K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Stefano Mancuso
Bitkilerin İnanılmaz Yolculuğu
çev. Leyla Tonguç Basmacı
Alfa Yayınları
Ağustos 2022
168 s.
"Bitkiler yolculuk mu yapar?
Mancuso bu sorudan yola çıkarak kökleri toprağa bağlı bitkilerin kendi türünü korumak için kıtalar arasında nasıl yolculuk yapabildiklerini gözler önüne seriyor.
Bitkilerin İnanılmaz Yolculuğu’nda, hayvanlar tarafından dünyanın dört bir yanına taşınan bitkilere, tecrit edilmiş bölgelerde nasıl büyüyebildiklerine, İkinci Dünya Savaşında atom bombasına maruz kalmış Hibakujumoku ağaçlarına, Çernobil faciasına direnen bitkilere, verimsiz adalara nasıl hayat getirdiklerine ve dünyayı dolaşırken çağlar boyunca nasıl seyahat edebileceklerine şahit olacağız." (Arka kapak)
Aykut Köksal
Bu Mekân Artık Bu Yer Değil
Arketon Yayınları
Haziran 2022
208 s.
“Aykut Köksal’ın, kuramsal çalışmalar yoluyla sanata ama özellikle de mimarlığa katkısında zaman ve mekân yoluyla yapmış olduğu çözümlemeler önemli bir yer tutuyor. Bu yönüyle Kantçı bakışı çağdaş mimarlık ve sanat gerekleri doğrultusunda yeniden yorumlayan Köksal, görsel sanatların yalnız kendi içindedeğil, aynı zamanda bu sanatların müzik, edebiyat gibi sıralı düzene dayalı sanatlarla ilişkisini a priori koşullar bağlamında güçlü bir şekilde ortaya koyuyor.
Kant’ın duyarlığın ön koşulu olarak ortaya koyduğu zaman ve mekân, sanatsal varoluşun da ön koşulu olarak hâlihazırda, a priori olarak verilidir. Kant’ta a priori, nesneye ait bir şart değil, bilen öznenin bilinen nesneye kattıklarının bilgisidir. Bu yalnızca deneyimden bağımsız ve deneyimi önceleyen değil, aynı zamanda evrensel ve zorunludur. Kant zaman ve mekânı öznenin içine almakla birlikte öznenin aktif etkilerinin ulaşamayacağı bir yere koyar. Buna göre mekân nesnelere, zaman da olaylara göre belirlenmez, tam tersine mekânın sunduğu a priori şartlar nesnelerin, zaman da olayların belirleyici formudur.
Köksal, sanatın kurgusallığından ve temsil gücünden yararlanarak bu a priori şartların doğasını, insan duyarlığındaki sınırlarını, çerçevesini kuramsal alanda farklı perspektiflerden ortaya çıkarıyor. Sanatın temsil gücünü, dönüşlü düşünceyi harekete geçiren bir manivela gibi kullanıyor. Mekânın mekânda temsili, zamanın zamanda temsili gibi ikinci düzey temsil etkinliklerinde, öznenin a priori koşulları nasıl değiştirip dönüştürerek sanatsal üretimin kurucu koşullarını belirleyebildiğini gösteriyor. Köksal bu yolla, Kant’ın izleğini takip etmesine rağmen Kant’tan farklı olarak zaman ve mekânı öznenin aktif etkilerinin ulaşamayacağı yerden çıkarıyor. Daha da ileri giderek sanatsal etkinliklerde zamanın mekânda temsil edilerek mekânsallaşması, mekânın da zamanda temsil edilerek zamansallaşması yönünde yaratıcı öznenin nasıl aktif bir konum üstlenebildiğini göstererek izleyiciyi sanatın beliriş koşulları konusunda uyarıyor.”
Rifat Gökhan Koçyiğit
Çağın T. Eroğlu
İçme Özgürlüğü:
Türkiye'de Alkolün Yabancılaşma Siyaseti Üzerine Bir İnceleme
Liberal Perspektif Analiz
Temmuz 2022
46 s.
"İfade etmemiz gerekir ki, bugünün Türkiye’sinde yasal bir tüketim ürünü olan alkollü içkiler, trajik ve hazin bir biçimde siyaset dışına itilmiştir. Alkollü içkilerin kamusal alandaki varlığı sorunu, siyasî bir sorun olmaktan çıkmış, sivil alanda tartışılması dahi beklenir olmaktan git gide uzaklaşmıştır. Pek çoğu yasa düzeyinde olan birçok kısıtlama ve vergi külfeti, kamunun yakından takip ettiği siyaset ortamlarında tartışma sahasından itilmiş, adeta yasal bir tüketim ürününün git gide düşmanlaştırılmasına siyaseten seyirci kalınmıştır. Gelinen durumda ise, %280’lik vergi oranı bir şaka değil, gerçeklik hâline gelmiş; alkollü içki alım gücü günden güne yapay olarak azaltılmıştır. Bu duruma karşı bir siyaset üretmek, maalesef günümüz Türkiye’sinde mümkün gözükmemektedir.” (Önsözden)
Hari Kunzru
Kırmızı Hap
çev. Burcu Denizci
İthaki Yayınları
Ağustos 2022
240 s.
Bir yazar prestijli bir yazarlık bursu kazanmasının ardından rahatsız edilmeden kendini sanatına verebilmek için Berlin’in Wannsee banliyösüne gelir. Yaptığı yürüyüşlerde Heinrich von Kleist’ın mezarının yanından geçer. Hiçbir şey istediği gibi ilerlemez ve şiddeti yücelten bir polisiye dizisine kapılır gider. Şans eseri dizinin yaratıcısıyla tanıştığında karanlığın kalbine uzanan, tehditkâr bir yolculuğa çıkar...
Claudio Magris
Krems’te Bükülü Zaman
çev. Esin Gören
YKY
Temmuz 2022
54 s.
“… arkadaşlık, aşkın diğer adıdır, sımsıcak ve tehlikeli bir birlikte yürüyüştür, sevmek bir kumardır ama sonsuza kadardır, demek ki şimdidir…”
“Bir yıl, Dünya’nın Güneş etrafında dönmesi için gereken zaman anlamına gelir ve bir gün Dünya’nın kendi etrafında dönmesi için gereken zaman dilimidir, ama ne Dünya ne de Güneş yokken yıllar ve günler ne anlama geliyordu, var olmayan o yıllarda ne var olabilirdi ve ne meydana gelebilirdi? Her halükârda, yıllar içinde savaşlar başladı ve bitti – nerede bitti? Yara izleri hâlâ oradalar; bedende kazınan dövmeler gibi, dünyanın ve her birimizin derisinin altında yanmaya devam ediyorlar. Dünya haritası pürüzsüzdür, el onun çok renkli ve kaygan yüzeyini okşar, suların maviliğinin ve uzak adaların altında her şey bir kanama ve çürümeden ibarettir.”
Miguel Bonnefoy
Miras
çev. Birsel Uzma
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ağustos 2022
176 s.
"Fransa’daki bağları amansız bir salgınla kuruyup giden bir bağcı sağ kalan son asma kökünü cebine koyar ve onu California’ya taşımasını umduğu gemiye biner. Fakat hayalleri talihiyle bağdaşmaz. Karahumma olup gemiden Valparaíso Limanı’nda inmek zorunda kaldığı gün, yola çıktığı Fransa ve ayak bastığı Şili’yi bekleyen kader, gümrükteki bir yanlış anlama sonucu soyadı Lonsonier olacak ailenin de kaderi olacaktır.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı, Şili’deki askeri darbe ve izleyen diktatörlük yılları fonda tüyler ürpertici bir gerçeklikle akıp giderken, aralarında bir ornitolog, uçağını elleriyle inşa eden bir kadın pilot, dâhi bir orkestra şefi gibi birbirinden ilginç ve tutkulu karakterler olan bu ailenin üç nesli her nefeste ölüme meydan okuyacaktır."
"Radikal alanları ve hareketleri dogmatik, kuralcı veya boğucu olmak yerine, dönüştürücü ve yaratıcı kılan nedir? Alternatif biçimde yaşayabildiğimiz ve direnebildiğimiz mücadelelerin, alanların ve yaşam formlarının sürdürülebilir olmasını sağlayan nedir? Basitçe neyin “doğru” olduğunu söylemek ya da “yanlış”tan kaçınmak yerine, insanların birbirlerine itiraz edebilme ve köklemiş davranışlarından vazgeçebilme kapasiteleri nasıl desteklenebilir? İnsanlar gündelik hayata yayılan şiddete rağmen; güven, sevgi ve sorumluluğa dayanan bir ilişkiyi nasıl oluşturabilir? Bu dünyaların sürdürülmesini, gelişip güçlenmesini sağlayan şey ne olabilir?"
(s. 32)
Washington Irving
Rip Van Winkle
çev. Can Ömer Kalaycı
Can Yayınları
Temmuz 2022
64 s.
Carl Seelig
Robert Walser ile Yürüyüşlerimiz
çev. Aysın Önen
Everest Yayınları
Temmuz 2022
148 s.
"Carl Seelig’in Robert Walser ile yürüyüşlerine dair kayıtları, gerek bu iki yazarın bir parçası olduğu İsviçre edebiyatında, gerek dünya edebiyatında benzersizdir. Walser, ellinci doğum gününden sonra yazmayı bırakmış ve yaşamını bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde sürdürmüştür. Ona ve eserlerine destek olmak isteyen Seelig, Walser’i hastanede sık sık ziyaret eder, böylece 'birlikte yürümek' alınyazıları haline gelir. 1936’dan 1956’ya dek çıktıkları yürüyüşlerdeki hayat, edebiyat ve siyaset üzerine konuşmalarından süzülen notlar, dünyaya sırt çevirecek kadar 'hassas' ve 'suskun' bir yazarın portresini çizer. Bu notlardan hareketle Percy Adlon’un yazıp yönettiği Der Vormund und sein Dichter filmi de büyük ilgi toplamış, 1979’da iki Adolf Grimme Ödülü’ne layık görülmüştür."
Emmanuel Bove
Suzy Pommier Cinayeti
çev. Hayrettin Yıldız
Ayrıntı Yayınları
Temmuz 2022
144 s.
"Alo, alo… Adli polis mi?"
"Ta kendisi!" diye cevapladı, asıl işi her gün on yedinci bölgedeki otellere giderek yeni müşterilerin isimlerini kaydetmek olan genç müfettiş Hector Mancelle.
"Alo, alo!... Çabuk gelin. Suzy Pommier öldürüldü!"
•