Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 tutuklu sanığın yargılandığı davanın beşinci gün duruşmasında ara karar açıklandı. Mahkeme, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Aytaç Ataç, Caner Günay, Umut Ersoy, Alper Atay, Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz, Osman Bayraktar ve Ufuk Köktürk'ün tutuklulukta geçirdikleri süre değerlendirilerek yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol tedbirlerinin uygulanması suretiyle tahliyelerine karar verdi. Sanıklar Eray Özyağcı, Vedat Balkaya, Suat Kurt, Doğukan Çep, Tolgahan Demirbaş, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Mustafa Uzunlar, Emre Yüksel, Mustafa Emsar Aykal, Çağlar Zorlu ve Serdar Öktem'in üzerlerine atılı suçların mevcut niteliği, mevcut durumuna göre sanıklar yönünden kuvvetli suç şüphesi olgularını göstermesi gerekçesiyle tahliye talepleri reddedildi ve tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Sanık Tolgahan Demirbaş'ın MHP milletvekili Olcay Kılavuz'un evinde yakalanıp yakalanmadığının tespiti için eski Organize Suçlarla Şube Müdürü Kerem Gökay Öner'in tanık olarak dinlenilmesi talebi reddedildi. "Telefon şifremi unuttum" diyen sanıklar MHP'li avukat Serdar Öktem ve eski Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal'ın telefon şifrelerinin adli yardım suretiyle ABD'den istenmesi talebinin kabulü ve bu hususta Adalet Bakanlığı'na müzekkere yazılmasına karar verildi. Sanık avukatlarının Sinan Ateş'in otopsi işlemleri esnasındaki videolu görüntü talebi de reddedildi. Otopside sadece fotoğraflı görüntü alındığı belirtildi. Cinayetten, şüpheli 17 sanık için ayrı yapılan soruşturma dosyasının ana dosyayla birleştirilmesi talebi de reddedildi. Mahkeme tutuklu sanık MHP'li Serdar Öktem'in adına kayıtlı telefon hatlarının HTS kayıtlarının istenerek baz sinyallerinin temininin reddine de karar verdi. Mahkeme, Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak üzere duruşmayı 19 Temmuz'a erteledi.
Tetikçi Eray Özyağcı ve cinayetin azmettiricisi Doğukan Çep, duruşmanın ilk gününde yaptıkları savunmada, Ateş'i öldürmek gibi bir amaçlarının olmadığını, ayaklarından vurduklarını, Ateş'in, yanında bulunan Selman Bozkurt'un silahından çıkan mermilerle ölmüş olabileceğini iddia etmişlerdi. Cinayet sırasında Sinan Ateş'in yanında bulunan tanık Ahmet Keçik, "Aniden karşımıza çıktı ve ateş etmeye başladı. Çok seri bir şekilde ateş edildi. Doğrudan Sinan Ateş’i hedef aldı. Silahı gövdesine doğru nişan aldı" dedi. Tetikçi Özyağcı, olay anını anlatırken, "Ben sadece Sinan Ateş’in sağlı sollu ayaklarına ateş ettim efendim. Bana yanındakiler ateş etti. En son şöyle bir ses duydum; ‘Reisi vurduk, reisi vurduk’ diyorlardı” diye savunma yapmıştı. Keçik, bu iddiayı da yalanlayarak, "Biz Sinan Ateş'e hiç ‘reis’ kelimesini kullanmazdık” dedi. Bugünkü oturumda ara karar çıkması ve mahkemenin ileri bir tarihe ertelenmesi bekleniyor.
Sincan Cezaevi'nde devam eden davanının duruşmasına, sanıklar, taraf avukatları, müşteki Ayşe Ateş, Sinan Ateş’in ablası ve CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal katıldı. Davanın ilk üç gün duruşmasında 22 sanık ve 19 sanık avukatı savunmalarını tamamladı. Dün yapılan duruşmada ise sanık avukatları savunmalarını tamamlarken, şikayetçilerin ifadeleri de alındı. Yargılamanın bugünkü duruşmasında ise tanıklar dinlendi.
''Motoru hızlı kullanıyorlardı o dikkatimi çekti, plaka bantlıydı''
Duruşma, tanık motokurye Yusuf Mert’in dinlenmesiyle başladı. Mert, ''Ben motokuryeyim. Ben ışıklarda beklerken karşı tarafta aynı yerde denk geldik. Kaçan iki kişi gördüm. Onlarda da motor vardı. Motorda oturan kişide kask vardı, sonradan arkaya binen kişide kask yoktu. Peş peşe Nextlevel’a kadar gittik. Onlar sonra Konya Yolu’na gitti. Motoru hızlı kullanıyorlardı, o dikkatimi çekti. Kendilerinde silah görmedim. Bindikleri motosikletin plakanın bir kısmı bantlıydı, kapatılmıştı. Herhangi birinin vurulduğunu görmedim'' dedi.
''Ateş’in adını vurulduğunda duydum''
Tanık Yavuz Süleymanoğlu ise ifadesinde, Aytaç Ataç’ı tanıdığını söyleyerek, Ataç’ın işlettiği dükkana müşteri olarak gittiğini söyledi. Sinan Ateş’in öldürüldüğü gün orada bulunduğunu söyleyen Süleymanoğlu, ''Bana Sinan Ateş’in öldürüldüğünü söylediler. Adını ilk defa duydum. Aytaç, Tolgahan Demirbaş'ı aradı. Sonrasında bulunduğumuz mekandan beş gibi çıktık” dedi. Aytaç Ataç’ın avukatı, Süleymanoğlu’na çiftliğine gidip gitmediğini, çiftlikten haberi olup olmadığını sordu. Süleymanoğlu, ''Oradan yumurta alıyordum. Orada mangal yapmışlığımız da var. Biz oradayken gelip giden tanımadığım arkadaşlar da oluyordu” diye konuştu.
''112’yi aradım, aracımdan çektiğim fotoğrafları gidip komisere gönderdim''
Süleymanoğlu’ndan sonra dinlenen tanık Gönül Ergin ise duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Ergin, sanıklarla herhangi bir akrabalık ilişkisinin olmadığını söyledi. Ergin, olaya ilişkin şu bilgileri verdi:
“Biz, o gün doktor randevum vardı. Doktordan çıktım. Arabama bindim ve tam u dönüşü yaparken, silah sesi duydum. Sonra tekrar silah sesi duydum. Ben vurulma anını görmedim ama silah sesini duyunca etrafıma bakındım. Bakınırken, sol elinde ucu uzun silahla koşarak gelen, kafasında herhangi bir bere olmayan kişiyi gördüm. Bu kişi daha sonrasında kasklı birinin arkasına binerek hareket etti. Sonrasında 112’yi aradım. ‘Silahlı birini gördüm, koşarak motora bindi’ dedim. Daha sonrasında arabamdan motorun resmini çektim. Olay yerine gidip, komiserin birine telefonumdaki resimleri gönderdim. Ben sadece silahlı bir kişinin motora binip kaçtığını gördüm. Plakanın son üç rakamının bantla kapatıldığını gördüm. Silah koşarken elindeydi.”
"Aniden karşımıza çıktı ve ateş etmeye başladı"
Tanık Ahmet Keçik ise ifadesinde cinayete ilişkin, “Ben rahmetliyi ülkü ocakları başkanlığı döneminde ve akademisyenken tanıdım. Birlikte cuma namazına gittik. Namazda ben, Selman ağabey ve rahmetli vardı. Giderken de dönerken de yaya gittik, aynı istikameti kullandık. Dönüşte bir lokanta vardı, onun orada saldırıya uğradık. Aniden karşımıza çıktı ve ateş etmeye başladı. Çok seri bir şekilde ateş edildi. Doğrudan Sinan Ateş’i hedef aldı. Silahı gövdesine doğru nişan aldı. Daha sonrasında ben bir aracın arkasına saklandım. Sinan Ateş’in camiye giderken silah taşıdığını görmedim. Sonrasında kendimi savunma ihtiyacı hissettim” dedi.
"Silahı alıp, şahsı hedef almadan ateş ettim”
Kendisine ait bir silahının olmadığını ve ilk yardım bilgisinin olmadığını söyleyen Keçik, Sinan Ateş’i kastederek, ''Biz kendisine hiç ‘reis’ kelimesini kullanmazdık” dedi. Silah sesleri esnasında kaçtığını ve Selman Bozkurt’u görmediğini belirten Keçik, “Aracın arkasına saklanan şahıs, sürekli rahmetliye ateş ediyordu. Yerde yatarken belindeki silahı gördüm, onu aldım. Rahmetlinin silah sahibi olduğunu biliyordum ama o gün yanında olup olmadığını bilmiyordum. Rahmetlinin belindeki silahı gördüm ve kendimi savunma ihtiyacı duydum. Ateş eden şahsı hedef almadan ateş ettim. Kaçtığını gördükten sonra rahmetliyi kontrol ettim, tepki vermiyordu. Daha sonra Selman’a baktım, o da yaralıydı. Hem benim hem onun elinde silah vardı. Orada insanlar bize yardım etmek için geliyordu. Rahmetli çok kan kaybediyordu. Daha sonra polisi aradım. Yaralarını bastırarak tampon yaptım ve ambulansın gelmesini bekledim” diye konuştu.
“Alper bana odada kiminle kalacağını söylemedi”
Tanık Gökhan Türkmen ise verdiği ifadesinde "Ben şahsın vefat ettiğini haber sitelerinden öğrendim. Onun haricinde konuyla alakalı bir bilgim yok" dedi. Alper Atay’ı beş yıldır tanıdığını ve Sancaktepe’de bulunan otelinde futbolcuların konaklaması için yönlendirme yaptığını söyledi. Türkmen, Çep’i ise tanımadığını söyledi. Türkmen, Alper Atay ile olan görüşmesine ilişkin şunları söyledi:
“Alper beni görüntülü aradı. Otoparkçılarla arasında bir problem olduğunu ve karakolluk olduğunu söyledi. Benden oda talebi de oldu. Odayı kimin için istediğini bilmiyorum. Oteldeki doluluğun yüksek olduğunu ve sadece otoparkçıların kaldığı odayı verebileceğimi söyledim. Alper’in odada kalıp kalmadığını bilmiyorum. Odada kiminle kalacağına dair bilgi vermedi ama yanında bir arkadaşı vardı. 31 Aralık gecesi, ben şehir dışındayken otelden aranıp, otelin otoparkında bir kavganın olduğu söylendi. Alper benden odayı kimin ve ne için talep ettiğini bilmiyorum. Otoparkçıların kaldığı odayı müşterilere verip, vermediğimizi hatırlamıyorum. Daha önceki ifademde yanılmş olabilirim."
Mahkeme başkanı, Türkmen’den salonda bulunan sanık Caner Günay’ı teşhis etmesini istedi. Günay, kürsüye gelerek SEGBİS ile bağlanan Türkmen’e gösterildi. Türkmen, otelde gördüğü kişinin Günay olmadığını söyledi.
Duruşmanın ilk iki gününde 21 tutuklu sanık savunma yaptı. Üçüncü gün ise davanın son tutuklu sanığı ile sanık avukatları dinlendi. Ayşe Ateş, iki MHP'linin ismini verdiMüşteki ve müşteki avukatlarının dinlendiği dünkü celseye Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in sözleri damga vurdu. Müşteki sıfatıyla duruşmanın dördüncü gününde ilk kez konuşan Ayşe Ateş, "Sinan, bu tehditler başladığında bana ‘Ayşe, İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım ile Olcay Kılavuz’a talimat vermiş ve beni öldürmek için kapı kapı gezip kiralık katil arıyorlarmış" dedi. Kerem Gökay Öner'den savcılığa suç duyurusuAteş davasının duruşması devam ederken, bir başka gelişme yaşandı. O dönem Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdür Yardımcısı olarak Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında görev yapan Kerem Gökay Öner, avukatı Suna Öztaşdönderen aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 3 Temmuz'da sunduğu suç duyurusu dilekçesinde Tolgahan Demirbaş'ın sokakta yakalandığı belirtilen polis tutanağının "sahte" olduğunu ve bu tutanağın Demirbaş'ı gözaltına almayan polisler tarafından hazırlanarak imzalandığı iddia edildi. Ateş ailesinin avukatlarından Süleyman Kavak, "Tolgahan Demirbaş'ı, Olcay Kılavuz'un evinde gözaltına aldık. Demirbaş’ın sokakta gözaltına alındığını anlatan yakalama tutanağı sahte" diyerek suç duyurusunda bulunan eski polis müdürünün dosyada tanık olmasını talep etti. Sinan Ateş davasının ilk duruşmasında beşinci celse, tanıkların ifadeleriyle devam edecek. |
İddianamede neler var, kimlere hangi ceza isteniyor?Arkadaşı Selman Bozkurt ile bir binadan çıktığı sırada motosikletli 2 kişinin silahlı saldırısına uğrayan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Ateş ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianame, cinayetten yaklaşık 1,5 yıl sonra mahkemece kabul edilmişti. İddianamede, Sinan Ateş'in olay sırasında yanında olan ve omuzundan yaralanan Selman Bozkurt ile Ateş'in eşi Ayşe Ateş, "müşteki" sıfatıyla yer alıyor. Ancak Ayşe Ateş'in ifadesi iddianamede yer almıyor. 22 sanıklı iddianamede, tetikçi Eray Özyağcı ile onu olay yerine getirerek kaçıran Vedat Balkaya ve Suat Kurt'un müşterek fail olarak "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmaları talep edildi. İki ismin, Ateş'in yanında bulunan Selman Bozkurt'a yönelik ise "tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 13'er yıldan 20'şer yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi. Özyağcı'nın ayrıca "ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak" suçundan 1 yıldan 3 yıla, Tolgahan Demirbaş'ın ise "zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Sanıklardan ''silahlı eylemi organize ettiği'' iddia edilen Doğukan Çep ve şüpheli eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın ise cinayete azmettirmekten ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanıklardan Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çaglar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, avukat Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, eski cinayet büro amiri Mustafa Ensar Aykal'ın "iştirak halinde işlenen suça yardım ettikleri" gerekçesiyle cezalandırılmaları istendi. Bu 17 sanığın, "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapsi istenirken, eski cinayet büro amiri Aykal'ın ayrıca kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak maktule ait kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak temin ettiği gerekçesiyle 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. 17 kişinin dosyası ayrıldıCinayete ilişkin 22 tutuklu sanık hakkında dava açılırken, 17 şüphelinin de dosyası ayrıldı. Dosyası ayrılanların arasında hakkında yurt dışı çıkış yasağı konulan Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ve Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Burak Kılıç ile Ülkü Ocakları Ankara İl Başkan Yardımcısı Suat Yılmazzobu, eski Çubuk Ülkü Ocakları Başkanı Gürsel Horat, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde komiser olarak görev yapan Talha Atalay ve eski MHP Mersin Milletvekili ve eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz yer alıyor. Soruşturma sürecinde savcılar değiştirildiCinayetin işlendiği sırada Ankara Adliyesi’nde uzlaştırma savcısı olarak görev yapan Ayhan Ay nöbetçiydi. 1. Dış Bölge olarak belirlenen yerlerdeki şüpheli olaylara 24 saat boyunca savcı Ay bakıyordu. Ay’ın nöbeti esnasında Ateş cinayeti gerçekleşti. İş bölümü gereği ölümlü olaylara ilişkin dosyalar nöbetçi savcıda kaldığından, Ateş cinayeti soruşturması da savcı Ay’da kalacaktı. Ancak soruşturmanın seyri değişti. Özellikle Tolgahan Demirbaş’ın, cinayetten bir gün sonra, 31 Aralık 2022 gecesi gözaltına alınması sırasında Kılavuz’un evinde yaşanan kriz, emniyet tarafından savcıya "boş dosya" gönderilmesi nedeniyle derinleşti. Demirbaş, "boş dosya" nedeniyle serbest kaldı. Savcı Ay, daha sonra yapılan tespitler ışığında emniyete yazı yazarak, Demirbaş’ın "mevcutlu" (polis eşliğinde) şekilde adliyeye getirilmesini istedi. Buna karşın emniyet ise savcılığa "adresinde bulunamadığı" yanıtını vererek, Demirbaş’ı getirmek istemedi. O tarihlerde dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun devreye girdiği, mevcutlu getirme yazısı için "kapısının altından geri atın" dediği öne sürüldü. Bütün bu gelişmeler üzerine 17 Ocak 2023 tarihinde, yani cinayetten 19 gün sonra dosya milliyetçi kesime yakın olduğu bilinen Başsavcıvekili Durdu Özer’in koordinatörlüğüne verildi. Özer’in yanı sıra dosyaya Savcı Ay ile birlikte çalışmak üzere savcı Durmuş Ali Kaya da eklendi. Bilirkişi raporundaki detaylarSoruşturma kapsamında tutuklanan eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın telefonundan kurtarılan yazışmalar, cinayetin aylar önce planlandığını gösterdi. T24’ün kamuoyuna duyurduğu Demirbaş’ın yazışmalarına ilişkin bilirkişi raporu, Sinan Ateş’in, Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatıyla cinayetten dokuz ay önce takip edilmeye başlandığını ortaya koydu. Bilrikişi raporuna göre, Demirbaş, Ankara Emniyeti Cinayet Büro'da görevli olan ve bir dönem Ateş dosyasına da bakan komiser Mustafa Ensar Aykal'dan Ateş'in adresini, eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu'dan da konumunu istedi. Bu yazışmalara, Demirbaş’ın komiser Aykal’dan, "Genel Başkan istedi de" diyerek, Ateş’in adresini istediği ve "Aynen reis, onun ipini çekmişler" yanıtını verdiği görüldü. Raporda, Demirbaş ve Emre Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli olduğu öğrenilen Audi marka çakarlı bir araçla tetikçiyi Bolu’ya götürdüğü kayıtlara girmişti |