Anne Carson’ın Proust’u: İroni ve blöf katmanları

"Bir oturuşta okunabilecek kısalıkta bir metin bu. Kayıp Zamanın İzinde’nin Albertine’inden, Marcel ile Albertine’in arasındaki ilişkiden, bu ilişki ile Proust’un hayatı arasındaki paralelliklerden bahsediyor..."

17 Kasım 2022 14:02

 
Kanadalı şair, denemeci, klasik edebiyat uzmanı Anne Carson’ın 2014 tarihli The Albertine Workout kitapçığından Osman Şişman’ın Yort Kitap adına rica etmesi sayesinde haberdar olmuştum. “Büyük ihtimalle olamayacak, yapamayacağım bir metindir” endişesiyle açtığım dosyaya göz gezdirir gezdirmez metnin “tam benlik” olduğunu görmek, çeviri macerasında ender yaşadığım buluşma anlarından biriydi.
 
Çevirinin yayımlanmasının üzerinden sadece iki yıl geçti; bu iki yılda zamanın kendisi hızlandı. Bu kitapçık, böyle bir metni seçip yayımlayabilen, bu kitabı böyle tasarlayabilen bağımsız bir yayınevinin artık sona ermiş varlığından kalan bir iz bugün. Gözümüzün önünde, büyük bir hızla kayıp zaman’a dönüşmekte olan bir dönemin izlerinden biri olarak daha da özel bir değer kazandı benim için.
 
Bir oturuşta okunabilecek kısalıkta bir metin bu. Kayıp Zamanın İzinde’nin Albertine’inden, Marcel ile Albertine’in arasındaki ilişkiden, bu ilişki ile Proust’un hayatı arasındaki paralelliklerden bahsediyor. Numaralandırılmış 59 kısa paragraftan ve bu paragrafların bazıları hakkında ek düşünceler içeren biraz daha uzun 16 ekten oluşuyor. Böylesine ustaca kurulmuş, ince bir ironiyle adım adım açılan bir metni özetlemek, okurla yazarın arasına girmek istemem. Şimdilik, Proust’la ya da günümüz edebiyatıyla ilgileniyorsanız mutlaka okumanızı önerdiğimi söylemekle yetineyim.
 
Bu nedenle, daha ziyade, metni çevirirken karşılaştığım bazı sorunlardan bahsetmek, sizinle birlikte bir okur ve çevirmen olarak metnin etrafında biraz dolaşmak istiyorum. Baktıkça, dikkatle baktıkça, hafif, masum görünüşünün altında ilginç tuzaklar kurmuş bir metin olduğunu göreceğiz.
 
***
 
Kitabın başlığındaki Workout, “spor salonunda idman yapma” anlamının yanında, bir meseleyi (bir matematik problemini, insanlar arasındaki bir zorluğu...) çözmek gibi anlamlar taşıyor; Beatles’ın şarkısı zihninizde bir an çınlamış olabilir. Demek ki, Carson da bu metninde Albertine üzerine idman (ya da alıştırma) yapıyor, ya da Albertine “meselesi”ni çözmeye çalışıyor. “Albertine idmanı”, “Albertine alıştırması” gibi çözümlerin anlaşılamayabileceklerini, yanlış çağrışımlar yapabileceklerini, ama “Albertine Temrini”nin anlaşılacağını düşünerek bu kelimeyi seçerken, beni uzun süre düşündürmüş başka bir meseleye de göz kırpıyordum. “Temrin” kelimesi “Biçem Alıştırmaları” ifadesinin 98 alternatifinde de geçiyor: “Tarz Temrinleri”, “Racon Egzersizleri”... Ama inanır mısınız, “Albertine” ve “Temrin” kelimelerinin ses benzerliğini bilinçli olarak düşünmemiştim.
 
Anne Carson
 
Carson, aslı Fransızca olan bir metne çoğunlukla İngilizce, bazen de Fransızca göndermeler yapıyor. Bu Proust göndermelerini baştan çevirmeye kalkmak bence metnin tuzaklarından birine düşmek olurdu. Bu nedenle, Proust’tan gelen ifadeleri elimden geldiğince Roza Hakmen çevirisinden arayıp bularak kullandım. 46 numaralı paragraftaki sayfa numarasını da YKY’nin Delta baskısının sayfa numarası olarak Türkçeye çevirdim; böylece, Carson’ı takip ederek o sahneyi okumak isteyenler, pasajı Türkçede bu sayfada bulabilecekti. Fransızca bir kitap hakkında yazılmış İngilizce bir kitabı Türkçeye çevirmek işte böyle labirentlere, çıkmazlara yol açıyor: 58. paragrafta Mallarmé’nin vezinli, kafiyeli dizelerini Carson önce Fransızca verip sonra serbest nazım formunda İngilizceye çevirdiği için, Türkçede de Mallarmé’ye değil, Carson’a sadık kalmayı seçtim; dizelerin İngilizce çevirisini Carson’ın dizelerini takip eden bir serbest nazımla çevirdim.
 
***
 
Carson 59. maddede, metin boyunca anlattıklarının ana fikrini vurgulayan, akılda kalıcı, anılmaya, sosyal medyada paylaşılmaya uygun bir motto ile bitiriyor asıl metni: “Her şey, sahiden de, en azından çifttir.”
 
Görünüşte, Proust’un Mahpus’undan bir cümle bu. Cümle tırnak içine konmuş, kaynak gösterilmiş, nehir-romanın beşinci cildinin başlığı olan Mahpus Fransızca olarak yazılmış, (hangi edisyon olduğu belirtilmeden) bir sayfa numarası verilmiş. Bu cümleyi de Roza Hakmen çevirisinden aktarmak amacıyla peşine düşüp uzun uzun aramaya başladım. Mahpus’un İngilizce tam metninde bu ifadeye benzer olabilecek tüm seçenekleri deneyip bulamayınca gerçekle yüzleşme ânı geldi. Alıntı sahteydi, Mahpus’ta böyle bir cümle geçmiyordu. Carson okura blöf yapmıştı – pek çok gerçek Proust göndermesinden sonra bir sahte-alıntıyla metni bağlayarak Proust’u gerçekten okuyan, kendisi kadar iyi okuyan okurlara göz kırpmıştı. Anlamlı bir jestti bu: yazdığı metnin ana temalarından birinin Albertine ile Marcel arasındaki blöfler olmasıyla yetinmemiş, metne bir de meta-blöf eklemişti. O zaman, bu referansın Türkçeye doğru çevirisi de blöf-referansı olduğu gibi bırakmak olmalıydı: “La Prisonniere, s. 362.”
 
İnandırıcı, akılda kalıcı bir alıntı bu. Bugün İngilizce ifadeyi arayınca, bazı yazılarda, makalelerde bu sahte-Proust alıntısına Carson üzerinden referans verilmeye başlandığını göreceksiniz.
2020’de kitabı çevirirken Proust’un Türkçesinde yaptığım araştırmanın, marcel-proust.com sitesinde Stacey Martin tarafından Fransızca metinde tam olarak belgelenmiş olduğunu bu yazıyı yazarken gördüm. Meraklısı için, metnin içindeki Proust referanslarının kaynaklarıyla birlikte Carson’ın metni şurada.
 
Buradaki 59. paragrafa bakarsanız, Proust’ta “double”/çift temasına dokunan pek çok pasaj olmasına rağmen bu cümlenin gerçekten de olmadığını göreceksiniz.
 
***
 
Carson bu metni (ekler olmadan) London Review of Books’un 5 Haziran 2014 sayısında bir şiir olarak yayımlamış. (Derginin sitesinde metni ve yine Proust’a tam uymayan başka bir inceliği düzelten bir okuyucu mektubunu bulabilirsiniz). Önce bir “şiir” olarak, sonra eklerle genişletilmiş bir kitapçık olarak yayımlanan, Carson’ın bize çok ince bir blöf yaptığını gördüğümüz bu oyunun bir adım öncesi, bir blöf katmanı daha var. Carson metnin 59 maddesini 12 Mart 2013’te New York Public Library’de yaptığı bir konuşmada okumuş. Bu konuşmada, Albertine Temrini’ni Anne Carson imzalı bir metin olarak değil, 1998’de yazdığı Kırmızının Otobiyografisi (Türkçesi: Aslı Biçen, Metis) romanının kahramanı Geryon’un yazdığı bir kurmaca-metin olarak sunmuş. Bu romanı devam ettiren 2013 tarihli Red Doc> başlıklı romanında Geryon’un adı G.’ye dönüşüyor, G. karşımıza orta yaş sıkıntıları içinde zora gelince uyuyakalıveren haliyle çıkıyor. Gerisini Carson’ın o günkü konuşmasının transkriptinden çeviriyorum:
 
“... O Proust’a hayran, roman başladığında Proust’u okumayı henüz bitirmiş. Okuması yedi yıl sürmüş. Her gün azar azar Fransızcasından okumuş, yedi cildi de bitirmiş, bitirince de Proust-sonrası çölüne düşmüş. Proust okumuş olanlarınız ne kastettiğimi bilecektir, insanın önünde bir tür buzul çölü açılır, hiçbir şey okunmaya değmez gibi görünür, tek istediğiniz Proust’un anlatmaya baştan başlamasıdır ama tabii ki Proust bunu yapamaz, siz de, amaçsızca, Proust hakkında bir şeyler, eleştiri ya da biyografi okursunuz, ama aynı şey değildir, sonunda pes edersiniz, bir süre Proust yoksunluğu çekeceğinizi, hayatın bir müddet için daha grileşmiş olarak süreceğini anlarsınız. (gülüşmeler)
 
İşte bu müddetteyken, G., Proust hakkında bir deneme yazmaya karar veriyor, daha doğrusu Proust ve uyku, daha da spesifik olarak belirtmek gerekirse Proust’ta uyuyanların en ilginci olan Albertine hakkında; Albertine, Proust’un kız arkadaşı, ya da kız arkadaşlarından biri. Romandaki en önemli kız arkadaş. Ben de size G.’nin Albertine hakkındaki denemesini okuyacağım. 59 adet numaralanmış paragraftan oluşuyor. G., paragraflarını numaralamayı seviyor, çünkü bunu yapınca kendini Wittgenstein gibi hissediyor. (gülüşmeler)"
 
Demek ki, bize bu blöfü yapanın Anne Carson olduğundan da o kadar emin olmamamız gerekiyormuş – ne diyebilirim, Anne Carson’ın G.’sinin Proust’a dedirttiği gibi, “her şey, sahiden de, en azından çifttir”.