O hep Nükhet Duru

Nükhet Duru, yolunda, popüler olma kaygılarından uzak, adeta tek başına gidiyor. İşin tuhafı, enikonu popüler olmasına rağmen, çizgisinde günün taleplerine asla kapılıp gitmiyor

06 Ağustos 2015 15:00

 

Art arda birçok sahne, birçok görüntü, birçok an. Sonra çok etkileyici bir ses, çoğu kez yürek yakıcı, içe işleyici.

“Melankoli”yle mi başlamıştı? Sanmıyorum; ilk anı daha eskilerde: Aksaray Luna Park Gazinosu galiba, Sadri Ağbi’nin (Alışık) Turist Ömer kimliğiyle gazino sahnelerinde göründüğü yıllar, şatafatlı programın başında genç bir kız da şarkı söylüyor, bende ilk Nükhet Duru işte. Henüz yolun başında ama, farklı tutumu duyumsanıyor. “Melankoli” sonra gelecek ve o genç kız birdenbire Nükhet Duru olacak.

Uzun yıllar içinde düzeyini hiç kaybetmeyen, hep koruyan, uzun yıllarda git git pekiştiren Nükhet Duru… Şimdi hangi birini anlatayım ona ilişkin sahnelerin, görüntülerin…

Eksercioğlu Sokağı’ndaki kırk metrekarelik çatı katındayım. Güz akşamı, terasta oturuyoruz, ekranı küçük televizyonda Nükhet Duru şarkı söylüyor, uçuk sarı bir sahne giysisi ve göz kamaştırıcı güzelliği Nükhet’in. Sahneye, ekrana çok yaraştığını düşünüyorum. Herkesle paylaşmak istiyorum bu yaraşıklığı.

Rumelikavağı’na gittiğimiz bir gündü, yıl 1979 ya da 80. O iç karartıcı günlerde, otomobilin radyosunda “Portofino”; Nükhet Duru söylüyor. Yıllar yılı Nükhet Duru yorumu “Portofino”yu bir daha–bir daha dinlemek için bekleyeceğim. (Neyse, geçenlerde iki ayrı “Portofino” CD’si armağan ettiler.) Asıl, bizim kuşağı o kadar etkilemiş bu şarkıyı, Nükhet Duru’nun ne kadar severek söylediğini, ne kadar önemseyerek yorumladığını belirtmem yersiz. O hep Nükhet Duru!

Değerli Timur Selçuk’la ikisi, Rumelihisarı konserleri, Şan Sineması konserleri. Zaman geçtikçe, kendi köşesinde büsbütün iz bırakan bir Nükhet Duru, yolunda, popüler olma kaygılarından uzak, adeta tek başına gidiyor. İşin tuhafı, enikonu popüler olmasına rağmen, çizgisinde günün taleplerine asla kapılıp gitmiyor.

Onun yorumuyla “Destina” bugün de göz kamaştırıcı. Birçok başka şarkıyı da anmak gerekir. Sık sık şunu düşünmüşümdür: Önde olduğu halde, öne çıkmak istemeyerek, sadece güzel eserlere imza atarak, bu çok hoş sanatçı zamana nasıl meydan okudu, modaların aldatıcılığına nasıl direnebildi?

Yedi yıl, belki daha fazla, geçip gitti, tarihî Reşat Paşa Konağı’nda bir düğündeydim. Geniş beyaz merdivenlerden, beyaz mermer, basamaklardan inen Nükhet Duru! Kendi de başlı başına bir sanat eseri gibiydi!

Yarın Yapayalnız’ı yazıyordum. Boğucu yaz akşamlarında, ürperten sonbahar gecelerinde, kar yağarken. Canımı acıtan bir romandı Yarın Yapayalnız ve sık sık, üst üste bizden yorumcuları dinliyordum, bir ezgi kırıntısı, bir vurgu, seste bir yankıyıp gidiş, her birinde anılar, çağrışımlar. Müzeyyen Senar’dan Ayla Dikmen’e, Münir Nurettin’den (“Ayrılık” tangosu) Barış Manço’ya (“Sahilde”) upuzun bir liste, aralarında elbette Nükhet Duru: “Bu Aşk Biter mi?”.

O albümünü bana imzalamış. Tanıtımda diyor ki: “İnançlarıma, inatlarıma, küskünlüklerime, ekip de biçemediklerime, değişen kavramlara ve bana rağmen yine burdayım…” Yıllar yılı sürmüş bir mücadelenin özeti belki de.

TV 8’deki program: Türkân Şoray’la ikimiz Nükhet’in konuklarıyız. O akşamüzeri Nükhet’in her şeyden önce çok iyi kalpli, alabildiğine alçakgönüllü, içten, başkalarını gönülden sevmeyi bilen bir insan olduğunu ayırt ediyordum.

Nihayet bir iki ay önce “ Aşkın N Hali”: Yalnızca Cem Adrian’ın söz ve müziğinden “Ben Seni Çok Sevdim” yorumu yeter. Bu harikulade şarkıyı şimdi boyuna dinliyorum. Başkalarıyla, eş dostla paylaşmak istiyorum. Kim dinlediyse, çarpılıp kaldı.

Sevgili Nükhet, dile getirmek için fırsatlar az oldu ama, ben seni çok seviyorum!