CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine yönelik suikast iddiaları ve organize suç örgütü liderliği suçlamasından hüküm giyen Alaattin Çakıcı’nın tehditleri ile ilgili "Kendisinin, eşinin ve çocuklarının telefonlarının dinlendiğini" söyleyerek “Ailemin ellerine silah alıp beni koruyacak halleri yok. Sanıyorlar ki bir kişiyi ortadan kaldırdığınız zaman sorunlar çözülür. Tam tersine Türkiye kaos süreci içine girebilir” dedi.
“Biz her şeye rağmen bildiğimiz yoldan kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz” diyen Kılıçdaroğlu, önemli olanın herkesin huzur içinde yaşaması olduğunu ve demokrasinin herkesin ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Kılıçdaroğlı ayrıca 'yeni bir Kürt partisi kurmak istiyorlar' iddiasıyla ilgili soruya da yanıt vererek "İktidar HDP'yi kendi yanına çekemeyince ikinci parti kurup HDP'yi parçalama arayışında. 'İmralı ile görüşme yapabilir miyiz, ikna edebilir miyiz' gibi bilgiler geldi" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, T24 yazarı Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtladı. Kılıçadaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Eleştiriye tahammül edemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız"
“Hangi açıdan bakarsanız bakın giderek artan ve derinleşen sorunlar var. Bu sorunlardan nasıl kurtulabileceğimizi söyledik. Biz bunun çözümünü söyledik. Bunları yapmadılar. Bunları yapmayınca eleştirdik. Eleştiriye tahammül edemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. İstiyor ki herkes her yaptığını ‘aman ne kadar güzel yaptınız, çok iyi yaptınız’ desin. Ama hayatın gerçeği var, mutfakta yangın varsa nasıl görmezden gelebiliriz. O zaman ne olur, biz görevimizi yapmamış oluruz. Eleştiri yaptığımız zaman tehditler geliyor, ‘dokunulmazlığınızı kaldıracağız’ diyorlar. Kılıçdaroğlu’nun söylediği her şey yalan diyorlar. Hangisi yalan? Bana desinler ki Kılıçdaroğlu’nun şu söylediği yalan. Bir siyasi iktidarın eleştiriye tahammülü kalmamışsa, bu pozisyona düşmüşse artık o ülkeyi yönetemez. Zaten şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetildiğini söyleyemeyiz. Bir kişi yönetiyor. Kabile devletlerinde bile ihtiyar meclisi olur, oturulur danışılır. Şimdi öyle bir şey yok kesinlikle. Ben yönetirim ben yaparım. Birisi itiraz ediyorsa, ‘onun sesini kesmek için elimizden geleni yaparız’ diyorlar. Ama bu bizi yıldırmaz”
Suikast iddiaları ve tehditler
"Kaldığım ev, gezdiğim yer, konuştuğum kişiler belli. Benim, eşimin çocuklarımın telefonlarının dinlendiğini gayet iyi biliyorum. Takip edildiğimi de gayet iyi biliyorum. Korumalar var. Ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Ama benden rahatsız olan ciddi bir kesim var. İktidar kanadı da rahatsız. Ülkeyi yöneten birisi, eğer çıkarı ya da tehdidi yeraltı dünyasından sağlayarak ‘biz susturabiliriz’ gibi bir arayışa giriyorsa orada demokrasi, insan hakları bitmiştir. Orada otoriter rejim daha da otoriter bir sürecin içine girmiştir. ‘Aksi bir şey söyleyeni susturacağız. Yeraltı dünyasını harekete geçireceğiz, susturacaklar’ bunu düşünüyorlar. Ama bu bizi korkutmaz. Onlar çok kısır ve dar düşünüyorlar. Sanıyorlar ki bir kişiyi ortadan kaldırdığınız zaman sorunlar çözülür. Sorunlar çözülmez, tam tersine Türkiye kaos süreci içine girebilir.”
TIKLAYIN - Kılıçdaroğlu'nun avukatı: Bize suikast ihbarı geldi, koruma ekibi uyarıldı
Aileniz nasıl karşılıyor?
"Onlar da endişe duyuyorlar, dikkat etmemi istiyorlar. Yapacakları pek bir şey yok, ne yapabilir ki. Bunların ellerine silah alıp beni koruyacak halleri yok. Biz her şeye rağmen bildiğimiz ve inandığımız yoldan devam edeceğiz. Eğer bir yerde, verdiğiniz mücadelede ülkenin çıkarı her şeyin önünde ise bizim hayatımız çok önemli değildir. Önemli olan bu ülkede herkesin huzur içinde yaşamasıdır. Bu herkes için geçerli olmalı.”
"RTÜK kurum olmaktan çıkmış, tetikçiliğe dönmüş"
“Gazeteciler korkudan yazı yazamıyor, televizyonlar program yapamıyorlar. Hangi kurumlar var. RTÜK ve Basın İlan Kurumu var. Bunların işlevi ‘özgür medyayı nasıl susturabiliriz’ olmuş. Bu kurumların varlık nedeninin bu olduğunu düşünüyorsak, artık kurum olmaktan çıkmışlar, tetikçiliğe dönmüş bunlar.”
TIKLAYIN - RTÜK’ten HaberTürk’e beş kez program durdurma ve para cezası
"İrfan Fidan en büyük intihalcilerden birisidir"
“Karar alıyorsunuz, uygulamalar yapıyorsunuz ama hukuka aykırı. AİHM’e gidiyor AİHM ‘şöyle uygulayın’ diyor ama siz o karara uymuyorsunuz. Sizin saygınlığınız kalır mı? Yargıya güven duyulur mu? AYM kararını en alttaki mahkeme uygulamadı. Bu, ‘Ben gücümü Saray’dan alıyorum. Hukuktan almıyorum. İlerde beni terfi edecek, bir yerlere getirecek kişiden alıyorum. Gücümü talimatlardan alıyorum’ demek oluyor. Ne oluyor? Yargıtay üyesi oluyor. Birisi AYM üyesi olacak. En büyük intihalcilerden birisidir. Siz bunu Yargıtay üyesi yaptınız. İntihal suç mu suç. Bunu Avrupa görüyor. AİHM kararına uymuyorsanız yaptırımı vardır. Kişileri içeri atıyorsunuz. Kişi yargılanabilir. Ama adil yargılarsınız. Yargılanıyor beraat ediyor. Tahliye kararı çıkıyor. O gece oturuluyor aynı dosyadan yeni suç yaratılıyor ve tekrar içeri alınıyor. Bırakılmamaları ile ilgili olarak siyasi otorite ve bekçisi yemin etmiş durumda."
"Hakimlerin büyük kısmı rahatsız, 'yargı bu kadar çürütülmez’ diyorlar"
“Üç buçuk yıldır bir insan içeride tutuluyor, iddianame hazırlanıyorsa da kanun ihlal edilmiyor mu, ediliyor. Biz ne diyoruz adalet istiyoruz, herkes için olması lazım. Alınan kararlar Türkiye’yi rencide eden kararlardır. Türkiye’nin saygınlığına gölge düşüren kararlar. Kararları eleştirebilirsiniz ama asıl eleştirmeniz gereken bu kararlara yol açanlar Türkiye’yi iyi yönetiyor mu? Hakimlerin büyük bir kısmı rahatsız. ‘Yargı bu kadar çürütülmez’ diyorlar. Son atamalardan büyük bir rahatsızlık var.”
"Erdoğan'ın bana açtığı davalar için seyyar hakimler var"
“Erdoğan'ın açtığı tazminat davalarının benim aleyhime sonuçlanması için seyyar hakimler var. O davaların hakimleri değişiyor daha önce aleyhimde karar veren hakimler atanıyor. Bu davaları ben kazanırım. En son AİHM'de aleyhime verilen davayı kazandım. Beni üzen nokta şu, niye 13 bin Euro Hazine bana ödemek zorunda kalıyor. Benim söylediğimin neresi yanlış, tank paleti (fabrika) bedavaya verildi. Orduya kumpas kurdu mu, kurdu. Kozmik odayı kim açtı, sen talimat verdin. O zaman hangi tazminatı davasını açıyorsun. Kanun çıkardılar Yargıtay'a FETÖ'cüleri atadılar, Yargıtay'a 160 militan atadınız dedim mi dedim, sen atadın, neresi yalan, yalan değil. Dava açmasının nedeni şu, doğru olduğunu o da biliyor ama acaba mahkum ettirirsem vatandaş 'Kılıçdaroğlu doğruları söylemedi' diyecek sanıyor. Ama vatandaş bunu görüyor. Böyle bir dünya yok, bitti. Söylediğim her şey doğru.”
TIKLAYIN - Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na 500 bin liralık tazminat davası
"MİT’in FETÖ ile ilgili raporları ciddiye alınmadı"
"MİT, gözbebeğimiz gibi korumamız gereken kuruluş. Yanlışlar olabilir ama bunların sürdürülebilir olmaması önemli. MİT'in 79'lu yıllardan beri her MGK toplantısına FETÖ ile ilgili rapor verdiğini biliyoruz. Erdoğan da biliyordu ama temel amacı şuydu, orduya kumpas kurmak istiyordu. Kendisine biat eden ordu oluşturmak istiyordu. Bu kumpası kurdu. MİT raporunu verdi, başbakan da bakanlar da Genelkurmay Başkanı da biliyordu. Ve bunun siyasi riskini Erdoğan aldı üstüne. Bunu dönemin başbakanlık müsteşarı yazdığı kitapta söylüyor.
İktidarın gayet haberi vardı. Albayları tasfiye etmek için özel kanun getirdiler. Orduya kumpas kurdular. Erdoğan'ın hala Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanlığını yaptığına inanan birisiyim. Erdoğan sıradan biri değil."
"Tank-palet fabrikasının Katar’a peşkeş çekilmesi vatana ihanettir"
"O konuşmada rahatsız edici cümle düzeltildi. ( Ali Mahir Başarır'ın Habertürk'teki sözleri) Oturumu yöneten moderatör de düzeltmesini istedi düzeltti. Olay bitti. Kastettiği tank palet fabrikasının bedavaya verilmesiydi. Tartışılması gereken konu tartışılmadı. Sorabilirlerdi; tank palet fabrikasını Katar'a niye veriyoruz. Ethem Sancak'ın tank palet fabrikası ile ne ilgisi var. Tank palet fabrikasının Katar ordusuna peşkeş çekilmesini vatana ihanet görürüm. Çıkıp desinler ki 'şu ülkede de tank fabrikası şu ortağa verilmiştir' desinler. Dünyada örneği yok. Niye biz bu fabrikayı veriyoruz. Buna asıl karşı çıkması gereken o dönemin genelkurmay başkanıdır. Kimse korkudan konuşamıyor. Biz konuşuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarları adına konuşuyoruz"
"Bu ülkede ensesine vurup tank palet fabrikasını ellerinden alıp Katar ordusuna peşkeş çekiyorlar ve buna kimse ses çıkarmıyorsa ses çıkarmayanların tamamı ülkelerini sevmeyen insanlardır. İtiraz edeceksin."
"Bu bölge, bizim bulunduğumuz coğrafya, silahlı kuvvetlerimizin çok güçlü olması gereken bir bölge donanım olarak da moral olarak da. Ordumuzun güçlü olması lazım. Bu orduya kumpas kurup darmadağın ettiler mi ettiler, eden adam Saray'da oturuyor. Ellerindeki tank palet fabrikası alındı. Onu Katar'a veren Saray'da oturuyor. Sen yaptın orduya ihaneti. Genelkurmay başkanını aldılar hapse attılar. (İlker Başbuğ) Ben kendisini 30 Ağustos'ta ziyaret ettim. Korkularından ziyarete bile gidemiyorlardı. Bu iş sıradan bir iş değildir. Türkiye'nin güçlenmemesi için her şeyi yapıyorlar. Katar tank üretse, motor üretse deriz ki gelsin yapsın. Katar'da tankın T'si yok. Siz bunu nasıl kalkar verirseniz."
Genelkurmay Başkanı Güler'in sözleri
"Her hafta milletvekili arkadaşlarımıza haftalık değerlendirme göndeririz. Orada bir kuralımız vardır Diyanet ve Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili politik söylemde bulunmayın diye. Bu kurumların siyasetin dışında kalmasına önem gösteririz. Bu Mustafa Kemal'in geleneğidir. Bu süreçte Hulusi Akar konuştu, konuşabilir, Genelkurmay Başkanı'nın ise bu konuda konuşması doğru değildir. Birilerinin baskısıyla onu söylediyse çok daha büyük ayıptır. Kaldı ki tashih edilmiş. TOBB Başkanı'na talimat verilmiştir oraya gitmiştir, kendi iradesi yoktur ki. Sırtını Saraya dayayıp istikbal bekleyen kimse olmamalı. Sırtını Saraya dayayanları, kendi kurumlarına ihanet edenleri tarih affetmeyecektir. Herkes kendi camiasının çıkarlarını savunmalı, o çıkarların üzerinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin çıkarları vardır. Siz kendi çıkarınızı Türkiye'nin çıkarını korumuyor, Sarayın çıkarını koruyorsunuz. Bu olmaz."
TIKLAYIN - CHP'li Başarır "Devletin ordusu Katar’a satılmış" dedi, stüdyoda gerginlik çıktı
Erken seçim ve ittifaklar
"Millet İttifakı seçimler döneminde oluşturuldu. Ana söylemi de demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü ve bağımsız yargıydı. Bir protokolümüz vardı.
Öncelikle Saray 'acaba ben kendi iktidarımı sürdürmek için nasıl yasal düzenleme yapabilirim' arayışı içinde. Bu arayışı hayata geçirmek için MHP'yi ikna etmek zorunda. Bu arayış devam ediyor.
O arayışa göre yeni tablo çıkarsa siyaset de yeni tabloya göre kendini konumlandırır. Pozisyon böyle devam ederse demokrasi isteyenler bir araya gelecektir. Önümüzdeki seçimleri parti seçimi olarak görmüyorum . Önümüzdeki seçimler demokrasiden yana olanlarla otoriteden yana olanların seçimi. Demokrasi isteyenlerin ortak söylemi güçlendirilmiş parlamenter rejim. Neden güçlendirilmiş? Parlamenter rejim deyince eskiye dönmek değil, bir daha bu ülkeden iktidar krizi başka krizler çıkmasın diye yeni bir anayasa ile parlamentosu güçlendirilmiş bir rejim. Davutoğlu ve ekibi güzel bir çalışma yapmışlar. Benzer çalışmayı biz de yapıyoruz. İyi Parti, Saadet Partisi tarafından dillendirildi, Babacan da güçlendirilmiş parlamenter rejimi savunuyor.
Önümüzdeki süreç için bugünden bir araya gelmek için çok erken. Söylemde bir ortaklaşma var güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerine. Önümüzdeki süreçte Türkiye'nin aydınlığa çıkabileceği demokrasiden yana siyasi partilerin bir araya gelip demokrasiyi getirmek için çaba harcayacaklarına inanıyorum."
Ümit Özdağ’ın anayasa çalışması iddiaları
"Millet İttifakı olduktan sonra anayasa çalışması hiç olmadı. Dört parti zaman zaman bir araya geliyorduk. Anayasa değişikliği ile ilgili TÜSES'in çalışması oldu. Bizden de Kaboğlu katıldı. TÜSES saygın bir sivil toplum örgütü. Bir bardak suda fırtına bile yok çünkü yalan rüzgarı üzerine söylemler. Olmayan bir şey tartışılıyor. Hayretle izliyorum."
TIKLAYIN - İyi Parti'den ihraç edilen Ümit Özdağ'dan ilk açıklama: Kararı mahkemeye götüreceğim
Yeni bir Kürt partisi iddiaları
"Gelen bilgi şöyle: İktidar HDP’yi yanına çekemeyince ikinci bir parti kurup HDP’yi parçalayabilir miyiz arayışı içinde. ‘Bunu İmralı üzerinden yapabilir miyiz, ikna edebilir miyiz’ yönünde bilgiler geldi. Sonuç almak mümkün mü bilmiyoruz. Selahattin beyin içeride tutulma gerekçelerinden birinin de bu olduğu ifade ediliyor. Selahattin bey cumhurbaşkanı adayı olabiliyor ama dışarı çıkarmıyor, siz de buna demokrasi diyorsunuz. Aklın alamayacağı bir şey. Cumhurbaşkanı adayı olabiliyorsunuz üstelik kararı veren de hakimler. Ama 'içeride kalacaksın' diyorlar"
Yeni partiler kurulurken Millet İttifakı'nın parçalanmasını sağlamak saray ittifakının temel hedeflerinden birisi. Uğraşıp didindiler olmadı. İkinci olarak da 'çok parti kurdurarak buradan seçmenleri kaydırabilir miyiz?' diye düşünüyorlar, bu tuzağa demokrasiyi savunan kimsenin düşmemesi lazım. Buna herkesin dikkat etmesi lazım."
Çin aşısı olur musunuz?
"Doktorlara danışacağız. Olmanız gerekir derlerse oluruz. Önyargım yok. Hatta başarı yüzde 60-70-80 olsa bile aşıyı mutlaka yaptırmalıyız.
Şu gerçek; COVID sürecini asla yönetemediler. Orada bile önyargılı davrandılar. Bizim belediye başkanlarının elini kolunu bağlamak istediler, yardım için kampanya paralarına el koydular. Aşevi için gelen paralara bile el koydular. Biz şunu dedik belediye başkanlarımıza; asla şikayet etmeyeceksiniz, önünüze konan her engeli hukuk içinde aşacaksınız. Hepsi aşıldı.
Adana'da sedye üzerinde bile yer yok diyorlar. Zeydan Karalar sahra hastanesi yapmak istedi kapısına mühür vurdular. CHP'li belediye olduğu için."
Anketleri nasıl yorumluyorsunuz?
"Kılıçdaroğlu: Bugün için çok fazla bir şey vermez anketler bize. Vatandaş can derdinde şu anda. Seçimlere yakın süreçte asıl net pozisyonun ortaya çıkacağına inanıyorum. CHP'nin oyu yüzde 15'e düştü diye anketler de olacak önümüzdeki günlerde. Bunları söyletecekler. Üye sayımız hiç düşmedi, tam tersine gençlerden çok talep var. Bizim oyumuzun düştüğü, üye sayımızın düştüğü haberleri olacak. Bu haberlerin nasıl servis edildiğini biliyoruz.
Bize oy vermeyen mesafeli olan kesimlerle bire bir uzun uzun konuşmak lazım. Kayseri'de muhtarlarla toplantı yaptım. Toplantıya gelmesinler diye devletin içinde olan bir sürü kişi muhtarlara baskı yaptı, tam tersine baskı olunca muhtarlar geldiler. Demek ki onlar da demokrasi istiyor.
Bütün esnaflar, hizmet sektörü felaket. Bir lira esnafa verilmedi borç verildi sadece. Başka ülkelere gidin, bizi kıskanan ülkelere bakın bakalım. Spor karşılaşmalarını yayınlamak için Katar firmasına (beİN Sports) 500 milyon dolarlık ihaleyle kazanmıştı. Ödemeyeceğim dedi. 90 milyon dolar indirdiler. Esnafa dağıtsaydı ne olurdu 90 milyon doları."