İstanbul, 20 Ocak 2021
İki haftalık tatil nedeniyle epey gecikmeli
yazıyorum. Boğaziçi Üniversitesi'nin
kapısına kelepçe vurulması
içimi acıtıyor. Boğaziçili gençlerin
protestoları gözlerimi yaşartıyor.
Keşke aralarında olsaydım,
ben de onlarla söyleseydim, keşke...
Yukardan tepeden kayyum olana
Seçilmemiş rektörlere burda hiç yer yok
İntihal yapıp da hoca olana
Üniversiteyi de şirket, sananlara yuh
Yuh yuh
Yuh yuh soyanlara
Soyup kaçıp doyanlara
Okulumun kapısına
Yuh kelepçe vuranlara yuh
Bu kadar insanın hakkın alanlar,
hakkın alanlar
Seçilmeden başa atanan zatlar
İntihalle olmaz olmaz rektör olanlar
Okulun başına, hey dost, çöktü ise yuh
Yuh yuh
Yuh yuh soyanlara
Soyup kaçıp doyanlara
Okulumun kapısına
Yuh kelepçe vuranlara yuh
Sen rektör değilsin, seni seçmedik,
seni seçmedik
Atanmış kayyuma biat etmedik
Hayır dedik, olmaz olmaz,
kabul etmedik
Buna rağmen koltuğunda kaldın ise yuh
Yuh yuh
Yuh yuh soyanlara
Soyup kaçıp doyanlara
Okulumun kapısına
Yuh kelepçe vuranlara yuh
Evet sevgili Boğaziçililer, yuh!
Üniversite kapısına vurulan kelepçe
özgürlüğe vurulan kelepçedir.
Akademik özgürlüğe vurulan kelepçedir.
Üniversite özerkliğine vurulan kelepçedir.
Eleştirel düşünceye vurulan kelepçedir.
O kelepçe, üniversite fikrine vurulan
ölümcül bir darbedir.
Boğaziçili öğrencileri yerlerde sürüklüyor
polis... Gözaltına alınıyorlar evlerin
duvarları kırılıp...
Bir öfke dalgası kabarıyor içimde...
Parti komiseri gibi rektör atanır mı?
Kayyum rektör atanır mı?
Atanırsa, orası üniversite olur mu?
Üniversite bir ülkenin "beyni"dir.
O beyni felç etmeye kalkarsan,
üniversiteyi de yargı gibi, medya gibi
tümüyle biat kurumu haline getirirsen,
ülkenin sonu karanlıktır,
"Ortaçağ karanlığı"dır.
Ya da sevgili Baskın Oran'ın
yerinde deyişiyle, "karşı devrim"dir!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin,
Anayasa Mahkemesi'nin kararları
hiçe sayılıyorsa, Selahattin Demirtaş,
Osman Kavala, Ahmet Altan
ve daha birçok kişi haklarında
mahkumiyet olmadan
yıllarca hapis yatabiliyorsa, evet,
bunun adı "karşı devrim"dir.
Dernekleri, sivil toplum kuruluşlarını
tamamen devlet kontrolüne almak,
biat kurumları haline getirmek için
yasal düzenlemeler yapmak da
"karşı devrim"dir, Türkiye'yi
demokrasi ve hukuk sularından
uzaklaştırmak, "Ortaçağ karanlığı"na
itmektir. Muhalif sesleri yok etmek,
muhalefeti sindirmek için
gazetecilere, köşe yazarı ve siyasetçilere dönük
"sokak saldırıları"nı hareketlendirmek de
hayra alamet değildir, 1930'lar
Hitler Almanyası'na benzer görüntülerdir.
HDP'yi kapatmaya dönük olarak
gittikçe daha çok yükselen sesler
ya da Canan Kaftancıoğlu'ndan
terörist çıkarmaya kalkışmak da
farklı değildir. Bütün bunlar
Türkiye'yi demokrasi sularından
uzaklaştırmak için
daha çok kutuplaşma, daha çok
cepheleştirme hamleleridir.
Kılıçdaroğlu: Türkiye
20 Temmuz'dan beri
bir sivil darbenin içinde...
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun
şu sözlerinin altını çiziyorum:
20 Temmuz'dan beri Türkiye
bir sivil darbenin içindedir.
Biz hiçbir darbeyi savunmadık.
Demokrasinin bu noktaya gelmesinin
temelinde darbeler vardır.
Darbelere karşı çıkmak
hepimizin ortak görevidir.
Ama biz hem askeri,
hem sivil darbelere karşıyız.
12 Eylül'de Kenan Evren ve
arkadaşları ne yaptıysa,
20 Temmuz'dan sonra
bunlar da yaptılar. 15 Temmuz'u
fırsat bilip OHAL ilan ettiler,
anayasayı değiştirdiler.
Erdoğan'ı eleştirmeye kaç kişi
cesaret ediyor, Evren'i kaç kişi
eleştirebiliyordu.
O zaman da parlamento
askıya alınmıştı, şimdi de
buna yakın bir tablo var.
YÖK, 12 Eylül darbe hukukun
sonucudur. Bugün devam ediyor.
12 Eylül darbecilerinin
yasal düzenlemeleri hâlâ yürürlükte.
O dönem rektör nasıl atanıyorsa,
bugün de aynı şekilde atanıyor.
İstediğini Erdoğan rektör atıyor,
tek şartı var, partili olması lazım,
Erdoğan'ı alkışlaması lazım.
Görevi bu. Bu niteliklere sahipse
rahatlıkla rektör atanabilir.
Akademisyenlerin bildiri
yayımlaması sonucu o akademisyenler
üniversiteden atılıyorsa,
bu Türkiye'de bir darbe
yaşandığını gösterir.
Akademik özerklik çok
önemli. Bilim üretilen yerlerde
akademik özerklik vardır.
Özgürce düşünülen yerlerde vardır.
Akademisyenlerin bildiri yayımlaması
sonucu o akademisyenler üniversiteden
atılıyorsa, Türkiye'de bir darbe
yaşandığını gösterir.
Bir üniversitenin bir bilimsel
özerkliğinin, yönetsel ve mali
özerkliğinin olması lazım.
Bunlar varsa üniversite diyoruz,
yoksa üniversite demek zor.
Darbe döneminin o kelepçeden daha
güzel fotoğrafı olabilir mi?
20 Temmuz darbesinin fotoğrafı.
Erdoğan, yoktur diyecek
ama onunla her yerde her ortamda
tartışmaya hazırım. Tabii cesaret
edebilirse...
Erdoğan, iktidara geldiğinde
üniversiteler seçiyordu rektörleri.
Üç adaydan birini cumhurbaşkanı
seçiyordu. Ne oldu 20 Temmuz'dan
sonra, seçim kaldırıldı.
12 Eylül darbesi ile 20 Temmuz
darbesi arasında hiçbir fark yok.
(Kılıçdaroğlu'nun 5 Ocak'taki konuşmasından)
Demokrasi notları 8 yarına...