DİĞER
Güney gotiği sadece korkutucu, tekinsiz hikâyeler anlatmaz, toplumun karanlık yüzüyle yüzleşmesini sağlar. Korku ve acıma gibi şiddetli duygular bu yüzleşmede sadece birer araçtır
Bitkinin bir korku figürüne dönüşmesine, gotik ve botaniğin iç içe geçmesine şaşmamak gerekir. İnsan ölünce bitkinin besini olur. Doğa, insan türü için ölüm demektir
Hoş Nağme'yi okurken, Henry James'in Yürek Burgusu'nda “dadının suçluluğu” üzerine kurduğu muğlaklığı düşünüyordum. Birkaç ay sonra Alfonso Cuarón'un Roma'sında “dadının azizeleştirilmesini” yine Hoş Nağme ile kıyasladım...
İki asırlık bir süreçte halk efsanelerinden gerçeğe, gerçeklerden kurguya vampirin nasıl bir dönüşüm geçirdiğini, akıl-inanç ikircikliliği üzerinden görürüz. Burada dönüşen sadece vampir değil, modern bireyin, uygar insanın doğaüstüne karşı tutumudur...
Temelleri folklor ve mitlerle atılan vampirin ilk örnekleri çoğunlukla dişi yaratıklardır. Mesela Lilitu; farklı anlatıları olsa da çoklukla hastalık taşıyan, ayartan ve zarar veren dişi ruh– iblis olarak tasvir edilir...
Çatıdaki Şey, Conan ve Solomon Kane gibi karaktere hayat veren Robert E. Howard'ın sekiz gotik ve fantastik hikâyesinden oluşuyor. Howard, fantastik, epik ve gotik unsurları bir araya getirerek kendine has bir muhayyel mekân ve zaman yaratıyor
Güvenilmez ve tekinsiz olanı gotiğin imkânlarıyla görünür kılan Flannery O’Connor’ın roman ve öyküleri, aklın ve inancın kozlarını paylaştığı bir zemine evsahipliği yapar çoğunlukla...
Gotik olduğu kadar güncel, fantastik olduğu kadar da sosyal bir roman var karşımızda. Bir arayış hakkında olduğu gibi, cevapların kara toprakta filizlendiğini gösteren bir roman: Vejetaryen
Terry Eagleton’ın en çok eleştirildiği konu, çok sık ve dağınık yazması, birçok alanda söz sahibi gibi bir tutum takınması, bazen gereğinden fazla alaycı bir üsluba sahip olması olabilir ama bir edebiyat eleştirmeni olarak Eagleton...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık