Çevirmen ve yazar, yazar ve çevirmen olarak Lydia Davis

Man Booker Uluslararası Edebiyat Ödülü sahibi Lydia Davis’in Rahatsızlık Çeşitleri’ne dair bir küçük öneri yazısını geçtiğimiz haftalarda yayınlamıştık. Şimdi sıra yazarla K24 için gerçekleştirilen söyleşide

Lydia Davis’in daha önce Türkçede Yapamam ve Yapmayacağım adlı kitabı Elif Bereketli’nin çevirisiyle yayımlanmıştı. Daha sonra Rahatsızlık Çeşitleri’ni okuduk. Bu kez farklı bir yayınevi ve Betül Kadıoğlu çevirisiyle. Bu iki öykü kitabıyla Türkiye okurunun kitaplığında kendine yer bulan Davis’in ilk ve tek romanı The End of The Story ise yakında, yine Betül Kadıoğlu çevirisiyle Everest Yayınları etiketiyle yayımlanacak. Davis, sorularımızı yanıtladı...

Rahatsızlık Çeşitleri, Lydia Davis, Çeviri: Betül Kadıoğlu, Everest YayınlarıSon bir iki ay içinde iki kitabınız birden Türkçeye çevrildi. Her ikisinde de çevirileriniz ya da yazarlarınız bir şekilde metinde kendilerine yer bulmuş: Rahatsızlık Çeşitleri’nde Proust ve Beckett; Yapamam ve Yapmayacağım’da Flaubert. Sizin yazdıklarınız da başkalarının öykülerinde boy gösteriyor mu?

Bazen başka bir yazarın düz yazılarında ya da şiirlerinde kendi yazdıklarımla karşılaştığım oluyor. Tuhaf bir his. Ele geçirildiğimi, seçildiğimi ve bu konuda herhangi bir şey yapmak için çaresiz olduğumu hissediyorum. Tabii ki. Ama bu sorun değil. Tuhaf bir his ama onların da istediklerini yazma özgürlüklerine inanıyorum. Şimdiye kadar çok olumsuz bir şey olmadı.

Yirmi yıldır hep roman çeviriyor ama sadece öykü yazıyorsunuz; bu bilinçli bir tercih miydi, yoksa tesadüf mü?

Tamamen tesadüf. Yazdığım tek roman yazılmak istemişti. Aklımda başka uzun kitaplar var, bunları yazmayı planlıyorum ama bunlar roman değil – kurmaca olmayan öyküler. Benim çok ilgimi çeken formlara sahip romanlar da var; belki bir gün Sebald’ın, Bernhard’ın, Handke’nin ya da şu anda okumakta olduğum Norveçli yazar Dag Solstad’ın kullandıkları biçimlerde bir roman yazmayı denerim ama şu anda bu farazi romanın önünde, sırada başka projeler var.

Geri dönüp eski öykülerinizi okur musunuz?

Çok ender olarak. Sadece bir nedenle gerekiyorsa. Bazılarını okuyalı o kadar uzun zaman oldu ki, neredeyse unuttum. Neyse ki geri dönüp okuduğumda hâlâ onları seviyorum.

Yazdıklarınızın çevrilmesi ne hissettiriyor?

Bildiğim bir dile gelince, çevirinin bir kısmını okuyup çevirmenin işe nasıl yaklaştığı konusunda bir fikir edinmeye çalışıyorum. Türkçe gibi bilmediğim diller söz konusu olduğunda tek yapabildiğim çevirmene güvenmek ve en iyisini ummak! Keşke Türkçe bilseydim. Belki bir gün biraz öğrenmeyi denerim.

Yazarken hiç çevirmenlerinizi ya da yazdıklarınızın nasıl çevrileceğini düşünüyor musunuz? Hiç size, onunla oynayıp oynamadığınızı soran bir çevirmeniniz oldu mu?

Aslında genelde çevirmeni düşünmem. Bazı yazarların bir kitapta çevirmen için belirli şeyleri bilerek kolaylaştırdıklarını biliyorum ama ben şimdiye kadar böyle bir şey yapmadım. Hatta bir öykümde son dakikada neredeyse bütün çevirmenler için kafa karıştırıcı olan bir şey eklemiştim. Ama bunu çevirmenlerin kafasını karıştırmak için yapmadım. Böyle durumlarda çevirmenin bana sormasını ve beraber bir çözüm arayabilmeyi isterim.

Müzik eğitimi gördünüz, hâlâ çalıyor musunuz? Yazarken müzik dinler misiniz?

Bazen piyano çalıyorum, kemanı elime daha az alıyorum. Neredeyse her gün müzik dinlerim ama asla, asla, asla yazarken dinlemem. İmkânsız. Bunun nedeni, müzik dinlerken gerçekten dinlemem. Ve yazarken her kelimeyi kafamın içinde duymam. Yani yazarken müzik dinlesem korkunç bir çekişme olurdu. İkisini de duyamazdım – ne müziği ne yazıyı. Bu günlerde (akşamları, genelde yemek sırasında) Bach kantatları dinliyorum – her akşam iki ya da üç Bach kantatı. Çok sayıda kantatı var ve hepsi muhteşem. En sevdiğim şarkıcıya gelince, bu aralar Victoria de Los Angeles ya da Montserrat Figueras.

 

Rahatsızlık Çeşitleri’ni hâlâ okumadıysanız K24 editörlerinin hazırladığı kısa tanıtım yazısına buradan göz atabilirsiniz.

Fotoğraf: Jayne Trcka