Pulp Fiction ve el altından yükselen erotizm

19. yüzyıl sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar Amerikan edebiyatını etkisi altına alan Pulp Fiction (Ucuz Roman) akımı hangi temaya yoğunlaşırsa yoğunlaşsın, “erotizm” söz konusu janrın baharatı olarak tüm kitaplarda kendine yer buldu...

05 Mayıs 2016 17:10

Amerika’da Pulp Fiction türünün patlaması tıpkı savaş sonrası bir anda artış gösteren doğumlar gibiydi. 1939 senesine geri döndüğümüzde Amerika’da toplam kitapçı sayısı yüze bile ulaşmıyordu. Pulp Fiction’ların bu kadar popüler olması ve milyonlarca satması, dahice bir pazarlama taktiğinin sonucuydu. Pulp Magazines, olarak adlandırılan ucuz kâğıttan dergiler 1890’lardan beri kendilerine gazete bayilerinde yer buluyordu. Pulp Magazine’lerle benzer kapaklar ve benzer ucuz kâğıttan üretilen pulp romanlar ise dergi kitlesini yakalamayı amaçlıyordu ve kitapların satılması için sadece kitapçıları değil daha fazlasını kullanmak bu türün zirveye ulaştığı yılları yaşamasını sağlayacaktı. Bu kadar az sayıda kitapçıya karşılık Amerika’nın her yerine dağılmış binlerce gazete bayisi, tren istasyonu, eczane ve dükkân vardı. 20. yüzyılın başından beri üretilen, ucuz kâğıda basılmasından ve klasiklerden farklı olarak sadece yüksek tabakaya değil ev hanımlarından işçilere kadar herkese hitap eden Pulp Magazine’ler hâlihazırda okuma eylemini bir üst sınıf zevki olmaktan çıkarmıştı fakat Pulp Fiction’lar kadar büyük bir kitleyi etkilememişti. Pulp romanlara ulaşmak için ise okurların, 1940-70 yılları arasında zaten sınırlı sayıda olan kitapçılara kadar gitmesine gerek yoktu; tren istasyonlarından, otobüs duraklarındaki gazete büfelerinden de pulp’lara ulaşılabilirlerdi. Üstelik bir sigara parasından fazlasını ödemeden!

The Daily Beast’te “How Pulp Fiction Saved Literature”1 (Ucuz Roman Edebiyatı Nasıl Kurtardı) adını taşıyan Wendy Smith imzalı yazıda da söylediği gibi kadınlar artık sadece kapakları süslemiyordu. Tıpkı Afro-Amerikalılar, lezbiyen ve geyler gibi kadınlar da artık hem okur hem de yazar haline gelmişti. Çünkü bu kadar büyük bir endüstri eli kalem tutan herkesin hikâyesinin yayımlanabilmesi ve yeni yazarlar anlamına da geliyordu. Bu yazarlar arasında tıpkı polisiye hikâyelerin gidişatını değiştiren Carroll John Daly gibi isimler de vardı. Klasik eserlerde daha sofistike ve ağırbaşlı olarak karşımıza çıkan dedektif imgesi Daly’den sonra daha sert ve sokaklara hâkim bir hale dönüştü. Mars maceracısı John Carter ve Tarzan’ın yaratıcısı Edgar Rice Burroughs ise yetmişten fazla pulp romanına imza atarak bilimkurgu türünü bir sonraki aşamaya taşıdı.

New York’un en köklü yayınevlerinden Simon & Schuster’dan o dönem ilk kez New York ofisini açan Penguin Books’a kadar bütün büyük yayınevleri pazardaki potansiyeli görerek bu alana yöneldi ve 1930’lardan 70’lere kadar milyonlarca kitap ülkenin dört bir yanından macera, fantezi, dram ve erotik edebiyat meraklısı okura ulaştı. Hatta II. Dünya Savaşı sırasında basılan on altı milyon kitap savaşta görev yapan kadınlara ve erkeklere dağıtıldı. Pulp Fiction’lar cepte taşınmaya uygun boyutuyla, uygun fiyatıyla ve herkesi içine çeken hikâyeleriyle, kolayca okunmak ve okunduktan sonra da atılmak ya da başkasına verilmek üzere tasarlanmıştı.

Tüm bu Pulp Fiction dünyasında erotizm, sanki Ulysses, henüz 1921 yılında The Little Review’da tefrika edilen “Nausicaa” bölümü yüzünden müstehcenlikle suçlanmamış ve editörler para cezasına çarptırılmamış hatta 20’ler boyunca kitabın Amerika’da basımı yasaklanmamış gibi bir yükselişe geçiyordu. Eşcinselliğin yasalarca cezalandırıldığı bir dönemde açık gey ve lezbiyen başlıkları ile eşcinsel karakterleri merkezine alan romanlar mahallelerdeki büfelerde dahi ulaşılabilir hale geliyordu. En parlak dönemini yaşadığı 50’li yıllardan, popülerliğini radyo ve televizyona kaptıracağı 70’li yıllara kadar Pulp romanlar milyonlarca satacak, bu sırada alabildiğine cinsellik içeren hikâyelerin Amerika’nın her bölgesine yayılmasına ve neredeyse her eve girmesine vesile olacaktı.

Pulp’larda aşk ve seks

1920’lerde yükselişe geçen ve neyseki 60’lar hippileri ile son bulan kadının bakımlı ve seksi olması gerektiği, bunun için de vücudu saran elbiseler ve seksapelitesi ile tanımlanması algısı ve Pulp’ların kapaklarının ve kadın karakterlerinin temelini oluşturuyordu. Pin-up girl’lerin tüm yazılı materyalleri süslediği, çekici ve güzel bir kadının nasıl olması gerektiğine dair idealize edilmiş kadın resimlerinin her yeri donattığı bir dönemde Pulp’lar da bu akıma olabildiğince sadık kalıyordu.

Dedektif ve bilimkurgu hikâyeleri her ne kadar Pulp’ların en parlak janrları olsa da aşk ve dolayısıyla erotizm de öykülere bir nevi “baharat” katmak üzere bolca kullanılıyordu. Özellikle hikâyenin hedef kitlesine göre bu baharatın oranı yükseltilip alçaltılabiliyordu. Hem okuma yazma oranı yüksekliğini hem de kitaplara daha kolay ulaşabildiklerini düşünürsek Pulp’ların hedef kitlesi ağırlıklı olarak erkekti. Erkeklerin daha çok ilgisini çekmek ise elbette hikâyenin başkahramanı olan erkeğe âşık, güzel bir kadını da hikâyeye dâhil etmekten geçiyordu. Söz konusu dönemi sadece edebiyat trendleri açısından değil sosyo-kültürel açıdan ele aldığımızda yakışıklı ve karizmatik adamların, güzel ve bakımlı kadınların neden Pulp romanların kapaklarını süslediğini anlamak zor değil.

Erotik Pulp’ları diğerlerinden ayırmak için ise “spicy” (baharatlı) tanımlaması kullanıldı. Spicy Detective, Spicy Mystery, Spicy Advanture (Baharatlı Polisiye, Baharatlı Gizem, Baharatlı Macera) isimleri ile kendi türlerindeki kitaplardan ayrılan erotik pulp’ların bazıları -Gay Parisienne gibi- geleceğin Playboy dergilerindeki hikâyelerin temelini oluşturdu. Erotizmin imadan öteye geçtiği baskılar genelde tezgahların görünmeyen yerlerinde saklandı ve okura el altından ulaştırıldı. 1960’lardan sonra görece özgür cinsellik ortamı ve Amerikan sansür yasalarının yumuşaması ise işleri oldukça değiştirecekti.

Kazanılan davaların Pulp’lardaki erotizme etkisi

1920’lerdeki Ulysses davasından sonra, Grove Press 1950’lerde ve 1960’larda D.H. Lawrence’in Lady Chatterley’in Âşığı ve Henry Miller’ın Yengeç Dönencesi romanları için açılan kovuşturmayı atlatmayı başararak edebiyattaki cinselliğin gidilerek kabul edilebilir olmasını sağladı. Amerikan sansür yasalarına karşı açılan ve on yıllarca süren davaların da yayıncıların lehine sonuçlanması Pulp romanlarındaki erotizm temasının yükselişe geçmesi önündeki engelleri kaldırdı ve 1964 yılında D.H. Lawrence davasının kazanılması Pulp romanlarını hızla etkiledi. Örneğin, 1965 yılında sayısı 30 olan erotik gey Pulp romanlarının sayısı 1966 yılında 100’e çıkmıştı. Bu tarihten sonra basılan Pulp romanlardaki pornografik öğeler o kadar artmış ve bu kitaplar o kadar çok talep görmüştü ki en küçük yayınevleri bile erotik Pulp romanlar basmak için kolları sıvadı.

Amerika’da bu dönem, 90’larda Türkiye edebiyatında da örneklerini gördüğümüz “mahlas” kullanarak erotik hikâyeler yazma geleneğinin patlamasını sağladı. Pornografik dergilere ulaşamayan, televizyon ve dolayısıyla porno videolarının da olmadığı bir dönemde Amerika'nın çalışan sınıfı için Pulp’larda ima edilen ve 1960’lardan sonra açık bir şekilde işlenen erotizm, cinselliğin beslendiği en önemli kaynağa dönüştü.

Pulp’lardaki erotizmin en büyük yükselişi gösterdiği türler ise gey ve lezbiyen konulu romanlar oldu. 1950-70 arası gey Pulp romanlarındansa lezbiyen Pulp’ların daha çok satmasının sebebi ise günümüz porno endüstrisinde olduğu gibi lezbiyen cinselliğinin sadece lezbiyenler tarafından değil heteroseksüel kadın ve erkekler tarafından da büyük ilgi ile karşılanıyor olmasıydı. Kadın eşcinselliğinin, heteroseksüel kadın ve erkeklerin bu kadar ilgisini çekiyor olması ise gelecekteki porno sektörü için bugün oldukça aşina olduğumuz bir pazarlama taktiğinin o günden doğuşunu işaret ediyordu.

Pulp romanlar için “kapaklarından daha ucuz konuları işliyorlardı” gibi yorumlar yapanlar da oldu. Bunun nedeni ise bir taraftan ırklararası aşk, lezbiyen ve gey aşk gibi tabu konuları yıkarken, diğer taraftan birçok erotik hikâyenin temelini “tecavüz” yoluyla ilişkiye girmenin oluşturmasıydı. Bu yönüyle Pulp’ların okurun en basit ve ilkel arzularına hitap edecek şekilde hazırlandığını ve bazıları her ne kadar edebiyat dünyasında birçok tabuyu yıkmış olsa da bu türün en büyük amacının çok satmak ve daha çok kişi tarafından okunmak olduğunu unutmamak gerekiyor.

Pulp Fiction’dan sonra

Paula Rabinowitz, American Pulp: How Paperbacks Brought Modernism to Main Street2 adlı çalışmasında Amerikan pulp’larının her ne kadar ucuz hikâyeler anlatmakla ve ucuz pornografi içermekle itham edilse de en önemli etkisinin modernizmi sokaklara taşımak olduğunu ileri sürer. Özellikle II. Dünya Savaşı’nın anksiyetesini henüz atlatamamış ve kadın cinselliğinin söz konusu bile edilmediği bir dönemde ilk kez kadınların da bir cinsel hayatının olabileceği, sadece arzu nesnesi değil arzunun öznesi de olabilecekleri fikrini sokaklara ve evlere taşıyordu. Bu da bir nevi kaliteli kapaklı ve sadece en iyi kitapçılarda bulabileceğiniz yüksek edebiyat hiyerarşisinin yıkılması ve edebiyatın -ister iyi ister kötü edebiyat olarak görülsün- bir anda milyonlarca insana ulaşması anlamına geliyordu.

Pulp’lar 1950’lerden sonra yüksek sanat ve ucuz eğlence, ciddi kurgular ve müstehcen hikâyeler arasındaki sınırları bulanıklaştırarak hem Amerika edebiyatını hem de ardından gelecek olan Pop-art akımını etkiledi. Cinselliğin, özellikle kadın cinselliğinin tabu olarak görülen sınırlarını bulanıklaştırdı ve manipüle etti.

Pulp romanlar için başlangıçta bir “baharat” olan erotizm özellikle Amerika'da sansür yasalarındaki gevşeme ile birlikte ana temaya dönüştü. Pulp’lar gösterişli kapakları ve fiyatları ile ciddi kurgusal eserlere yeni okurlar taşıdı. Çünkü yıllar içinde Pulp okuru için edebiyat artık korkutucu ve ulaşılmaz olmaktan çıkmıştı. Asıl amacı heteroseksüel erkekler için bir fantezi öğesi yaratmak olsa da erotik lezbiyen Pulp’lar birçok kapalı eşcinsel kadına yalnız olmadığını gösterdi. Pulp yayıncıları pazarlarını genişletmek adına Afrika-Amerikalıların mahallelerine dahi girdi. Amerikan Pulp’ları arsızca bir ticari girişim olarak ortaya çıkmış olsa da “herkes için edebiyat” olumlaması ile kendisinden sonra gelecek olan ve eş zamanlı yükselen Pop-art akımındaki yüksek dozdaki erotizmi etkileyerek kendisinden sonra yeni bir çağ başlattı.