Cervantes haklıdır, tabiatta her şey benzerini doğurur

"Özgün, iğneleyici üslubu ve sanatıyla Honoré Daumier, toplumsal olayları, politik duruşları ve haksız gördüğü tüm yanılsamaları gerçeğe davet eden korkusuz bir şövalyedir. Hayatının son senelerini Don Kişot’la geçirmesi, çizgilerinin onunla buluşması o kadar olağandır ki… Çünkü Daumier için Don Kişot onun kendi hikâyesidir."

 

Cervantes’in ünlü eseri Don Kişot, edebiyat tarihinin mihenk taşlarından biri olarak son derece gerekli  bir kahramanlığı sırtında taşır. Don Kişot klasik şövalyelerin güçlü ve yenilmez karakterlerini elinin tersiyle savuştururken, ismiyle müsemma bir oluş hali barındırır. Bu hal “Donkişotçuluk” olarak kavramlaşır. Böylece yel değirmenleriyle savaşan bir adamın kararlılığı ve ruh hali tüm dünya literatürlerine çılgın bir şövalyenin imzasını atar.

Gösterişli ve hayalci şövalye Don Kişot, Cervantes’in türlü mücadelelerle ve hapiste geçen zamanlarla dolu çalkantılı hayatının kazananıdır. Şövalyeliğin onur ve sadakat özelliklerinin vurgulandığı dönem romanlarına karşın, Cervantes yergisini gülünç durumlara soktuğu karakteriyle yapar. Yazar, özgürce seçim yapmanın coşkulu duygusunu alaycı fakat kararlı bir kahramanın üzerinden gerçeğe taşıyarak yeryüzünün en çok okunan kitaplarından birini yazar.

Jale Parla’nın Don Kişot-Yorum, Bağlam, Kuram kitabında dediği gibi, Cervantes hayalperest bir kahraman yaratırken “Önsöz’den Sonsöz’e kadar yeni bir şey yaptığının farkındaydı[1]”. Bu yüzden okuru elinden tutar ve romanın içine sürüklerken kulağına fısıldar:

“Aylak okur: Bu kitabın, zihnin düşünülebilecek en zarif, en akıllıca ürünü olmasını isterdim; buna yeminsiz inanabilirsin. Ancak tabiat kanununa karşı çıkamadım; tabiatta her şey benzerini doğurur.[2]

Böylece okur 1605 yılında yayınlanan elindeki romana bakış şeklini değiştirir, modernizme, hatta post-modernizme kendini hazırlar. Ve Don Kişot’u okuduktan sonra aylak okur için artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Çünkü aylak okur kendine şu soruyu sorar: “Esas mesele Don Kişot olabilmek mi?”

Delice hayalleri, kocaman kalbi ve asil ruhuyla Don Kişot, 417 yıldır dünyadaki bütün aylak okurlarla bağ kurmaya devam ediyor. Dostoyevski’ye göre Don Kişot, “insan düşüncesinin en son ve en büyük sözü, insanın ifade edebileceği en acı ironidir”. Nâzım Hikmet ise şövalyeye şöyle seslenir:

“Ölümsüz gençliğin şövalyesi, ellisinde uyup yüreğinde çarpan aklına bir temmuz sabahı fethine çıktı.[3]

Alman filozof F. W. J. Von Schelling ise Don Kişot’u “hayatın en evrensel, en derin ve en resmedilmeye değer portresi” olarak görür ki, birçok ressamın da ünlü düşünürle aynı fikirde olduğunu anlamak mümkün.

Don Kişot edebiyat tarihinin en çok resmi yapılan kahramanlarından biridir. Charles-Antoine Coypel, XV. Louis’nin metresi Madame de Pompadour tarafından Versailles Sarayı’nın dekorasyonu için görevlendirilince, dönemin en önemli olaylarının betimlendiği kilimlerinin üzerine işlenmek üzere 28 farklı Don Kişot sahnesini içeren resim yapar. 1714 ve 1794 yılları arasında dokunması kesintisiz süren bu resimler şövalyenin farklı maceralarıyla süslenir.

 

Portrelerin ve tarih resimlerinin ressamı William Stewart Watson’ın “Don Quixote Tilting at a Windmill” (1832) isimli çalışmasında, Don Kişot’u yel değirmenlerine saldırmak üzere harekete geçerken görürüz. Sanço’nun elleri ve duruşu ise efendisini gerçekliğe davet edişini anlatır.

William Stewart Watson, Don Quixote Yeldeğirmenlerine Saldırıyor, 1832

Dünya klasiklerinin akıl almaz ressamı Gustave Doré, Don Kişot’un en ünlü anlatıcılarından biridir. 1863 yılında kitap için yaptığı çizimlerle şövalyenin ve sadık Sanço’nun maceralarını anlatan ressam, aylak okurların görme biçimlerini etkiler. Cervantes’in kahramanlarının akıllardan silinmeyecek tasvirlerini yaratır. Bunu yaparken kullandığı alaycı dil ve biçimsel üslup adeta yazarla dans eder.

Don Kişot, Paul Cézanne’ın resmin sınırlarını zorlayan fırça darbeleriyle post-empresyonizmde, Pablo Picasso ile kübizmin sonsuz derinliğinde, Salvador Dali ile gerçeküstü dokunuşların en fütursuz desenlerinde, August Macke’nin dışavurumcu renklerinde, Edward Hopper’ın kutsal ışığında ve daha birçok ressamın her akımda macera arayan tuallerinde can bulur. Don Kişot, aç bir romantik, susuz bir hayalci ve naif bir pervasız olarak ressamların fırçalarına tutunur.

Cervantes’in asil şövalyesinin en çok etkilediği ressamlardan biriyse, eserlerinde sosyal ve politik hayata eleştiriler barındıran karikatürist, heykeltıraş, baskı sanatçısı ve ressam Honoré Daumier’dir.

Dünyanın, toplumsal olayların, günlük yaşamın gerçekçi biçimlemesi olan Realizm, 19. yüzyılda yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde edebiyatta ve sanatta güçlenir. Daumier, işçi sınıfını konu alan Üçüncü Sınıf Vagon (1862) gibi resimleriyle realizme imzasını atarken, yergi dolu karikatürleriyle burjuva sınıfının ve politikacıların davranış modelleriyle dalga geçer. Kral ve hükümet karşıtı taş baskı karikatürleri, siyasi olaylara verdiği sanatsal yanıtlar sebebiyle hapis cezaları ve sansürlere maruz kalır.

Keskin gözlem yeteneği, kararlı hümanistliği ve Cumhuriyetçi tavrı sanatçının sanat yapıtlarını şekillendirir. Fransız sanatçının dönem betimlemelerini konu alan karikatürleri, taş baskıları zamanının tarihsel belgelerini yaratır. Krala ve soytarılarına çizimleriyle söz söylemeyi başaran, inandıkları uğruna renkleriyle gözünü kırpmadan kahramanlık yapan, özgürlük ve adalet için her zaman çekinmeden sanatını ortaya koyan ve Don Kişot olmaktan asla vazgeçmeyen bir sanatçıdır Honoré Daumier. Belki de bu yüzden, sanat hayatının son dönemini, kör olana kadar Don Kişot resimleri çizerek geçirir.

Honoré-Victorin Daumier, Don Kişot ve Sanço Panza (1854-56)

Don Kişot ve Sanço Panza (1854-56) isimli resimde ışık ve gölge karşıtlığının keskin dilini kullanan sanatçı, gerçekçi bir üslupla karakterlerini ortaya koyar. Don Kişot’u eşeğiyle takip eden Sanço’nun bacağı ve hantal vücudunun bir kısmı gölgededir. Don Kişot ise önde, atı Rossinante’nin üzerinde parlayarak ilerler. Kompozisyonu tuvale aktarmak için kullandığı ızgara izlerini taşıyan bu çizimde, kahramanları yönlendirenin ışık olduğu bellidir. Daumier, Don Kişot’u zayıf cüssesi, kahramanlıktan uzak duruşuyla betimleyerek Cervantes’in ünlü eserinin genel hatlarını anlatır.

Honoré-Victorine Daumier, Don Kişot Yel Değirmenlerine Saldırıyor, 1866

Honoré Daumier, 1866 yılında yaptığı Don Kişot Yel Değirmenlerine Saldırıyor resminde ise şövalyelik ruhunun heyecanını temel birleşen hatlarıyla, hızlı ve gereksiz ayrıntıdan uzak yansıtır.

Cervantes’in arzu dolu karakteri şöyle söyler:

“Sanço, dostum! Talih bize dilediğimizden fazla gülümsüyor. Karşıdan bizim gelişimize bakan şu devler alayına bak. Onlarla savaşmak, Tanrı yolunda gaza etmektir. Onların sırtlarını yere getirdiğim zaman varlarına yoklarına el koyarak zengin olacağız.[4]

Mantıklı ve efendisine bağlı Sanço, yel değirmenlerini dev zanneden bu hayalperest şövalye için yalvarmaktadır. “Ben dev dedim mi dev olduklarına inanmalısın onların[5]” diyen, fazlasıyla istekli Don Kişot için başka yapabileceği bir şey de yoktur. Daumier resminde Sanço’yu bize en yakın yere koyar. Büyük bir heyecanla Don Kişot düz ovada değirmenlerle savaşmak için giderken eşeğinin üzerinde oturan Sanço, ümitsizce ve korkarak ellerini kavuşturmuştur.

Ressam 1867-68 yıllarında görme yetisini kaybetmeye başlar. 1870 yılında tamamladığı Don Kişot serisinin sonuncusunda ise artık şövalye yalnızdır. Yanında Sanço olmaksızın tek başına ama hâlâ mızrağı dimdik havadadır. Bu resimde sadece idealist ve inandıkları uğruna sadık bir savaşçı olan yalnız Don Kişot yoktur, Daumier de vardır.

Honoré-Victorine Daumier, Don Quixote, 1868-70

17. yüzyılın İspanyol feodal toplum eleştirisinin en güzide dillerinden olan Don Kişot, 19. yüzyılın toplumsal ve siyasi yergisini yapmakta usta olan Daumier’le birleşince ortaya sanat tarihinin en unutulmaz eserleri çıkar. Ressam, tarzının en özgün duruşunu sergilediği bu son serisinde, maceracı ruhunu özgürce dolaştırarak unutulmaz Don Kişot resimlerini doğurur. Ve Cervantes’in kitabın en başında söylediği olur; “tabiatta her şey benzerini doğurur”.

Özgün, iğneleyici üslubu ve sanatıyla Honoré Daumier, toplumsal olayları, politik duruşları ve haksız gördüğü tüm yanılsamaları gerçeğe davet eden korkusuz bir şövalyedir. Hayatının son senelerini Don Kişot’la geçirmesi, çizgilerinin onunla buluşması o kadar olağandır ki… Çünkü Daumier için Don Kişot onun kendi hikâyesidir.

Tüm aylak okurlar için esas mesele zaten Don Kişot olabilmek değil midir?

Özgürce ve asilce ama en önemlisi sonsuz bir istekle kendi macerasını yaşayanlar olarak zırhlarımızı, miğferlerimizi giyelim, yorgun atlarımıza binelim. Hayalini kurduğumuz eşitliğin, adaletin ve özgürlüğün olduğu Altın Çağ’ın geleceğine tüm Don Kişotlar gibi inanmaktan asla vazgeçmeyelim!

• 

 

Meraklısına:


Jale Parla’nın, Don Kişot’tan Bugüne Roman ve Don Kişot-Yorum, Bağlam, Kuram kitapları Don Kişot’u anlamak için rehber niteliğindedir.

Honoré Daumier resimleri için The Met Museum tarafından yayınlanan açık kaynak pek güzel:

Yazarken Richard Strauss dinlememek olmazdı. Okuduktan sonra da güzel gelecektir:

Richard Strauss: Don Quixote, Op. 35

 

KAYNAKLAR:


Jale Parla. "Don Kişot Yorum, Bağlam, Kuram". İstanbul: İletişim Yayınları, 2017. s.17.

Miguel de Cervantes Saavedra. çev. Bertan Onaran, "Don Quijote I", (İstanbul: Payel Yayınları, 2012), s.25

Miguel de Cervantes Saavedra. çev. Reşat Nuri Gültekin. “Don Kişot”. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 31.b.s, 2021. s.53-54.

 

 NOTLAR:


[1] Jale Parla, Don Kişot Yorum, Bağlam, Kuram, İletişim Yayınları, 2017, s.17.

[2] Miguel de Cervantes Saavedra, Don Quijote I, çev. Bertan Onaran, Payel Yayınları, 2012, s. 25

[3] Nazım Hikmet, Don Kişot, 1947.

[4] Miguel de Cervantes Saavedra, Don Kişot, çev. Reşat Nuri Gültekin, Yapı Kredi Yayınları, 31.b.s, 2021, s. 53.

[5] ibid. s. 54.