İhsan Bilgin'in ardından

"İhsan'ın eksikliğini hem biz daha önce tanıyanlar hissedeceğiz, hem de onun yazdıklarını sonradan okuyanlar. Eminim bundan."

12 Mayıs 2022 21:00

 

İhsan Bilgin’i BİLAR’da (Aziz Nesin’in 12 Eylül darbesinin ardından, YÖK ile birlikte başlayan kıyım sonrasında üniversitelere nefes aldıracak araştırmalar yapılması için kurduğu Bilim ve Araştırma Merkezi) tanıdım. İskender Savaşır ile birlikte. İskender beni seminer yapmaya çağırdığı vakit. 1991 yılında Tünel’deki BİLAR’da ilk “Post-modernizm” dersleri vermeye başladığımda Türkiye daha yeni duymuştu bu kavramı, ama tam da ne olduğuna karar verememişti. Tekil Düşünce kitabım “Fransız modern düşüncesi” alt başlığıyla yeni yayınlanmıştı. Ve Konu-m-lar da. İskender beni tanımıyordu o sırada daha. Ama Defter’de yazdığım bir yazıyı hatırlıyordu. Onlarla BİLAR sayesinde tanıştım. Ortak bir toplantı düzenlendi BİLAR’da. Hegel’den Nietzsche’ye giden bir çizgide “işçi sınıfı” ve “diyalektik” üzerine (adı tam böyle değildi, ama aklımda bu kaldı 31 yıldan sonra). O toplantıda İhsan Bilgin, İskender Savaşır, Orhan Koçak ve Nail Satlıgan ile Gülnur Savran vardı. Hemen hemen hepsi Marksizmden geliyorlardı ve doğal olarak Hegel okuyucusuydular. Ve aynı çizgide yer alıyorlardı. Ben ise Nietzsche çizgisinin “anti-diyalektik” düşüncesini öne sürerken, Hegel’in “köle ve efendi” diyalektiğinden geçerek ve onun Kojeve yorumuna yaslanarak, işçinin emek sürecinde yer alırken bilinçlenerek devrimi gerçekleştirme sürecine gireceği tezine karşı durarak, tersine, işçinin burjuvazi ve işçi sınıfı diyalektiğinde her seferinde ister istemez mağlup bir pozisyonda kalacağını söylemek
eydim. İhsan’ın da yayın kurulunda bulunduğu Defter dergisi bu toplantıyı yayınlamıştı. (Postmodern Görüntü (1997) kitabıma da sonradan bu toplantıyı koymuştum.)

Bana göre tarihî bir toplantıydı. Bugün bu konular nerede durmakta? İşçi sınıfı üzerine tartışmalara ne oldu? Bugün artık içinde yaşamakta olduğumuz bu vaziyette kim mağlup oldu ve kim galip geldi? Diyalektik bizi nereye taşıdı? İhsan bu konuşmanın heyecanında beni Yıldız Üniversitesi’ndeki derslerine çağırmaya başladı. 1990’ların daha ilk yarısındayız sanırım: Post-modernizm ve dekonstrüksiyon üzerine. Derrida tabii gündeme gelmişti ve hiçbir Türkçe tercümesi de yoktu. 1992’de kurduğum Toplumbilim dergisinde, sanırım 1999’da “Derrida özel sayısını” yaptığımız zaman ilk tercümeleri Türkçeye geçmeye başladı. İhsan çok istekliydi ve Derrida’nın mimarlarla olan tartışmalarını öğrenmek istiyordu (Özellikle Dekonstrüktivist olarak adlandırılan mimarlar: Peter Eisenman, Frank Gehry, Bernard Tschumi, Daniel Lebeskind.) Bu konuları çok merak ederdi.

Derrida bu yazılarını “Mekân Sanatları” adıyla yayınlamıştı: “Dil insanın evidir” veya “arkhe’den gelmektedir arşitektür” ve tabii belki de arşitextür. Polis ve şehir mimarisi, ürbanizm, modern şehirlerin mimarisi, vb…

İhsan Bilgin, Tansel Korkmaz

İhsan her zaman benim için bir dost ve beni seven, sevecen bir kişiydi. Hep iyi bir ilişkimiz oldu. Türkiye’de mimari alanında, mimari tarihi açısından bakıldığında İhsan’ın her zaman orijinal bir sözü oldu. Birçok kez onu dinledim. 2004 yılında, Bilgi Üniversitesi’nde Mimari Tasarım Yüksek Lisans programını kurduğunda ve ardından da 2009’da Mimarlık Fakültesi’nin kurucu dekanı olduğunda, Mimarlık tez derslerine yine çağırıldığımda, onların kolektif bir ders yaptıklarını gördüm. Türkiye’deki mimarlık alanının yıldızları bir aradaydı ve bu çok güzeldi… Üniversitelerde pek az rastlanan bir özgürlük ve çalışma disiplininin yan yana işlediğini gördüm. Burada bütün Mimarlık Bölümü hocalarının payı herhalde vardı. İhsan da her zaman başkalarını davet ederek dersleri yükseltmesini bilen bir başkandı orada.

İhsan iyi, dürüst, nazik, güler yüzlü, mesleğini seven, ona her türlü entelektüel katkısını İhmal etmeyen, müthiş bir hitabet gücü olan, arkadaşlarını ve öğrencilerini seven, onlara saygı duyan, az bulunur bir insandı… Gittiği yerde ışıklarda huzurla yatsın. Özleyeceğiz onu! Onun eksikliğini hem biz daha önce tanıyanlar hissedeceğiz, hem de onun yazdıklarını sonradan okuyanlar. Eminim bundan.