Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine Söğüt, "Gücünü öncelikle adaletten, eşitlikten, vicdandan almaya hassasiyet göstermeyen tüm mücadele yöntemlerine her zaman kuşkuyla bakmışsanız...Ve başka bir ahlakı inşa etmenin türlü yollarla mümkün olduğunda ısrarcıysanız... Gücünü ifşadan alan metoo eyleminin 'kurunun yanında yaşın yanmasını' dikkate almamasının yan etkilerini sonuna kadar ısrarla sorgulayabilirsiniz." görüşünü savundu.
11 Aralık'taki yazısında, "Kızları, memelerinden, regl oluyor olmaktan, açık saçık giyinmekten, davetkâr davranmaktan, ölçüsüz gülmekten, sevişmeyi istemekten, zevk aldığını gizlememekten, duygularını ve heveslerini açık etmekten men ederek erkek şiddetinden koruyamazsınız.Bu yolla sadece onları korunmasız kılarsınız ve erkeklere de onları taciz hakkı tanırsınız. Gerçeklerle tam olarak yüzleşmeye bir cesaret etseniz, belki de bugün ifşa edilen o erkeklerden önce siz kendi kendinizi katran ve tüye bularsınız" değerlendirmesini yapan Söğüt, bugünkü yazısında,"Feminist hareketin haklı ve hararetli yükselişi sırasında bazı eylemcilerin kendi kullandıkları bazı yöntemleri, soruna duyarlı olan herkesin hiçbir tereddüde mahal vermeden desteklenmesini istemesi, eylemin yapısı açısından pratik bir beklenti olabilir. Ancak eylemi desteklediği halde sonuçlarından da endişe duyulması gerektiğini öneren birilerinin bu beklentiyi karşılamama özgürlüğüne kim ne diyebilir?" düşüncesini dile getirdi.
Söğüt bugünkü yazısında şunları kaydetti:
"Tüm devrimlerin, mücadelelerin temel sorunudur: İstenilen sonuca ulaşmak için izlenecek yolda neler göze alınabilir, neler alınamaz? Neler feda edilebilir, neler edilemez? Kestirmeden gidenler “Devrim önce kendi çocuklarını yer” derler... Uzun yolu seçenler hayalperestlik ve romantiklikle etiketlenirler.
Bu kısırdöngüde, son söz devrimlerin ardından sistemi ele geçiren ve aynı şiddetle şekillendikleri için hep birbirine benzeyen sorunlu iktidarlara düşer. Tarih o yüzden, devrimlere rağmen, tekerrürden ibaret ola ola sürer gider.
İdeolojileri tanımlayan hassasiyetler
Hukuksuz ve güvensiz ortamlarda, hukuksuzluklara ve haksızlıklara karşı mücadele verirken belirlediğiniz yöntemlerin içeriği ve sınırları çok önemlidir. Bu sınırlarla dilerseniz kendinize hassasiyetlerden müteşekkil daracık bir alan çizersiniz, dilerseniz uçsuz bucaksız bir dünyada rahatça ilerlersiniz. Eğer sizin sınırlarınız; İstemeden ya da fark etmeden ya da mecburiyetten yaratılabilecek yeni hukuksuzluklara ve güvensizliklere...
Düşmana ait, itiraz edilen yöntemleri yeniden yaratarak düşmana karşı kullanma ahlakına... Mevcut sorunlu hukuka benzer bir hoyratlık, ayrımcılık ve haksızlık içeren yöntemlere karşı hassassa... Ve şiddetin hiçbir türünü içinde asla barındırmamayı önemsiyorsa... O zaman hangi gerekçe ile ve ne uğruna olursa olsun bazı mücadele yöntemlerini sorgularsınız. Mesela açlık grevlerine her koşulda sonuna kadar karşı olabilirsiniz. Savaşın her türlüsüne hayır diyebilirsiniz. Kurtuluş savaşlarını, dağlarda verilen mücadeleleri bile sorgulamak isteyebilirsiniz. Köleliğin ve sömürünün her halini, hayvan insan ayırmadan deşifre edebilirsiniz. Tüketimin vahşetini, elinizde tuttuğunuz akıllı telefonu, cebinizdeki kredi kartını, bindiğiniz uçakları, kullandığınız arabaları, sevdiğiniz yiyecek ve içecekleri görmezden gelmeden, dürüstçe tanımlayabilirsiniz. Fırsat eşitsizliğinin adını, sahip olduğunuz ufacık bir konfora dahi ayrıcalık tanımadan, tüm gerçekliğiyle ortaya koyabilirsiniz.
Metoo
Gündemdeki tartışmalara gelecek olursak... Gücünü öncelikle adaletten, eşitlikten, vicdandan almaya hassasiyet göstermeyen tüm mücadele yöntemlerine her zaman kuşkuyla bakmışsanız...
Ve başka bir ahlakı inşa etmenin türlü yollarla mümkün olduğunda ısrarcıysanız... Gücünü ifşadan alan metoo eyleminin “kurunun yanında yaşın yanmasını” dikkate almamasının yan etkilerini sonuna kadar ısrarla sorgulayabilirsiniz. Feminist hareketin haklı ve hararetli yükselişi sırasında bazı eylemcilerin kendi kullandıkları bazı yöntemleri, soruna duyarlı olan herkesin hiçbir tereddüde mahal vermeden desteklenmesini istemesi, eylemin yapısı açısından pratik bir beklenti olabilir Ancak eylemi desteklediği halde sonuçlarından da endişe duyulması gerektiğini öneren birilerinin bu beklentiyi karşılamama özgürlüğüne kim ne diyebilir? Demokrasi baştan sona bir yöntem tartışmasıdır. Neticede; Herkes krala da çıplak diyebilir... Kraliçeye de... Hatta bazen aynadaki kendine bile."
Söğüt, 11 Aralık'taki yazısında, "Bunu asla yapmadığınız için...Önce insan olan, sonra erkek olan, sonra da yazar olan bir adam çıkar...Bugüne kadar kendisine muazzam bir kale inşa edebildiği o güzelim kelimelerle, kadınların cesur ifşalarını pekiştirecek ve ardından dünyayı başına bir kez daha yıkacak o korkunç özür cümlelerini kurar... Ve o cümlelerin gücünün nasıl olup da o an kendisini katran ve tüye bulanmaktan kurtaramadığına bir ömür şaşacağı dönemsel bir linç yaşar. Bu arada olayla ilgili çıkan haberlerde tacize uğramış kadınların fotoğrafları ve adları ifşa edilen erkeklerin fotoğraflarından ve adlarından daha çok geçer.Koca bir ülke, gözünü yine kadınlığa ve erkekliğe değil...Sadece işaret edilen erkeklerin yaşlılığına, sarhoşluğuna, hastalıklarına ve onları işaret eden kadınların gençliğine ve güzelliğine diker, asıl gerçeği görmez. Ve bu kadim irade yüzünden dünya yıkılsa ahlak bir türlü tersine, kadınlığın lehine dönmez." ifadesini kullanmıştı.
TIKLAYIN - Cumhuriyet yazarı Söğüt: Bugün ifşa edilen erkeklerin aynasında dönüp kendinize de bakın
TIKLAYIN - Tacizleri ifşa edilen yazar Hasan Ali Toptaş'ın 'özrü' kabul görmedi
TIKLAYIN | Mersin, Hasan Ali Toptaş’a verdiği edebiyat ödülünü geri alıyor
TIKLAYIN | TRT2, Karalama Defteri programında Hasan Ali Toptaş'ın konuk olduğu bölümü kaldırdı
TIKLAYIN | Everest Yayınları, “tacizin karşısındayız” diyerek Hasan Ali Toptaş’la yollarını ayırdı
TIKLAYIN | Yayıncı İbrahim Çolak, Twitter'da taciz iddiasıyla karşı karşıya kalmasının ardından intihar etti