DİĞER
“Arendt iletişime inanır. Teknolojik ya da ekonomik/politik dinamikler mecraları manipüle etmeye çalışabilir, kuvve halindeki fikirler, hakikatler fiile döküldüklerinde, açığa çıktıklarında eksilebilirler/dönüşebilirler, ancak Arendt için konuşmanın, söz alışverişinin olmadığı bir seçenek, diğer eksiklerden daha şiddetli bir kayıp doğurur.”
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Hanna hapishanede olduğu yıllarda suçunu kabul etmiş ve pişmanlık göstermiştir. Bu ne Nürnberg mahkemelerinde ne de Eichmann dahil daha sonraki Holokost davalarında yargılanan sanıklarda rastlanan bir duygu değildir. Böylece Schlink belki de okuyucuya Hanna’nın yaşadığı bu dönüşümle tarih için farklı bir çıkış sunmaktadır."
"Miss Holokost Survivor / The Pageant belgeseli bize toplumsal ve bireysel hafızanın hakikat ile kurduğu karmaşık ilişkisi üzerine, hafızanın duygu ve duygulanımlarla olan ilişkisi üzerine ve duygulardan arınmış, sıradanlaştırılmış bir hafızanın neye benzeyebileceği üzerine ilginç bir tanıklık sergiliyor."
"Peki, neden bu insanlar astlarına karşı aslan kesilip üstlerine karşı süt dökmüş kişi olurlar? Hayatla bağını sadece güçle kuran, ondan taltif aldığı zaman mutlu olan, muktedirin emrettiğini sorgusuz sualsiz şiddete varan arzuyla yapan bir kişinin motivasyonu nedir? Biat ettiği güçle hemhal olmak mı, o gücü temsil etmek mi, gücü ele geçirmek mi?"
Peki, ifade özgürlüğü neden savunulmalı ve neden önündeki engellerin hepsinin kaldırılması için mücadele edilmelidir...
Siyaset yüklü fikirlerle çarpışmadan edebiyat ve kültür hakkında konuşabilir misiniz? Elbette konuşabilirsiniz, ama bunun için bir parça kıvraklık gerekir. Peki, bunu hiç denememeli misiniz?
The New York Times'ın uzun yıllar baş kitap editörlüğünü üstlenen Michiko Kakutani: Kurmaca insana yalnızca empati kurma armağanını bahşetmekle kalmaz, ekseri tarihin ve siyasetin nasıl işlediğine açılan bir pencere de sunar
Sürgündeki kişinin bir tarihi var, ama bunu açıklayamıyor, sanki kendi tarihi bir gölgeymiş de onu bir daha bulamamak üzere kaybetmiş gibi...
Ve işte belki o sayede, şu kaybettiğimiz “kokusu” geri gelir zamanın. Şu anda biliyoruz ki, elimizde kokmayan, plastik bir çiçek duruyor
Mecid Mecidi sinemasında sıradan hayatların asudeliği de, haklılığı hayli kuşkulu fersudeliği de, sınırları itina ile belirlenmiş bir doğallığın aynasından aksediyor kameraya...
Yörüngesini temellendirmek mümkün olmasa da iddia etmekte herhangi bir sakınca yok: Füreya Koral’ın çinilerle tanışmadan önceki seramikleriyle tanıştıktan sonrakiler arasında, inkârı imkân dâhilinde bulunmayan gözle görülür bir mahiyet farkı var...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık