DİĞER
Cesur Yeni Dünya, Godard ve Cumartesi Gecesi Ateşi… Sistemin sürdürülebilirliğini sağlayan şey hafta sonu ile simgelenen özgürlük illüzyonuysa, hafta sonu ortadan kalktığında neler oluyor?
"Özge Sarıoğlu ve Fulya Çetin’i buluşturan yangın belli ki hâlâ devam ediyor: Bir gün alevlerin sıcaklığını kapımızda hissederken, bir gün kendi bahçelerimizde filizlenen tohumlarımızla avunuyoruz. Bu iki sanatçının bende bıraktığı hissiyat ise şu: Yangının çıktığına inanıyoruz da, bir gün söneceğine neden inanmıyoruz?"
"1920’lerin kült sessiz filmi Häxan’dan Sabrina’nın tüyler ürpertici maceralarına kadar popüler kültürde cadı imgesinin dönüşümleri: Kendini cadı olarak tanımlayan paganların sayısı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gün be gün artarken, cadılık ve ekolojik feminizm daha uzun yıllar boyunca el ele yürüyeceğe benziyor."
Tom Robbins sever misiniz? Peki ya Douglas Adams? Öyleyse en yakın kitabevinden kalkan ilk sihirli otobüsle Christopher Moore evrenine ışınlanma zamanınız gelmiş demektir. Hınzır ve hünerli gerçeklik bükücülerin son temsilcilerinden Moore ile birlikte maceraya atılırken şundan kesinlikle emin olabiliriz: Biletin üzerinde ne yazarsa yazsın burası bugüne kadar gitmediğimiz, varlığını hayal bile etmediğimiz bir yer!
1988’den bu yana koca bir neslin rüyalarını maviye boyayan Le Grand Bleu filminin kahramanları gerçek hayattan alınmıştı. Bu iki karakterden birinin yaşamöyküsüne ışık tutan 2017 tarihli The Dolphin Man adlı belgesel 74 yaşında intihar eden Jacques Mayol efsanesinin ardındaki gerçekleri ortaya çıkardı. (Yasal olmayan uyarı: Gayet spoiler içerir.)
"Bir filmin kötü olduğu nasıl anlaşılır? Eğer filmin ilk sahnesinden son sahnesine kadar fonda hiç durmadan müzik çalıyorsa o film şüphesiz ki kötü bir filmdir. Çekilmiş bitmiş, kurgusu vesairesi yapılmıştır ancak ön izlemeleri yapan herkesi bir sessizlik almıştır çünkü ‘akmıyordur’ film. Bu aşamada filmi geri çekme şansı da kalmadığı için tabana boydan boya müzik döşenir. Yavan bir yemeği krema, tereyağı ve tuzla gazlayıp yenir yutulur hale getirmek gibi…"
"Kendi ifadesiyle 'Amerika’nın en sevilen ve en gayri mesul film eleştirmeni' Libby Gelman-Waxner, yıllardır sinema yazıları yazıyor ve sinemayı insanın temel ihtiyaçları üzerinden değerlendiriyor: konfeksiyon ile kozmetik."
Büyük hizmet: Bu yazı, Tiger King ve kült/tarikat temalı başka anlatılar arasında bir gezinti yapmakla kalmıyor, kendi kültünüzü nasıl oluşturabileceğinizi, sürdürebileceğinizi de adım adım anlatıyor...
"Birlik, beraberlik, kolonya ve sabuna her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde pijamalı bir apokalips provası yaparken virüs, pandemi ve apokalips konulu filmlere şöyle bir dönüp bakmak istedim."
“Filmi izlerken nedense Virginia Woolf’u düşünmeden edemedim. Paltosunun ceplerini taşlarla doldurup kendini nehir sularına bırakan Woolf, evinin balkonundan uzaklara süzülen Nilgün Marmara ve depresyona yenik düşen pek çok kadın sanatçı sırayla aklımdan geçti…”
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık