Eleştirmenleri değil, okurları önemsiyorum

Bir zamanlar Salinger'ın sevgilisi olarak bilinen Joyce Maynard'ın Müebbet Aşk romanı raflardaki yerini aldı. Romanda Salinger’ın izlerini arayanlar bir yanda, çoksatan klişelerinin çetelesini tutanlar diğer yanda. Maynard, sorularımızı yanıtladı

20 Ağustos 2015 14:00

Türkiyeli okur Joyce Maynard’ı Çilek Kızlar romanıyla tanıdı. İki yakın ailenin ve çocuklarının hikâyesi üzerine kurulu roman, dramatik bir aşk öyküsünü barındırıyordu, bir yandan da rüyalar ülkesi Amerika’nın kasabalarındaki yozluğu eleştiriyordu. Maynard bu sefer Müebbet Aşk ile okurlarının karşısında. İçine kapanmış orta yaşlı yalnız bir anne, takıntı noktasında bağlı olduğu oğlu ve karşılarına çıkan bir mahkum ile değişen hayatlarının öyküsü Müebbet Aşk. İdeal ilişkiyi, sonsuz aşkı, bağlılığın sınırlarını ve iyiliği tartışan roman Amerika’da eleştirmenleri ikiye böldü. Romanda Maynard’ın uzun yıllar birlikte olduğu Salinger’ın izlerini arayanlar bir yanda, çoksatan klişelerinin çetelesini tutanlar diğer yanda. Peki, Joyce Maynard ne düşünüyor? Müebbet Aşk’ı merkeze alan bir söyleşi okurlarını bekliyor.

Müebbet Aşk, Joyce Maynard, Çeviri: Kıvanç Güney, April YayıncılıkMüebbet Aşk’ın öyküsü nasıl şekillendi? Romanda olaylar küçük bir kasabada geçiyor, yine Amerikan rüyasına eleştiri var.

New Hampshire’da küçük bir kasabada büyüdüm, boşanmış bir kadın olarak da üç çocuğumla uzun yıllar aynı kasabada yaşadım. Geçen yıllarda hapishaneden bir mektup aldım, romanlarımdan çok etkilendiğini söyleyen bir mahkumdan geliyordu. Birbirimize mektuplar yazmaya başladık ve Müebbet Aşk’ın fikri de böyle doğdu. Herkesin kötü olduğundan emin olduğu bir erkeğe inanmak isteyen yalnız bir kadın ve iyiliği keşfetme serüveni. Öykünün geri kalanını da hayalgücümü kullanarak şekillendirdim. Neyse ki hayalgücüm geniş.

Baş karakter Adele, yalnız, mutsuz ve hayata küsmüş bir kadın, aşk onu iyileştiriyor ve romanda Adele’in dönüşüm ve değişim hikâyesini okuyoruz. Filmde de Adele’i Kate Winslet canlandırıyor. Sizce iyi bir seçim miydi Winslet?

Olağanüstü bir performans gösterdi ve evet, doğru ismin o olduğunu filmi izlediğimde anladım.

Filmi izlediğinizde nasıl hissettiniz?

Mutlu ve gururlu. Yazdığınız hikâyeyi canlandıran oyuncuları izlemek nefes kesici.

Kapakta da görüyoruz, kitapta özel yemek tarifleri var.

Evet, yemek pişirmeye bayılırım. Özellikle turtada harikalar yaratırım. Kendi özel tarifimi romanda da anlatıyorum ve okurlara garanti veriyorum, bu şekilde hazırlanan bir turtanın kötü olması imkânsız! İzlemek isteyenler için linki de veriyorum: https://curious.com/joycemaynard/joyce-maynards-homemade-apple-pie 

Bazen bütün kötülükleri bir yemeğe gömebilirsiniz, devamında kime yedireceğiniz size kalmış.

J. D. Salinger ile uzun süre beraberdiniz, Çavdar Tarlasında Çocuklar Türkiyeli okurlar için özel bir roman ve Salinger’ın edebî kişiliği de özel hayatı da hep ilgi çekici oldu. Salinger hikâye anlatma biçiminizi, edebiyata bakışınızı ne ölçüde etkiledi?

Bu zor bir soru. Yine de bu ve buna benzer sorulara yanıt verdiğim bir kitabım var, At Home in the World. Kim bilir, belki de Türkçeye çevrilecek bir sonraki kitabım da bu anı kitabım olur.

Hem Salinger ile yaşadıklarınız, hem de kitaplarınız çok tartışıldı. Müebbet Aşk eleştirmenler tarafından nasıl karşılandı?

Eleştirmenleri değil, okurları önemsiyorum.

Romanlarınız farklı dillere tercüme edildi. Farklı dillerde okurlara ulaşmak nasıl bir deneyim?

Seyahat etmeyi seven ve kültürleri keşfetmekten heyecan duyan biriyim. Kitaplarımın farklı dillerde yayımlanması farklı kültürleri keşfetmemi de kolaylaştırdı. En son Macaristan’a gittim, Müebbet Aşk’ın Macarca baskısı artık kitapçılarda. İşin komiği imza günleri arasında bir okulda da edebiyat ve yemek üzerine bir konuşma yaptım ve okurlara turta pişirdim. Sıradaki ülke belki de Türkiye!

Müebbet Aşk’ta ergenliğini yaşayan Henry, tüm saflığı ve iyiliğiyle kendini gösteriyor. Ancak kitabın ilerleyen bölümlerinde Henry kıskançlıkla bir canavara dönüşüyor. Bir erkeğin en acımasız çağı ergenlik zamanı mı, ne dersiniz?

İki oğlum var, ergenlik zamanları hiç de kolay değildi, kabul etmeliyim ki. Yine de erkeklerin o dönemini acıya ve yaralanmaya açık oldukları bir dönem olarak algılıyorum. Kitapta Henry ile aynı yaşta olan Eleanor çok daha acımasız ve katı. Kadınlar, belki de kendini korumak için, daha acımasız oluyor her yaşta.