaffer İzgü doğdu, okudu, düşler kurdu, yazdı ve gitti” denilmesini istediğini söyleyen İzgü 84 yaşında aramızdan ayrıldı...
Muktedirlerce yazılmamış tarih ve tarihin unuttuklarını hatırlatan edebiyat gösteriyor ki biat etmeyen yazarlar ve öğretmenler varlar, buradalar ve belli ki “suç” işlemeye devam edecekler
“Savaşlar ancak taraf olmadığımızda, alışmadığımızda, yenmeden yenilmeden yarın bitecek ama hiç bitmeyecek gibi savaşın sonunu bekleyerek değil; günün içini doldurarak, sevişerek, yiyerek, içerek, savaşarak değil. Şarkıyla, yazıyla, şiirle bitecek”
Gençliğe ulaşmak kârlı ve yayıncılar bunun farkına gitgide daha çok varıyor. Anlaşılan o ki, gökkuşağının renkleri sermaye sahiplerine hiç şu son beş yılki kadar “parlak” görünmemişti…
Mine Soysal: Çocuklar öyle hoyrat bir yetişkin dünyaya doğuyorlar ki, kendilerine ait bir edebiyat adası olmasını, canları istediğinde oraya güvenle sığınmalarını hayal ettik...
Asuman Susam Toplumsal Bellek ve Belgesel Sinema kitabında toplumsal belleğe politik bir mücadele alanı, belgesel filme ise bir “hafıza mekânı” olarak yaklaşıyor
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık