80 ve sonrası doğumlu edebiyatçılar bir kuşak teşkil ediyor mu, belirli temaları, dertleri var mı? Yazar ve editörler soruşturmalar, konuşmalar, söyleşiler ve yazılarıyla "-36'da Edebiyat" dosyamızda...
11 Temmuz 2016 15:00
K24’ün Temmuz ayı dosya konusunu “80 ve sonrası doğan edebiyatçılar” olarak belirledik. Dosya, hem –zaten şimdiye dek yapmaya özen gösterdiğimiz gibi– genç edebiyatçılara K24 sayfalarını açarak seslerini duyurmaları için bir platform sunsun, hem de 80 ve sonrası doğumlu edebiyatçılar bir kuşak teşkil ediyor mu, belirli temaları, dertleri var mı gibi sorulara yanıt arasın, hatta ve hatta yeni sorular sordursun istedik. Biliyorsunuz genelde yaptığımız dosyalarda o konunun ilgili ve bilgili yazarlarına bırakıyoruz sözü. Fakat bu kez ağırlıklı olarak konumuzun öznesi olan yazarlara söz verelim istedik. Çünkü edebiyattaki meselelerini, dünyayla olan dertlerini en iyi onlar ifade edebilirdi.
Merak ettik; Türkiye'nin bugün yaşadığı en büyük sorun onlara göre ne? Bulundukları kuşağın edebiyat üretimini nasıl buluyorlar? 20 sene sonra kendilerini nerede görüyorlar? Ve kendilerinin edebiyatla olan meselesi ne? Tüm bu soruları sormamızın bir nedeni vardı. Onları daha iyi tanımak istedik. Yanıtları bizim için biraz da edebiyatta ve dünyadaki duruşlarıydı. Umarız tüm okurlarımız için de öyle olur.
Kimi gençliğinin, edebiyatına engel olduğunu söyledi, kimi pek çok yazardan daha çok çalıştığını, kimi koşmaktan yorulmayan yüksek ritimli bir kalbin kudretine sahip olduğu için mutlu olduğunu… Kimi kendi kuşağını takip ettiğini, kimi takip etmediğini... Kimi takip ettiğini belirtirken sonra kuşağın arızalarını kendini de dışında tutmadan söylemekten, özeleştiri yapmaktan geri durmadı. Ülkenin en büyük sorunu nedir sorumuza savaş, ölümler, umutsuzluk, sevgisizlik, kutuplaşmanın altını çizdiler, belki de en genel haliyle şu iki cümle özetledi her şeyi: “Bir arada yaşamanın yollarındansa, üstün olmayı tercih etmektir en büyük problem” (hem belki edebiyatta da böyledir) ve “ Bu kadar sorun karşısında elimiz kolumuz bağlı kalışına katlanmaya çalışmak…”
“80 ve sonrasına sorduk, soruşturduk I” ve “80 ve sonrasına sorduk, soruşturduk II” başlıklarımızda Aylin Balboa, Bedia Ceylan Güzelce, Can Gürses, Ece Erdoğuş, Ekin Can Göksoy, Elif Türker, Kerem Görkem, Mahir Ünsal Eriş, Melisa Kesmez, Melida Tüzünoğlu, Nazlı Karabıyıkoğlu, Nermin Yıldırım, Onur Çalı, Ömer Altan, Pelin Buzluk, Sinan Sülün, Sine Ergün ve Sinem Sal’ın sorularımıza verdiği yanıtları okuyacaksınız.
“Editörler anlatıyor” başlığımız altında ise altı yayınevinden görüştüğümüz Türkçe edebiyat editörlerinden Levent Cantek, Faruk Duman, Öykü Özçinik, Mehmet Said Aydın, Suat Duman ve Kadir Aydemir’in 80 ve sonrasında doğan yazarların üretimlerine ve dertlerine dair değerlendirmeleri var.
Ergenlik hikâyeleriyle bağıran erkek kahramanlar, atarlı haller neden artık daha çok var edebiyatta ve ne kadar kalıcı? 80 ve sonrası doğumlu kuşağın derdi bu mu? Gençlik, ilkgençlik, mahalle arkadaşları, taşra sıkıntısı belki… Öykü yükselişte mi? Öyle görünüyor ama bir de melezleşiyor belki de. Peki ya taşra? Orası kime göre neresi ve ne geliyor oradan buraya? Levent Cantek’in “Türkçe edebiyatın taşrasında daha çok Kürtler var, onların odağında siyaset var, kendi dertleri var, Yaşar Kemal ve Mehmed Uzun’un dili var. Metropolden, orta sınıftan birinden bize gelen dosya ile taşradan gelen dosya arasındaki en önemli fark, uzunlukları” saptaması, Suat Duman’ın “İstanbul dışından gelen dosyalarda sınıfsal duyarlılık daha belirgin sanki…” cümlelerini önemli buluyoruz.
Dosyamızın tek yazarı Murat Yalçın. Hem özellikle Kitap-lık dergisinin yönetmeni olması, dolayısıyla genç yazarların metinleriyle hemhal olması hem de İçimde Oğuz Atay ile Orhan Gencebay İkizi Yaşıyor (editöre postalar) kitabından ilhamla derdimizi anlatıp konuyu değerlendiren bir yazı istedik. İşte, içinden bir cümleyi de buraya alıntılıyoruz: “her şeyden az biraz mantığıyla 'serpme kahvaltı' masasını andıran, etkisi fazlasıyla hesaba katılarak yazıldığı izlenimi veren bir edebiyat (…) Edebiyatın her şeyden önce bir dil olayı olduğu, dilin de kültür, uygarlık, zihniyet, ideoloji boyutları olduğu bilincinin yeni kuşak yazarlarda gelişmesini ve yerleşmesini en azından kendi adıma umut ediyorum.” Valla ne yalan söyleyelim, biz de...
Murat Yalçın’ın “Edebiyatını arayan kuşak” başlıklı yazısı için tıklayın.
80 sonrası doğan, edebiyat alanında şiirde ve yayıncılık alanında üretimlerine devam eden iki isim: Ömer Şişman ve Can Bahadır Yüce... Ömer Şişman, Edebi Şeyler’in yürütücülüğünü yapıyor. Şiir ve şiir eleştirisi dizisi 160. Kilometre’nin kurucularından, şair ve editör.
Ve diyor ki: "İster taharet musluğunu yazarız, ister başbakanı”
Can Bahadır Yüce Türkiye’deki edebiyat gündeminin içinde, el konulana kadar Zaman Kitap’ın yönetmeniydi. Şair ve köşe yazarı. Ve o da diyor ki: “Yeni Türkiye’nin çirkinlikleri bizi yanıltmasın” http://t24.com.tr/k24/yazi/can-bahadir-yuce,782
Ve Konuşmalar serimiz… Temmuz ayı dosyamız kapsamında Çağlayan Çevik'in moderatörlüğünde Mustafa Orman, Birgül Özcan, Alper Beşe ve B. Nihan Eren K24 için bir araya geldi. Yayımlanma maceralarından yazmaktaki dertlerine, "acaba bir kuşak var mı"dan memleketin haline, kitabın yanında kahveli, somon fümeli sosyal medya paylaşımlarından bugünün "piyasa" dinamiklerine kadar konuştular ve söz her fırsatta aynı yere vardı; "iyi eleştiri" ve "eleştirmen" eksikliği: “Bizim kuşağa ya da tarafa değil eleştiriye ihtiyacımız var…”
K24 Yayın Kurulu’ndan Başak Bingöl, Elif Bereketli, Murat Şevki Çoban ve Yasemin Çongar’ın kitapları Türkçeye çevrilmiş ya da çevrilmesini dilediğimiz ‘’genç’’ romancılar, hikâyeciler, şairler, denemecilere dair notları: Yolu yarılamadan sınırları aştılar.
Evet, bizden bu kadar. Biz istedik ki sorular soralım, gelen yanıtlardan yeni sorular doğuralım, kitaplıklarınız ve okuma notlarınız zenginleşsin. Umuyoruz arşiviniz için de kalıcı bir dosya olmuştur.
Önümüzdeki ayın yeni dosya konusunda geziyoruz. Türkiye ve dünya edebiyatında, sırtımızda kitaplarla...
Görüşmek üzere...