"Kadınlar Kulübü öfkesini hemcinslerinden çıkarttığı için eleştirilebilecek Nezihe Muhittin’in oyun yazarlığına dair elimizde kalan en önemli metin. Türk Kadını’nda olduğu gibi kendi tarihini ortaya koyuyor bu oyunla. İçindeki kargaşayı, ruhundaki isyanı, var olmaya, yeniden iktidarda olmaya açlığını anlatıyor bizlere."
23 Mayıs 2020 13:15
Nezihe Muhittin’in Kadınlar Birliği adında bir operet yazmakta olduğu 15 Nisan 1936 tarihinde Akşam’da müjdelenir. [1]
Eski Kadınlar Birliği reisi Bayan Nezihe Muhiddin bir mevsimde tam yedi tiyatro eseri çıkarmış. Bir tiyatrosu İstanbul cihetinde oynanıyor, bir eseri Beyoğlu’nda. Beyoğlu’nda oynanan eseri meşhur Seyfeddin Asaf, Sezai Asaf kardeşler tarafından bestelenen Florya operetidir. Gazetelerin yazdığına göre Florya opereti seyirci rekorunu kıran bir esermiş.
Bir mevsimde yedi tiyatro eseri çıkaran Nezihe Muhiddin’i evinde, masasının başında son derece meşgul buldum. Yeni bir operet hazırlıyordu.
“Kadınlar Birliği adında yeni bir operet yazıyorum. Bir operet için dünyada bundan daha eğlenceli bir mevzu olamaz.”
“Kadınlar Birliği dediniz, değil mi?”
“Evet... Kadınlar Birliği... Bu operette Kadınlar Birliği’nin bütün maruf simalarını, Kadınlar Birliği’nin işlerini göreceksiniz. Kadın kavgaları, kocaları tarafından yazılmış nutukları okuyan büyük feminist kadınlar... Vakıa Kadınlar Birliği’ni ben kurdum. Benim bu isimde bir operet yazmam garip görünebilir ama... Esere kendimi de koyacağım için demek ki bu işte tamamıyla bitaraf kalıyorum. Sonra Kadınlar Birliği’ni de benden iyi bilen kimse yoktur sanırım.”
“Bu Kadınlar Birliği opereti müthiş bir dedikodu uyandırabilir... Sağdan, soldan size epeyce çatacaklardır.”
“Monşer... Çatsınlar. Hayatımda mücadeleden, dedikodudan yılmış, korkmuş insan mıyım ben? İsteyen bayan çatsın... Ben bildiğimi, gördüğümü, tuhafıma gideni, güldüğümü yazacağım.”
Hikmet Feridun Es röportajın devamında “Sonradan öğrendim ki meğer Nezihe Muhiddin’in yazacağı Kadınlar Birliği opereti daha şimdiden birçok kadın meclislerinde büyük bir dedikodu uyandırmış,” diyor.
Ancak bu dedikodulara ya da oyuna geçmeden önce burada bir paragraf açıp Nezihe Muhittin’in oyun yazarlığından bahsetmek istiyorum.
Yaprak Zihnioğlu’nun yayına hazırladığı ve 2006’da basılan bütün eserleri içinde Nezihe Muhittin’in hiçbir oyunu yok. Sadece birinci cildin başında yer alan “Nezihe Muhiddin Külliyatı” başlıklı yazıda ulaşılamayan yapıtlar arasında Florya opereti ve Zamane Kızları adlı bir oyundan bahsediliyor.
Nezihe Muhittin, oyunları hakkında üç yerde bilgi veriyor. Bunlar 1940 yılında Yarım Ay’da, 1941’de Son Posta’da ve 1952’de Akşam’da yayımlanan röportaj ve yazılar.
Yarım Ay’da dört oyununun adını veriyor. Zelzele, Bir Rüya Gördüm, Florya ve Kadınlar Kulübü. Kadınlar Kulübü dışındakiler basılmamış yahut yayınlanmamış ama üçü de oynanmış. Bir sene sonra Son Posta’da bu oyunlara Şair Nedim’in Aşkları ve Bahar Opereti ekleniyor. Bu iki piyesin oynanıp oynanmadığını dair bir bilgi verilmiyor. 1952 yılına geldiğimizdeyse Nezihe Muhittin oyunlarının onun üzerinde olduğunu söylemekle yetiniyor. [2]
Büyük bir umutla gittiğim Şehir Tiyatroları Kütüphanesi’nde üç oyunun daha ismine ulaştım. Teneşir Horozu, Fani Tanrılar ve Yalan adlı bu oyunların metinleri ne yazık ki arşivde yoktu. Sadece bu oyunların repertuvara kabul edilmediğine dair gönderilen mektupların örnekleri... Üç oyun yollamış Darülbedayi’ye. Üçü de reddedilmiş.
Yaprak Zihnioğlu’nun yazısında geçen Zamane Kızları’na gelince… Son Posta’daki röportajda Asri Kızlar adında terbiyevi bir roman yazdığından bahsediyor.[3] O eser bu mudur? Yoksa benzer adlı bir de oyun mu yazmıştır? Belki de önce romanını yazmış sonra oyuna çevirmiştir.
Hikmet Feridun’un yukarıda dediği gibi sadece 1936’da yedi oyun kaleme almışsa eyvah! Hiçbiri, geride bir isim bile bırakmamış.
Adını verdiği bu dokuz metin dışında, elimizde Türk Kadın Yolu’nun son iki sayısında tefrika edilen ama derginin kapanmasıyla yarım kalan Gamlı Gönüller adlı bir oyunu ve Muhit dergisinde, hepsi 1929 yılında yayınlanan “Ana Aşkı”, “Vicdanların Emri” ve “Talihin Bir Cilvesi” adlı tek perdelik piyesleri vardır.
Nezihe Muhittin’in oyun yazarlığına dair biriktirebildiklerim şimdilik bu kadar. Yani adını verdiği dokuz oyunundan sadece bir tanesi, Kadınlar Kulübü bugüne ulaşabilmiş.
Kadınlar Kulübü’ne dönecek olursak…
Nisan 1936’daki röportajın üzerinden yedi ay geçmiştir. Kasım başında Açıksöz gazetesinde yayınlanan bir röportajının [4] girişinde, oyununa ve feministliğine dair Nezihe Muhittin’in yazdıkları dikkate değerdir:
Karikatür mecmuası için istenen Kadınlar Kulübü ismindeki komediyi harıl harıl bitirmekle meşgulken misafir geldi dediler. Zihnim tamamıyla mahut komedide, karşılamaya çıktım. Bir de ne göreyim? Bizim sabık kadın birliğinin esbak azalarından bir arkadaş değil mi? “Acaba Karikatür’deki ilanı gördü de çatmaya mı geldi?” diye kuşkulanırken eksik olmasın boynuma atıldı.
“Sizi çok göreceğim gelmişti. Fakat ben Bayan (...) tarafından sizi öğle yemeğine davete geldim. Bugün oraya Mısırlı şair, muharrir, seyyah ve bilhassa Feminist Bayan Huneyna Huri gelecek. Eski bir feminist sıfatıyla beraber bulunmanızı çok arzu ediyoruz,” dedi.
Tuhaf tesadüf! Çok hürmet ettiğim Bayan (...) eğer bugünkü yazdığım oyunu bilse benim gibi mürtet bir feministi bu sadık ecnebi feministe tanıttırmak istemeyecekti. İçimden gülümsüyor ve genç seyyah bayanla bir mülakat tasarlıyordum.
Bizim eski arkadaş cevabı uzattığımı görünce “Kabul etmezseniz mahzun oluruz vallahi,” diyerek sözüne devam etti. “Mutlaka bekliyoruz. Bayan Huneyna Huri’ye de söyledik, çok memnun oldu.”
Arkadaş gittikten sonra kendi kendime On üç sene evvel kurduğu bir kadın cemiyetini bugün kendi de içinde olarak karikatürize eden büyük feminist! Yürü bakalım, dedim.
Kendisini mürtet bir feminist olarak adlandırıyor Nezihe Muhittin. Mürtet, Müslümanken başka bir dine geçenleri tanımlamak için kullanılan bir kelime. On üç sene evvel kurduğu kadın cemiyetini kendisi de içinde olduğu halde karikatürize ettiği için söylüyor olmalı bunu.
Ancak Nezihe Muhittin’in ‘mürtet’liğinin başka vesikaları da var. Kendi kurduğu Kadınlar Birliği’nden bir katakulli, hem de devlet menşeili/destekli bir katakulli ile uzaklaştırıldıktan sonra her fırsatta birliği ve politikalarını eleştirmiş.[5] Örneğin 1929’da birlik kadınların polis olabilmesi için mücadele ederken kadından polis olmayacağını söylemiş[6] yahut 1932’de İzmir’de bir Erkekler Birliği’nin kurulacağı duyurulduğunda, verdiği röportajda Kadınlar Birliği’nin artık bir varlık sebebinin kalmadığını iddia etmiş.[7] 1927’den kendisini feshettiği 1935’e kadar türlü vesilelerle Kadınlar Birliği’ne çatıp durmuş. Öyle ki Kadınlar Birliği’ne dair olumlu ya da olumsuz bir gelişme yaşandığında tüm gözler doğruca Nezihe Muhittin’e çevrilmiş. Onun da başka bir birlik kuracağı haberleri çıkmış birkaç kere. Ve tüm bu süreçte, yaptığı açıklamalarda bazen anti-feminist bir duruş sergilemiş ne yazık ki.
İşte bu yüzden Kadınlar Kulübü ilgiyle karşılanır.
Hatta oyunun tefrikasının başladığı gün Karikatür mecmuası, Akşam’a, hem de ilk sayfadan reklam verir.
Ulus’ta da üç gün sonra kısa bir tanıtım yazısı çıkar.
Bayan Nezihe Muhiddin bir karikatür gazetesinde Kadınlar Kulübü adlı bir komedi yazmaya başlamış. Eğer ünlü bayan bu eserinin ilhamını eski Kadın Birliği’nden aldı ise komedi cidden realist ve muvaffakiyetli bir eser olacak demektir.
Eserinin otobiyografik olduğunu zaten söylemiştir Nezihe Muhittin.
Kadınlar Kulübü, Nezihe Muhittin’in eserdeki yansıması diyebileceğimiz, birlik reisesi Mefkure Hanım’ın okuduğu ve bazı bölümlerine birlik üyelerinin de iştirak ettiği bir marşla başlar.
Marş ileri sayın kadınlar
Yarın Parkta kongremiz var
Murada erdik giyelim allar
Şahit olsun ahdımıza çamlarla çınarlar.
Azalarla beraber:
Rabbim geçinden versin ölümü
Yaşasın, var olsun Kadınlar Kulübü.
Hep birlikte coşarak marşa devam ederler.
Göz yumup ağzımızı açalım
Derdimizi saçalım, saçalım, saçalım
Bizde çene var erkekte çalım
Bu gülünç maskeyi birden yere atalım
Rabbim geçinden versin ölümü
Yaşasın, bin yaşasın Kadınlar Kulübü.
Reise yalnız:
Dilimizin altındaki baklayı atalım
Azalar hiddetle:
Atalım...
Reise yalnız:
Yan bakan olursa hemen çatalım
Azalar:
Çatalım...
Reise:
Hele bir erkek ağzını açsın bakalım
Dilini kızgın maşa ile yakalım.
Hepsi beraber coşarak:
Korkuttu erkekleri kadınların birliği
Bozma Tanrım sen bu düzeni bu dirliği
Marşın sözlerinden de anlaşılacağı üzere Kadınlar Kulübü’nün Gülhane Parkı’nda düzenleyeceği kongreye bir gün kalmıştır. Kulüp merkezinde tüm üyeler toplanmış, hazırlıklar hakkında konuşmaktadır.
Ancak kısa süre içinde münakaşa başlar. Üyeler önce kongrenin niçin Gülhane Parkı’nda yapıldığını, daha sonra kulübün kaç üyesi olduğunu tartışmaya başlar. Sinirler gerilir, sandalyeler fırlatılmak üzere ele alınır.
Kulübün bir de erkek üyesi vardır: Numan Bey. (Bu karakter Kadınlar Birliği’nin, kadınların seçme ve seçilme hakkı yokken mebus seçtirmek istediği yegâne erkek üyesi Kenan Bey’in yansımasıdır.) Numan Bey sürekli araya girip ortalığı yatıştırmak ister ama her defasında erkek olduğu, yani kulüp için göstermelik olduğu ona hatırlatılır.
Derken polis müdürü arar ve yarınki kongreyi protesto etmek için Gülhane Parkı’na Kazaklar Kulübü, Kılıbıklar Kulübü ve Kadınlar Kulübü’nden atılan kadınların geleceğini haber aldıklarını söyler. [8]
Çıkacak olası bir kargaşa ve kavgada kendilerine nasıl savunacaklarını konuşurlarken kadının en büyük silahının güzelliği mi, yoksa çenesi mi olduğu tartışılır. Üyelerden Rukiye Hanım “Bir haftadır dolaştığım ahbaplara tembih ettim... Kongreye gelirken yorgan iğnesi, çuvaldız, toplu iğne, çalı süpürgesi ne bulurlarsa beraber getirecekler,” der.
Sonra Habeşistan’dan kaçırılıp köleleştirilmiş Mercan Kalfa girer içeri. Mercan Kalfa ertesi gün parkta Kongo eğlencesi yapılacağını sanmaktadır, eğlenceye katılabilmek için üye yazılmaya gelmiştir.
“Yarınki Kongo eğlencesine Karagümrük’teki bütün bacıları getireceğim. İsterseniz Godya başını da getiririm. Zavallılar zaten eğlenceye hasret kaldılar ayo… Malûm ya mayısta Çırpıcı yasak oldu.”
Nezihe Muhittin komiklik olsun diye eklediği bu birkaç satırla Türkiye’deki siyahların Dana Bayramı’nı, Nevruz ve Hıdırellez gibi baharın, doğanın uyanışının kutlandığı bu bayramını hatırlatır. Gerçekten, Mercan Kalfa’nın dediği gibi, 1924’te tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte Dana Bayramı da yasaklanmıştır. Godyalarsa bu bayramları yöneten siyahi cemaatin önde gelenleridir. Yine bu birkaç satırdan siyahların Karagümrük’te yaşadığını öğreniriz ve acaba diye düşünmeden edemeyiz: Karagümrük’ün karası vatanlarından kopartılıp getirilmiş, köleleştirilmiş bu insanların derilerinin karası mıdır?
Mercan Kalfa’dan sonra kongre davetlisi Matmazel Caklin gelir, hemen ardından da fotoğraf çekmek isteyen gazeteciler. Kadınlar Birliği üyeleri fotoğraflarının çekileceğini anlayınca süslenmeye başlar, tuhaf pozlar verirler.
Fotoğraf merasimi sürerken hademe içeri girer ve daha önce kulüpten atılan iki kadının geldiğini söyler. Ellerinde kum torbalarıyla gelmiştir bu kadınlar. Fakat torbalar ağır olduğu için merdivenleri çıkamamaktadırlar. Reisenin ihtarı üzerine karşı taarruz için herkes eline geçen kesici aleti alıp kulübü savunmak, gelenleri savuşturmak için çıkar.
Tehlike bertaraf edildikten sonra gazeteciler kulüp üyeleriyle röportaj yapmak ister ve ortalık bir kez daha karışır. Konu kulübün amacına, Numan Bey’in feminenliğine, fedakârlığına temas edip son olarak yaklaşan seçimlere gelir.
Seçimler denilince akan sular durur. Oyun boyunca itidali temsil eden reise bile “Benim de bu söz geçince çarpıntım başlıyor,” der.
Yine araya girerek Nezihe Muhittin’in genel ve yerel seçimlerde aday olma macerasına değinmek istiyorum. Kadınlar Birliği, aslında Kadınlar Halk Fırkası olarak düşünülmüş ve öyle yola çıkılmış bildiğiniz gibi. Yani 1912’den itibaren kadın hakları mücadelesi içinde yer alan Nezihe Muhittin siyasette var olmanın önemini ta o yıllardan beri biliyormuş.
1925 yılında İstanbul milletvekillerinden birinin yeniden seçilmesi gerekince Kadınlar Birliği, farkındalık yaratmak için Halide Edip ve Nezihe Muhittin’i aday gösterir, kadınların henüz seçme ve seçilme hakkı olmadığından bu mümkün olmaz tabii ve yukarıda da bahsettiğim gibi Kenan Bey aday gösterilir.
1930 yılında kadınların belediye seçimlerine girmesine izin verilmesi üzerine önce Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olur. Ancak aradığını bulamaz muhtemelen, zira kısa süre sonra yeni kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’na girer. Girmekle de kalmaz partinin önde gelenlerinden biri haline gelir. Pek çok kadını partiye katılmaları konusunda ikna eder. Konferanslar verir. (Hatta seçim sırasında müşahitlik bile yapacaktır.)
Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım’ın da Serbest Cumhuriyet Fırkası adayı olduğu bu seçimlerde, Suat Derviş, Fahrünnisa İzzet Melih (Daha sonra Zeid soyadını alacak ünlü ressamımız), Matlube Ömer gibi pek çok kadın şansını dener.
İstanbul’un Beyoğlu Kazasında ikinci sıradadır. (Birinci sırada Makbule Hanım var.) Fakat seçilemez. Dahası Serbest Cumhuriyet Fırkası kapatılır.
Bu süreçte, daha Halk Partisi destekçisi ve üyesiyken 1 Nisan 1930’da Hakimiyet-i Milliye’nin ‘Şen Sayfa’sında yayınlanan bir dörtlük dikkat çekicidir.
Nezihe Muhittin bacı
Buldun derdine ilacı
Mebus ol da Birlik’teki
Rakiplere bas kırbacı
Kadınlar Birliği üyelerine karşı beslediği ‘sevgi’ böyle manzumelerle hicvedilecek kadar alenidir.
10 Aralık 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi kutlanırken beklenmedik bir misafir de oradadır.
Kadınlara mebus seçmek ve seçilmek hakkının verilmesi, dün Kadınlar Birliği merkezinde de kutlulanmışdır. Birlik merkezi birçok kadınlarla dolmuştu. Bu arada birliğin eski reisi Nezihe Muhiddin de göze çarpıyordu. Bu mutlu günün şerefine eskiden hayli çekiştiği arkadaşlarıyla barışmıştı. [9]
1935 seçimlerinde bağımsız adaylığını açıklar. Fakat bu defa Cumhuriyet Halk Partisi’yle daha yakın ilişkiler içinde olmak ister. Bu yüzden açıklamasında şöyle der.
Dört senedir Halk Fırkası’na bağlıyım ve prensiplerine tamamen sadığım. Önder Atatürk “Serbest mebuslar da çıksın. İşleri samimi tenkit etsin,” dedi. Düşündüm ki ben içlerinden biri olmak itibarıyla daha samimi tenkitler yapabilirim. Mesela bu fırka hükümet işlerinde kendi esas programını tatbik edecek. Bunlar tatbik edilirken memleket işleri ile çok uğraşmış, benim gibi çok samimi bir yurttaşın hususi usulleri vardır. Fırkanın çok samimi, fakat daha olgun ve kendi yönlerinden tenkitlerini yapacak bir unsur olarak namzetliğimi koyuyorum. [10]
Yine de seçilemez.
Son olarak 1945’te açık olan bir İstanbul milletvekilliği için yapılacak seçimde adaylığını açıklar. Programını gazetelere yollamayı da ihmal etmez.
Kazanırsam, tahsisatımın yarısını Hava Kurumu’yla Çocuk Esirgeme Kurumu’na bırakacağımı, müşahedeye ve sıkı tecrübeye dayanan ve halkımızın karakterine uygun kanunlar çıkarmaya, memurları maişet endişesinden korumaya, idari mekanizmadaki bozuklukların önüne geçmeye, Türk milletini layık olduğu kudrete yükseltmeye çalışacağımı vadederim. [11]
Kadınlar Kulübü’nün ikinci perdesi aynı günün gecesinde geçer. Artık kongreye saatler vardır ve Kadınlar Kulübü reisesi Mefkure Hanım, birlik kâtibesiyle -şu tesadüfe bakın ki- seçimlerden, milletvekili olmaktan bahsetmektedir. Zira o gece milletvekili adaylarının açıklanacağını öğreniriz.
Reise: Bari bizi şöyle yakın bir yerden mebus çıkarsalardı.
Kâtibe: İlahi… Mebusluk bu. İsterse Kars’tan, isterse Diyarbakır’dan. Tek olsun da, insan ikide bir daire-i intihabiyeme gideceğim diye ayak direr, bol bol harcırah alır.
Reise: Yağma yok! Arsız çocuğa meme verir gibi insana para vermezler kuzum.
Katibe: Canım, senede iki defa da mı olmaz?
Reise: Bak buna diyeceğim yok.
Kâtibe: Ah, mümkün olsa da ikimizi bir şehirden çıkarsalardı!
Reise: Zararı yok. Birbirine yakın olsa o da yetişir.
Kâtibe: Ah bilsen… Geceleri boş kaldıkça ne hülyalara dalıyorum bilsen! Mesela ben Mecliste, ekonomik bir moda tetkiki diye ortaya bir mesele atıyorum. İşte o zaman ver elini Paris!
Reise: Yok canım. Biraz daha makul ve ciddi bir şey düşünmeli.
Kâtibe: Tetkik seyahati için düşünülecek meseleler mi yok? Çook... Asıl işin tatlı tarafı...
Reise: Evet, tetkik seyahati mükemmel bir şey. Düşün bir kere, sırtlarımızda şık birer tayyör, ellerimizde telatin bavullar...
Kâtibe: (Sözünü keserek) Niye telatin oluyor? İki saylav bayan böyle şık bir seyahate çıkarken telatin valizlerle âleme kepaze olur mu hiç?
Reise: Canım, krokodil olsun.
Kâtibe: Krokodil çok görülmüş şeyler… Lezar, lezar!
Reise: Peki Lezar olsun... Ellerimizde Lezar valizler…
Sonra yine üye yazılmak için gelenler olur. Türlü komik, karikatür tipler belirip kaybolur. Ta ki… Hademe gelip akşam gazetesinin aday listesini içeren ikinci baskısının çıktığını söyleyene kadar.
Herkes heyecan içindedir.
Listeler okunur. Kadınlar Kulübü’nden sadece Rukiye Hanım, Kayseri’den aday olmuştur. Mefkure Hanım bunu duyunca bayılır. Ortalık karışır. Milletvekili seçilmişçesine kürsüye çıkıp konuşmaya başlar Rukiye. Ona itiraz edenleri kulüpten atmakla tehdit eder. İş iyice çığırından çıkınca da polisi arar.
Polis gelir. Hem de bir tabur genç kadın polis. Şu marşı söyleyerek kürsünün etrafını sararlar.
Kadının bugün her hakkı var
Kadınlar kulübü ne işe yarar
Metin olunuz hanımlar metin!
Kulüp kapandı işar-ı ahire [12] değin.
1935 yılında, “Her hakkımızı aldık, artık bir amacımız kalmadı,” diyerek kendisini fesheden Kadınlar Birliği’ne gönderme yapmaktadır Nezihe Muhittin. Hem de 1929’da karşı olduğunu belirttiği kadın polisleri kullanarak. Onları partiyi kapatan gücün temsilcileri olarak göstererek.
Haydi çabuk düşün önümüze
Artık yapacak iş kalmamıştır size
Karşımızda ses kesip boyun eğin
Çekilin evinize işar-ı ahire değin.
Kadın ya da erkek fark etmez. Polis devletin polisidir sonuçta. Ve devlet Nezihe Muhittin’e sesini kesmesini, boyun eğmesini söylemiştir. Hem de doğrudan, önce bir katakulliyle onu Kadınlar Birliği’nden uzaklaştırarak, sonra Serbest Cumhuriyet Fırkası üzerinden bir kez daha mağdur ederek. Belki de hayatı boyunca üstünü çizerek.
Kapatılan Kadınlar Kulübü reisesi Mefkure Hanım, etrafında kalan birkaç kadınla ağlamaktadır artık.
Kader bu kadarmış, ne çare boyun eğelim
Bu şirin yuvaya artık veda edelim.
Sonumuz acı, talihimiz ne hazin!
Biz ağlayıp inleyelim işar-ı ahire değin.
Nezihe Muhittin’in sonu gerçekten acı. Yazarak direnir. Gücünün yettiği yere kadar. Kendi ifadesiyle altmış roman, onun üzerinde oyun, yüzden fazla öykü, senaryolar yazar. Varım diyebilmek, kendisini var edebilmek için. Sonra 10 Şubat 1958 tarihinde, İstanbul’da, yalnız ve unutulmuş bir halde, bir akıl hastanesinde ölür.
Kadınlar Kulübü öfkesini hemcinslerinden çıkarttığı için eleştirilebilecek Nezihe Muhittin’in oyun yazarlığına dair elimizde kalan en önemli metin. Türk Kadını’nda olduğu gibi kendi tarihini ortaya koyuyor bu oyunla. İçindeki kargaşayı, ruhundaki isyanı, var olmaya, yeniden iktidarda olmaya açlığını anlatıyor bizlere. İsmi yad, ruhu şad olsun.
Nezihe Muhittin'i sadece Kadınlar Kulübü ile yargılamamak için, Kadın Olmanın Günahı adlı belgeseli de izlemeniz tavsiye edilir (Umran Safter, 2018).
•
[1] Oyunun adı yalnızca burada Kadınlar Birliği olarak geçiyor. Türüne de operet deniyor ama tefrikalarda alt başlık “Kahkahalı Büyük Komedi”. Metinde bestelenebilecek birkaç manzume varsa ve bunlardan biri marş olarak adlandırılıyorsa da Kadınlar Kulübü’nün türüne operet demek, hele ki elimizde yalnızca teksti varken mümkün değil sanırım.
[2] Bu röportajında romanlarının da altmışa yakın olduğunu söylüyor. Yaprak Zihnioğlu’nun yayına hazırladığı üç cilt içindeyse toplam 16 roman var. Yıllar içinde bu üç ciltte yer almayan irili ufaklı yirmi novella/romana ulaştım. (Şöyle bir ayrıntı da vereyim. Nezihe Muhittin, Yarım Ay’daki röportajında 1929’da Muhit dergisinde çıkan “Bir Genç Kız” adlı öyküsünü de –ki taş çatlasın on beş yirmi kitap sayfası tutacak bir metin– roman olarak değerlendirmektedir. Yani onun verdiği altmış rakamını böyle değerlendirmek gerekir.)
[3] Ne yazık ki bu romanı halen bulamadım.
[4] Bu röportajı yine K24'te, Evvel Zaman için kaleme aldığım “Nezihe Muhittin: Gökkuşağının Altında” yazısına eklemiştim.
[5] Yaprak Zihnioğlu Kadınsız İnkılap adlı kitabında bu süreci tüm ayrıntılarıyla anlatıyor.
[6] “Kadın polis hakkında kanaatimi söyledim. Kadının polisliğini gülünç bulduğumu tekrar ettim. Kadının polislik şubelerinin hiçbirinde yeri yoktur dedim ve diyorum. (…) Hem polislik gayreti, tetabuk kanununa da muhalif. Bizde kadın henüz harici mesainin meşakkatlerine alışmadı ve memleketimizde kadın polis ihtiyacı kendini hissettirmedi.” Akşam, 29 Kasım 1929 (Oysa 1927’de kadınların polis olabileceğini savunmuştur Nezihe Muhittin)
[7] “Ben kadın birliğinin hikmet-i mevcudiyetini anlamıyorum. Kadın Birliği’nin müessisi olmak sıfatıyla bu cemiyetin hangi davaları güdeceğini, ne gibi fikirleri müdafaa edeceğini çok iyi bilirim. Kadın Birliği Türk kadın haklarının ihmal edildiği bir devir için lazımdı. Fakat bugün ona hiçbir lüzum yoktur. Bugün memleketimizde kadına layık olduğu haklar verilmiştir ve verilmektedir ve verilecektir. Ve itiraf ederim ki bu hakları Kadın Birliği kendi attığı kozlarla almamıştır. Kadınlara bu haklar verilmiştir. Hiçbir vazifesi olmadığı için son zamanlarda kadın birliği muvazenesini şaşırdı. Ve bu şaşkınlık yerindedir de. Çünkü yukarıda söylediğim gibi birliğin artık hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır.” Akşam, 13 Ocak 1932
[8] Bu olayın bir benzeri 1930’da yaşanmıştır. 11 Nisan 1930 tarihinde Kadınlar Birliği, Sultanahmet’te başlayıp Taksim’de bitecek bir miting yapma kararı almış, gazeteler önce Nezihe Muhittin’in de mitinge katılıp eleştirel bir konuşma yapacağını, daha sonra ise ikinci bir miting düzenleyeceğini iddia etmiştir.
[9] Kurun, 10 Aralık 1934
[10] Kurun, 7 Şubat 1935
[11] Akşam, 12 Haziran 1945
[12] İşar-ı ahire değin: Daha sonra bildirilinceye kadar.