DİĞER
“Tamiri Mümkün konser filmine protez hafızalar bakış açısıyla yaklaştığımızda, filmin farklı yerlerde yaşayan, konsere ilişkin farklı deneyimleri olan insanlar arasında dijital teknolojiyle kolektif bir geçmiş yarattığını hissederiz. Bu kolektif geçmişin uzun zamandır içinden geçtiğimiz dar zamanlarda terapötik bir yanı da vardır elbette.”
Ercan Arslan’ın Ferit Edgü’nün Cahil aforizmalarından yola çıkarak gerçekleştirdiği resimleri, Elvin Eroğlu ve Burak Fidan küratörlüğünde Kıraathane İstanbul'da izleyicilerle buluşturan “Cahil” sergisi üzerine küratörlerle ve Ercan Arslan'la bir söyleşi...
“Saklı İnsan, Platonov’un yapıtlarını okumamış olanlar için onun edebiyatının ve düşüncelerinin belli başlı özellikleriyle tanışmak ve bu ikisinin nasıl bir bütün içinde birbirlerini etkileyerek var olduklarını ve birbirlerini var ettiklerini görmek için çok uygun bir kitap.”
“Çantanın farklı gözlerinde bize sunulan, Musa Anter, Osman Kavala ile ilgili yazıları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsel yönelim ile ilgili yazıları, hatta Suzan Avcı üzerine kaleme aldığı 'Kötülüğün Sarışın Doğası' denemesi tam da tarihe bir not olarak düşülecek yazılardan.”
"Ortak yaşanmışlıkları olmaksızın, aynı kavramlarla inşa edilmiş güzergâhta, aynı karanlıktan mustarip bir yazar ile bir ressamın ortak üretimini tecrübe ediyoruz sergiyi gezerken. Kıraathane’nin mekânı, yani sergiye ev sahipliği yapan bina ve muhit ve hatta içinde bulunduğumuz mevsim de Cahil’in etkisini daha bir çarpıcı yapıyor."
“Taşrayı anlamak ve anlatmak için hep aynı formülü uygulamak ne kadar özgün ve yaratıcı? Bu yıl Altın Portakal’da yarışan ve Boğaziçi Film Festivali’nde gösterilen iki film, Kar ve Ayı ile Karanlık Gece üzerinden bu soruya cevap arayalım…”
Can Gürses: "Görünmez Ada, bir diğer deyişle ütopya, yeryüzünde yoksa, yeterince arzulanmadığındandır. Ütopyayı gerçekleştirmek insanların elinde, aklında, kalbindedir. Fakat maalesef Korona’dan sonra değişen hiçbir şey olmayışı gösteriyor ki, ütopya insanlık tarafından yeterince arzulanmamaktadır."
“Sanıyorum, bu kitabın gerçekleşmesindeki en büyük pay, bu iki sanatçının karşılaşır karşılaşmaz, şu ânın içindeki heyecanı, karşılıklı olarak birbirlerine aktarabilmelerinde gizlidir. Tesadüflerin tanrısı perde arkasından bu iki sanatçıya sürekli sufle verir gibidir.”
“'Birlikte nasıl çalışırız?' sorusu üzerine odaklanan 8. Çanakkale Bienalinin ekibi, sanatçıları ve sanatçı inisiyatiflerini 'Birlikte nasıl üretebiliriz?', 'Birlikte nasıl yaşarız?', 'Birlikte nasıl çalışırız?' gibi sorular üzerine düşünmeye davet etmişler ve sonuçta da ortaya takımyıldızları andıran, bol konuşma ve etkileşimli, ‘festival’ havasında bir bienal çıkmış."
"Soner Caner’in Gönül’ü ne kadar şenlikli ve masalsıysa, Halil Aygün’ün belgeseli de o kadar dramatik ve gerçekçi. Belki bu ikisinin birleşimi, Domların hayatına hakkını veriyordur: Ne pür-i pak bir şenlik, ne çıkışsız bir dram."
Romandaki üç karakteri var eden iklimler bu kadar farklı olduğunda her birini anlamak için de sadece bakmak yeterli olmaz, daha incelikli bir bakış ve görme eylemi ihtiyacı hâsıl olur. Bu da söz konusu üç hikâye arasındaki en temel farklardan birisini görünür kılar: 'Bazen bakış, görmek için yeterli gelmez.'”
“Neden Bach bu denli önemli? İskender Savaşır’ın ifadesiyle, ‘Çünkü Bach’ın neredeyse her eseri, tek ve kişisel bir üslubun tezahürü değil, belirli bir alanda, uzun bir gelenek boyunca denenmiş bütün üslupların, araştırmaların, teknik olanakların kendine özgü ve emsalsiz bir sentezi.’”
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık