DİĞER
"Gençay Hocanınki yaşanmaya değer bir hayat olmuş. Az insana nasiptir. O bakımdan, o hayatı kitabında satır satır izlemeye doyum olmuyor."
"Türkiye’de gel-git’li bir seyir izleyen insan hakları son on küsur yıldır hızlı bir erozyona maruz kaldı. Bu erozyonun dip noktası mülkiyet hakkına dokunan yerdir – bir bakıma bıçağın kemiğe dayandığı yer. Onca zamandır bu ülkede demokratik ve sivil haklar için mücadele verilmekte; görülen o ki, bundan böyle mülkiyet hakları için de mücadele gerekecek. Bu, Türkiye’de gayrimüslimlerin ezelden beri iyi bildiği bir mücadeledir, fakat anlaşılan o ki, artık ‘has vatan evlatları’nın da yakından tanıyacağı bir mücadele olacak."
"Klaus Barbie’nin Fransız direnişini imha girişimi de bir soykırım girişimi değildi. Nitekim Barbie sonra soykırım değil, siyasi kıyım suçundan hüküm giydi. O halde Hitler’in altı milyon Yahudiyi öldürmesi ‘soykırım’ addedilirken, Stalin’in on milyon köylüyü katletmesi niçin ‘soykırım’ sayılmaz?"
"Bir hayli kategorik ve toptancı tespitler bunlar. Hatırı sayılır bir miktar yergi, hatta nefret dozu da taşıdıkları söylenebilir. Doğrusu bu tür tespitleri Cem Kozlu profilinde birinden duymak ilginç. Böyle sözler genellikle ya marjinalleşmiş –ve biraz kavruk– entelektüellerden, ya da toplum tarafından kenara itilmiş veya –göçmenler gibi– toplumsal bünyeye hiç alınmamış kesimlerden gelir; en azından onların dilinde ve üslubunda daha tanıdık durur."
Sevan Nişanyan’ın son çıkan Sürgün Yazıları adlı kitabı, kendi blogunda ve diğer mecralarda 2017’den bugüne yayınlanmış makalelerinin bir derlemesi ve aslında birbirini izleyen daha önceki üç ayrı derlemenin devamı ve sonuncusu. Adnan Ekşigil sadece bu kitabı ele almakla kalmıyor, bütün eserleri ve eksantrik kişiliğiyle ayrıntılı bir Nişanyan portresi çiziyor...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık