DİĞER
"Ece Ayhan, tıpkı Baudelaire ve Rimbaud gibi, kötünün ve kötülüğün estetiğini şiirlerinde yansıtmıştır. Zira güzel şeylerin kötülüğün içinden çıkacağının farkındadır. Edebiyat araştırmacılarının çok defa belirttiği üzere şiir dilini ters-düz etmiştir; ancak bunu yaparken amacı dille dans etmek değil, iktidarın dilini yıkmaktır..."
“Edebiyatımız neden acı çeken, yenik ve yılgın karakterle dolu? Neden bu kadar çok acı çekiyoruz? Edebiyata neden bu kadar acı çektiriyoruz?... Başkalarının bana acımalarını sağlayan acı içindeki benliğim neden benim özbenliğim olsun? Varoluşumun bana özgü yanı, beni ben yapan tarafım illa acımda mı ifade buluyor? Neden sevinçlerim değil de acılarım, pozitif varlığım değil de negatif varlığım daha sahih olsun?”
"Rimbaud şiirden vazgeçerek onun zamanın ötesinde kalması gereken, sadece arzu uyandıran fani sanatlara ait olduğunu göstermiştir. Şiir her yerdeydi ve o daha fazlasını istiyordu. Fırtınalar, bulutlar, acılar, aşklar yazılmayacağına göre…"
Simgecilere göre, her sözcüğe müzik katmak, her dizede ezgi yakalamak şiirin özünde olmalıdır. Simgeci şairler müziğe ne denli düşkünlerse, Claude Debussy gibi besteciler de aynı ölçüde şiir ve resme düşkündü
Borges, García Márquez, Albert Camus, George Orwell, Arthur Rimbaud, Paul Verlaine, Gustave Flaubert, H.G.Wells, Peter Handke, Max Frisch, Virginia Woolf, Ezra Pound, Thomas Mann... Yazar ve şairler, kan akarken ne yaptılar, ne yapmadılar...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık