T24/Ankara
Ankara’da yer altı dünyasında Kaplanlar olarak bilinen suç örgütünü yönettiği iddiasıyla yargılanan Ayhan Bora Kaplan savunmasına başladı. Emniyette dövüldüğünü, sorgu öncesi yapılan mülakatta kendisine eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve bürokratlarla bağlantısının sorulduğunu öne süren Kaplan, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında TRT önündeki fotoğrafında görülen silahları nereden aldığı sorusuna cevap vermedi. Soylu’yu tanımadığını iddia eden Kaplan, “15 Temmuz’da en büyük hatam o kareye girmekti” dedi. Etçi Umut isimli mekânda fotoğraf çektirdikten sonra polislerin bu mekanı kendisinin sanarak baskı yapmaya başladıklarını iddia eden Kaplan, “Açan adamın ortağı da Cumhurbaşkanı Yardımcısıydı. Ben fotoğraf paylaştıktan sonra mekanın şubelerini basıp insanlara zorluk çıkartmaya başlamışlar. Burası Bora Kaplan’ın mekanı diye. Cumhurbaşkanı yardımcısı kim, ben kim? Mekan benim bile değil” dedi. Soylu döneminin Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın ekibi tarafından baskıya uğradığını da öne süren Kaplan, “O zamanın emniyet müdürü ‘Servet Yılmaz’ın kesin talimatı var, evden çıkmayacaksın’ dedi. Ben nereye gidersem polislerde gelmeye başladı ve bu gibi tacizler devam etti” dedi.
12 Eylül 2023'te suç örgütü lideri olduğu suçlamasıyla tutuklanan Ayhan Bora Kaplan davasının ikinci duruşmasına bugün Sincan Cezaevi içerisindeki duruşma salonunda devam edildi. Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile müştekiler ve avukatları katıldı. 28'i tutuklu 61 sanığın yargılandığı davada bugün Ayhan Bora Kaplan savunmasını yaptı. Üzerine atılı suçlamaların tamamını reddeden Kaplan, savunmasında suçsuz yere cezaevinde kaldığını söyleyerek, şunları kaydetti:
‘Süleyman Soylu’yla ilgili bize bilgi ver’ dediler
“7-8 aydır suçsuz yere ceza evinde yatmaktayım. İftiraları şaşkınlık içinde dinlemekteyim. İddianamede kaçtığım söyleniyor. Ben geri zekâlı mıyım niye bilet alayım? Ben o gün ofisimden çıkarken kendi aracımla çıktım. Bana ait olan aracımla havaalanına geldik ve orda yavaşladım. Silahlı kişileri gördüm. Araçtan iner inmez beni yere yapıştırdılar. ‘Abi nefes alamıyorum’ dedim. ‘Dur sana neler yapacağım daha’ dediler. Uğur Abi ve bana orada bir sürü hakaret ettiler. Sırf basına şov yapmak için beni makinalı silahlarla operasyonla aldılar.
Odalarda kamera yok, secdeye oturttular bizi, gelen giden ‘Sen misin Bora Kaplan’ diyerek tekme attı. Tutanakları getirdiler. Dedim ‘Okumadan imzalamam’. Sonra okudum ve yaşanmayan şeyler yazılmış, ‘bunu imzalamam’ dedim ve imzadan imtina yapıldı. İki gün boyunca bizi mülakata aldılar. ‘Süleyman Soylu’yla ilgili bize bilgi ver, bürokratlarla ilgili bilgi ver’ dediler. ‘Abi bilmediğim bilgiyi nasıl vereyim?’ dedim. 2 gün sonra artık, ifadeye başlarken uykusuz olduğumu belirttim ama ‘Bugün son gün, gözaltı süresi doluyor. Almak zorundayız’ dediler. İfade 8 saat sürdü. Avukatım (Doç. Dr Sinan Kocaoğlu) defalarca su ve yemek istedi benim için ama vermediler. Sonra ifade vermeye başladım. İfadeyi alan kişi, ‘Oo kabul ediyorsun yani örgüt olduğunu’ dedi. ‘Abi yok bir dinle’ dedim. Tamamıyla önyargı ve baskılarla ifadeyi verdik. Avukatım ‘Okuyup öyle imzalayalım’ dedi. Ama yine bastırdılar acele ettirdiler ve en sonunda avukatıma ‘lanet olsun imzalayıp gidelim’ dedim."
TOLGA ŞARDAN YAZDI - Ayhan Bora Kaplan, polis muhbiri oldu mu?
“En büyük hatam o kareye girmekti, ‘Soylu’nun adamı’ dediler”
15 Temmuz darbe girişimi günü TRT Genel Müdürlüğü önünde yanındaki adamlarıyla birlikte silahlı görüntüleriyle gündeme gelen Kaplan, TRT öüne Süleyman Soylu’nun kuzeni Sadık Soylu’nun telefonu üzerine gittiği bilinen Kaplan, silahlı adamlarıyla çekilmiş fotoğraflarına ilişkin olarak da şunları söyledi: “15 Temmuz gerçekleştiğinde Cumhurbaşkanımız tüm vatandaşlarımızı sokağa davet etti. Evde namaz kıldım. Kızımı öptüm kundaktaydı. Sonra babamı çağırdım. Gelsin başında dursun ailemin diye. Herkesi topladım sokağa davet ettim. Ardından ben TRT'ye gittim. Baktım tanıdık tanımadık fotoğraf çekiniyorlar. Bana da ‘gel’ dediler ben de çocuklarıma anı olsun diye o kareye girdim. Keşke girmeseydim. Sonra ben lanetlendim. Sonra muhalifler ve sözde gazeteciler hakkımda 'Soylu'nun gizli adamı, Cumhurbaşkanın gizli ordusu' gibi şeyler söylediler. En büyük hatam o kareye girmekti."
Silahları nasıl temin ettiği sorusuna “Özel olarak size birebir söyleyebilirim” cevabı
Kaplan, mahkeme başkanının silahları nasıl temin ettiğine ilişkin sorusunu ise yanıtsız bırakarak, şöyle savunma yaptı: “Benim devlet birimlerini suçlamamı bekliyorlar” dedi. Mahkeme Başkanının, Nereden buldunuz o zaman o uzun namlulu silahları? Sorusu üzerine de Kaplan, “Efendim benim bu soruya burada cevap verme ihtimalim yok. Ben burada cevap veremem. Özel olarak size birebir söyleyebilirim. Ama şu anda ben herkesin içinde burada söyleyemem. Çünkü benim burada dün konuştuklarım an be an internete düşüyormuş. Böyle bir şey olabilir mi? Bence buna bir yasak kararı almanız gerekir. Şimdi benim bu silahla ilgili cevap versem internete düşmeyecek mi? Ben böyle bir ifade nasıl verebilir mi? Böyle bir şey olamaz ki.”
“Örgütten korkan adam beni şikayet eder mi?”
Soylu döneminde Ankara Emniyeti’nin kendisine baskı yaptığını ve sürekli mekanlarını bastığını öne süren Kaplan, kurduğu mekanlar sayesinde sanat, spor ve iş dünyasından çok sayıda ünlü isimle tanıştığını, polis camiasının ise onun bu popülaritesini kaldıramadığını iddia etti.
İşkenceye uğradığını söyleyen Erkan Doğan’ın iddialarına da cevap veren Kaplan, “Erkan Doğan’a Netflix senaryosu yazmışlar, ‘Sen oyna biz arkandayız’ demişler. Erkan Doğan ilk ifadesinde ‘uydurdum’ diyor, sonraki ifadesinde ‘örgütten korktum, Ankara’yı terk ettim’ diyor. Örgütten korkan adam Barış Abi’ye anlatır mı? Örgütten korkan adam 2018’de beni şikayet eder mi? Bu adamın sözde dişi çekilmiş dimi? Bundan bile bahsetmemiş, gasp edildiğini söylemiyor bile. ‘Semih Aslan’ın öldürüldüğünü düşünüyorum intihar değil diyor’ örgütten korkan adam bunları söyler mi?” ifadelerini kullandı.
Kaplan Semih Arslan’ın ölümü ve Mahfuz Tatar cinayetinden de haberinin olmadığını öne sürerek, “Dosyada ismi geçen Muhammed Kaplan ve Semih Aslan bu işletmelerde valeydiler. İki kişi aynı anda bir kaç mekana bakar. Çünkü mekan sahibi gidip de vale aramaz. Semih Aslan ile Mahfuz Tatar tartışmışlar hakaret etmişler. Ama suç benim üzerime atıldı ben anlamıyorum. Edilen küfürler sizce adam öldürmeye teşfik edecek küfürler midir diye sorulmuş? Bu bir yönlendirme cümlesidir. Bunların amacı Bora Kaplan’a dayatabildiğimiz kadar ceza dayatmak” dedi. Kaplan, olay yerinde öldürülen Mahfuz Tatar’ın akrabaları bile benim orda olmadığımı söylüyor. Ama üstünden zaman geçtikten sonra biri çıkıp hayır ordaydı diyor. Yalan tanıklık yapıyor. Hukuk ve adalet bu kadar ayaklar altına alınabilir mi?” diye sordu.
“Servet Yılmaz’ın kesin talimatı var, evden çıkmayacaksın’ dediler”
Soylu döneminin Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın ekibi tarafından baskıya uğradığını da öne süren Kaplan, “Muhalif gazeteciler Süleyman Soylu’yla beni bir tuttuğu için emniyet dedi ki, ‘biz zaten Bora’ya baskı yapıyoruz, alakası yok Süleyman Soylu ile’ dedi. Bir gün gidiyorum polis ekipleri yine durdurdu. Onur diye bir polis, bana o zamanın emniyet müdürü ‘Servet Yılmaz’ın kesin talimatı var, evden çıkmayacaksın’ dedi. Sonra ben aradım emniyeti, dedim ‘abi ben çıkmadan yapamam, ben iş yapıyorum’ dedim. Sonra bana, ‘tamam ben müdürle konuşayım’ dedi. Sonra beni aradı, ‘tamam müdürle konuştuk çıkabilirsin ama evden çıktığın yerleri bize konum at mesaj at’ dedi. Ben de ‘tamam’ dedim ve gittiğim yerleri attım. Sonra ben nereye gidersem polislerde gelmeye başladı ve bu gibi tacizler devam etti” ifadelerini kullandı.
“Etçi Umut’un ortağı Cumhurbaşkanı yardımcısıydı”
Kaplan savunması sırasında dikkat çekici de bir iddia ortaya atarak, “Sonra Etçi Umut açıldı ve ben de fotoğraf paylaştım. Açan adamın ortağı da cumhurbaşkanı yardımcısıydı. Ben fotoğraf paylaştıktan sonra mekanın şubelerini basıp insanlara zorluk çıkartmaya başlamışlar. Burası Bora Kaplan’ın mekanı diye. Cumhurbaşkanı yardımcısı kim ben kim mekan benim bile değil” dedi.
“Beytepe’de inşaata darp ettiler, FETÖ’cüler Soulu’nun adamı diye uğraştılar”
Yoksullara yardım ettiğini ancak Soylu döneminde bunun bile emniyet tarafından engellenmeye çalışıldığını belirten Kaplan, şöyle devam etti: “Ben evimin her yerine kamera koydum. Sırf bunların korkusundan. Suç örgütü lideri arabasına, ofisine evine kamera mı koyar kayıt altında mı tutar her şeyi? Benim ofisimdeki arabamdaki bütün kamera kayıtlarını ben zamanında polise kendi elimle verdim. Yarın benim başım ağrımasın diye. Çünkü bize zulüm ediyorlardı. Umreye yardım yolladım. Bu yeni ekip gelmeden Süleyman Soylu alındıktan sonra eve polisler geldi, beni aldılar ters kelepçe, Beytepe’de inşaata götürdüler. Tekme tokat darp ettiler. ‘Bizden habersiz niye iş yapıyorsun’ diye. 15 Temmuz’da FETÖ’cüler tarafından, Süleyman Soylu’nun zamanında da onun adamı diye anıldığım için benimle uğraştılar. Süleyman Soylu’nun adı karalanmasın diye. Benim hiçbir suçum yok”.
"Yemek ve su vermediler"
İddianamede "kaçarken yakalandığı"nın söylendiğini hatılartan Kaplan, savunmasında şunları söyledi: "Kaçacak adam tarifeli uçakla kaçmaya çalışır mı? Her yerde benim kaçarken yakalandığım yazılmış. Ben kendi şahsi aracımla yola çıktım. Ben aracımla havalimanına girişte yavaşladım. Bir şeylerin ters gittiğini anladım. Araçtan ellerim havada bir şekilde indim. Polisler beni direkt yere yatırdı. Nefes alamadığımı söyledim. Polis 'dur ben sana daha neler yapacağım' dedi. Ayakkabımdan 50 bin euro çıkmış. Sözde ben yurt dışına gidecektim. Ondan dolayı valizimdeydi. Ayakkabımda değil. Sırf şov yapmak için makineli silahlarla görüntü aldılar. Baştan sona yargısız infaz. Bizi adli tıpa götürdüler içeri girdiğimizde doktor 'bir şeyin var mı?' dedi. Benim yüzümden kolumdan kan akıyordu."